Üniversiteler temel araştırmaların yapıldığı akademik kurumlardır. Sosyal, ekonomik ve kültürel yönden gelişmenin kaynağı üniversitelerdir. Bugün dünyada 20 binin üstünde üniversite olduğu söylenmektedir. Ancak bu sayının 4 binden fazlası ABD’de bulunmaktadır. Her yönden bir dünya devi sayılan ABD bu büyüklüğünü üniversitelerinin kalitesine ve çokluğuna borçludur. Şayet Harvard gibi bir üniversiteniz yoksa ABD, Sorbon gibi bir üniversiteniz yoksa Fransa, Oksford gibi bir üniversiteniz yoksa İngiltere, Şangay gibi bir üniversiteniz yoksa Çin olmanız mümkün değildir.
Bu sayıyı istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki üniversiteler yüksek teknolojiye temel oluşturacak bilimsel buluşları kendi ülkelerinin hizmetine sunmaktadırlar. Bu ülkelerde gerek kamu, gerekse özel sektör kuruluşları üniversitelere kaynak sıkıntısı çektirmek şöyle dursun, bu Kurumları adeta paraya boğmaktadırlar. Bilimsel buluş yapmanın bir bedeli vardır. Bu bedeli ödemeyi göze almadan sonuca ulaşmak mümkün değildir.
Gelişmiş ülkeler gelişmişliklerini, keşif anlamındaki önemli buluşların formüllerini bir başkasına vermeden uzun süre ellerinde tutmalarına borçludurlar. Yapılan uluslararası toplantılarda, gelişmekte olan ülkeler kendi kalkınmaları için bu sürenin kısaltılmasını talep etmektedirler. Ancak yinede teknolojik bilgi paylaşımı dünyanın bloklaşmış ülkelerinin dışına pek çıkmamaktadır. Bu sebeple, ülkelerin gelişmişlikleri bilgi paylaşımı ile kontrol altında tutulmaktadır.
Üniversiteler gelişmişliğin temelidir. Bunu anlatmaya değil sayfalar, kitaplar bile az gelir. Son yıllarda Türkiye kalite yönünden olmasa bile, sayısal olarak üniversite bakımından önemli bir yere gelmiştir. Mutlaka her üniversite değerlidir, ancak ben bu yazımda özellikle Ordu Üniversitesi üzerinde biraz durmak istiyorum. Her şeyden önce Ordu’da bir üniversite kurulması bir şanstır. Emeği geçen herkese bir Ordu’lu olarak minnet ve şükranlarımı sunarım. Kuruluşunun ilk yıllarında gerek finansman, gerekse öğretim kadrosu bakımından çeşitli sıkıntılarının olması doğaldır. Bu sıkıntılar zaman içinde mutlaka aşılacaktır. Belki biz görmeyiz ama bu üniversite bir gün Türkiye’nin sayılı üniversiteleri arasına girebilir, bu gönülden dileğimidir.
Bu konuda esas üstünde durulması gereken husus, Ordu Halkı bu gelişmenin neresinde olmalıdır. Eğer bir ilin halkı, üniversiteye oh ne güzel bir üniversitemiz var, ilimize kamu parası girecek, dışarıdan öğrenci gelecek ev kiraları yükselecek, öğrenciler para harcayacak, esnaf bundan faydalanacak, dolayısı ile ilimizin ekonomisi canlanacak diye bakarsa o kafa yapısının olduğu yerde üniversite gelişme gösteremez.
Üniversiteler alma yeri değil tam aksine verme yeridir. Dünyada en değerli ve geri dönüşü en karlı olan yatırım insana olan yatırımıdır. Üniversitenin gelişmesi için Ordu Halkı’nın örgütlenerek “Ordu Üniversitesi’ni Geliştirme ve Destekleme Vakfı” kurması gerekir. Çeşitli gelir seviyesindeki her Ordu’lunun bu vakfa gücü oranında katkıda bulunması faydalı görülmektedir. Herkesin taşın altına elini sokması halinde bu ilim yuvasının gelişmesi mümkündür. Ordu Halkının katkıda bulunmadığı bir üniversitenin Ordu’ya katkı sağlamasını beklemek ham hayaldir.
