Necdet Topçuoğlu
Toplumun belleğine yerleşmiş her sözün bir anlamı ve gerekçesi vardır. Neden ‘’kurtlar sofrası’’ denilmiş de, ‘’çakallar sofrası’’ denilmemiştir bunun mutlaka bir açıklaması olmalıdır. Kurtların sosyal yaşamında avlanamadıkları için aç kaldıklarında, hepsi toplanarak bir daire oluşturmak ve içlerinden en zayıf olanı öldürerek yemek vardır. İşte en zayıf olanın yenildiği sofraya ‘’kurtlar sofrası’’ denilmektedir. Kurtlar sofrası deyimi, zayıfın güçlüler tarafından yok edildiği, hayatın her alanında kullanılmaktadır.
Genellikle çok taraflı savaşlardan sonra masaya oturulduğunda, birbirleriyle anlaşan devletler yalnız kalan devleti bitirmek isterler. Savaş alanında askeri yönden başarılı olamayanlar, diplomasi masasında galiplerin tabağında meze olmaktan kurtulamazlar. Son yıllarda Ortadoğu da yapılan savaşlar sonrasında varılan anlaşmalar buna örnek olarak gösterilebilir. Saddam Hüseyin dönemindeki Irak, Koalisyon güçleri karşısında mağlup olmuşlar, diplomasi masasında kurtlar sofrasına oturmak zorunda kalmışlardır. Koalisyon güçlerinin kurtları Irak’ı parçalamışlardır.
Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Orduları birçok cephede savaşmak zorunda kalmışlardır. Savaş sonrasında Sevr Anlaşmasıyla yok edilmek istenen Türk Milleti, Atatürk ve silah arkadaşları önderliğinde, çok zor şartlarda Kurtuluş Savaşı vererek Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur. Savaş sonrasında yapılan Lozan Konferansı, Genç Türkiye Cumhuriyeti için adeta kurtlar sofrası olmuştur. Ancak Türkiye Cumhuriyeti izlemiş olduğu kararlı ve tutarlı diplomasi ile kurtlar sofrasından kurtulmayı başarmıştır. Türk Milletinin düşmanları daima kurtlar sofrasını hazır tutmaya devam etmektedirler.
Kurtlar sofrasının acımasızca kurulduğu bir başka alan ise siyaset sahnesidir. Siyasette sağ gözün sol göze faydası yoktur. Ortak menfaatlerde anlaşanlar, zayıf olanları hiç acımadan saf dışı bırakırlar. Özellikle siyasi partilerin aday belirleme süreçlerinde kendi aralarında uzlaşanlar, vasıfları ne olursa olsun kendilerinden başkalarına şans tanımamaktadırlar. Bu durum yıllardır bu şekilde sürüp gitmektedir. Yakın gelecekte değişmesi de mümkün görülmemektedir. Siyasi çıkarlar, aynı fikir ve görüşte olmanın daima önünde gelmektedir.
Aynı üretim kolunda çalışan şirketler güç birliği yaparak daha zayıf olanları piyasadan silmektedirler. Bu da önemli bir kurtlar sofrasıdır. Rekabet yarışında yetersiz kalanların güçlüler karşısında varlık göstermeleri mümkün değildir. Şehirlerarası yolcu taşımacılığı yapan otobüs şirketleri aralarında anlaşarak, küçük şirketleri devreden çıkarmaktadırlar. Bu konuda kurulan kurtlar sofrasının çok acımasız olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle kriz dönemlerinde şirket evlilikleri gündeme gelmektedir.
Kumar oynamayı bilmem ama, izlediğim kadarıyla aralarında anlaşan oyuncuların, zayıf olanı veya gözlerine kestirdiklerini soyup soğana çevirdikleri oyun masası da bir nevi kurtlar sofrasıdır. Bu masalarda servetini bir gecede kaybeden, bunun sonucunda yaşamına son verenleri görmek mümkündür. Kumarcılardan oluşan kurtlar sofrasında insaf yoktur. Kumarcının kumarcıdan alacağı yoktur derler. Kimin ne zaman kaybedeceği veya kazanacağı belli olmamaktadır. Kumpasın kurulduğu kurtlar sofrasından soyulmadan kalmak hiç mümkün değildir.
Kurtlar sofrası, şarkılara konu olmuştur. Ali Kınık’ın kurtlar sofrası şarkısı şöyle başlamaktadır. ‘’Sen bu kurtlar sofrasından çıkamazsan ona yanarım.’’ Yine Ebru Gündeş aynı adlı şarkısında ‘’Bir sen varsın sözümde sazımda, bırakma beni bu kurtlar sofrasında’’ demektedir. Menfaatleri ayrışan veya örtüşen sanat dünyasında da kurtlar sofrasından söz etmek mümkündür. Bu arada Rahmetli Attila İlhan’ın ‘’Kurtlar Sofrası’’ adlı eserinin okunmasını tavsiye ederim.