Üniversiteler, bulundukları illerin her türlü yaşamına olumlu katkılar sağlamaktadırlar. Ordu Üniversitesi eğitim kalitesini artırarak, gelişmiş bir üniversite durumuna geldiği zaman, Ordu’da da önemli Sanayi kuruluşları kurulmaya başlayacaktır. Çünkü hiçbir ilin halkı üniversite gelişmesinin gerisinde kalamaz. Başka yerde örnek aramaya gerek yoktur. Kayseri’deki Üniversite halk ilişkisini incelemek yeterlidir. Bir üniversiteden 50 yılda çok önemli bir buluşu gerçekleştirecek ilim adamı çıkarabilirsek değil Ordu’yu Türkiye’yi bile kurtarmak mümkündür. Gerçek kurtuluşu nitelikli eğitimde aramak gerekir. Başka reçeteler aramak beyhude gayretlerdir. Öyle bir Üniversite oluşturmalıyız ki, gelecekte bu eğitim yuvasını gezenler, “Ordu Halkı üniversitesi ile ne kadar öğünse azdır” diyebilmelidirler.
Bu ulvi hedefe ulaşabilmek için birçok kesime görev ve sorumluluklar düşmektedir. Başta Ordu’yu yönetenlerin bu harekete önderlik etmeleri gerekir. Hemen ardından Ordu’nun kanaat önderleri hareketi başlatmamalıdır. Ordu Halkı da gücü oranında bu harekete destek vermelidir. Gayet tabidir ki Üniversite yöneticilerinin de bu çalışmaları teşvik etmek, gayretleriyle halka güven vermek gibi sorumlulukları bulunmaktadır.
Üniversitede görev yapan akademisyenlerin doğdukları il neresi olursa olsun, üretecekleri projeler ve fikri desteklerle Ordu’nun sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunmaları gerekli görülmektedir. Yapılan çalışmalarla elde edilen akademik kariyerlerin altı doldurulmalıdır. Ordu Halkı’nın yapılan hizmetlerin değerini bilecek kadar kadirşinas bir halk olduğunu zaman gösterecektir.
Eğitimlerini Ordu Üniversitesi’nde sürdüren sevgili öğrencilerinde görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Her şeyden önce yeteneklerini en iyi şekilde kullanarak eğitimlerini başarılı bir şekilde tamamlamalı ve yurt kalkınmasındaki yerlerini almalıdırlar. Türkiye her üniversite mezununun iş bulabileceği bir ülke olmamasına rağmen, çok iyi yetişenlerin sınav kazanma şansı bulunmaktadır. Liyakat sahibi vatan evlatlarının katkısından ülkemiz faydalanmalıdır.
Üniversite öğrencisi sıradan bir insan değildir. Bilgili eğitimli genç ve farklılığı olan insanlardır. Üniversiteli gençlerimizin Ordu’nun sosyal yaşamına hal hareket ve davranışlarıyla kalite kazandırmaları beklentimizdir. Ordu Halkı da bu gençleri kendi çocukları gibi bilmeli, onlara şefkatle yaklaşmalı, gençlikten kaynaklanan bazı davranışlarını anlayışla karşılamalıdır.
Üniversitelerimizin Türkiye genelinde YÖK sisteminden kaynaklanan bilimsel ve mali özerklik sorunlarının olduğu zaman zaman kamuoyuna yansımaktadır. Bunlarla birlikte diğer akademik sorunlarının da çözülerek dünya standartlarında bir Üniversite sistemine kavuşmaları en içten dileğimdir.
Bu düşünce ve duygularla, Ordu Halkı’na, Üniversitemizin saygıdeğer yöneticilerine, eğitimlerini Ordu’da sürdüren sevgili öğrencilere sağlık, mutluluk ve başarılar dilerim.