Türkiye, korona virus sürecinde erken davranarak, 11 Mart 2020 tarihinde 20 yaş altı ve 65 yaş üstü yurttaşların sokağa çıkmalarına yasaklama getirmiştir. Alınan kararların içinde en isabetli olan karar, bu karardır. Aynı tarihte, 21 gün süreyle bütün ülkede sokağa çıkma yasağı kararı alınmış olsaydı, Haziran ayına gelindiğinde alınandan daha başarılı sonucun alınması mümkün olabilirdi. Doğru karalar bile tereddütlü ve gecikmeli olarak alındığı için, olumlu etkisi sınırlı kalmıştır.
Olumlu karar alınması önemli bir başarıdır. Ancak bu karara disiplinli bir şekilde uyan 20 yaş altı ve 65 yaş üstü yurttaşların göstermiş olduğu sabır çok önemlidir. Fedakarlığı bu nüfus kesimlerinin yaptığı unutulmamalıdır. Geride kalan süreç içinde zamanında alınamayan tutarsız kararların bedelini, özellikle 65 yaş üstü yurttaşlar yaşamışlardır. Kıdemli yurttaşların tekrar aynı kısıtlamaya tahammül etmeleri mümkün değildir.
Türkiye medyan yaş denilen ortalama yaşın 31,6 olmasının büyük bir avantajını yaşamıştır. Avrupa ülkelerinde ortalama yaş 45’in üstünde olduğu için ölüm oranı yüksek olmuştur. Alınan tedbirlerin doğru olan kısmı ile, gösterilen fedakarlıklar bir araya getirildiğinde, varılan sonucun başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Başka ülkeler ile kıyaslandığında alınan sonucun önemli bir gelişme olduğu görülmektedir. Aşı veya tedavi edici bir ilaç bulunmadığı veya mutasyona uğramadığı takdirde virusun sona ermesi mümkün değildir.
Bilim insanları, Yerkürenin 150 bin yılda geçireceği değişimi 150 yılda geçirmeye başladığını söylemektedirler. Değişen ekolojik şartlar bundan sonra virusların hiç eksik olmayacağını göstermektedir. Bundan sonra önemli olan viruslar ile birlikte yaşamayı başarabilmektir. Korona virus mutasyona uğrayarak yok olsa bile, kuyruk etkisi dediğimiz virus sonrası yan etkilerinin devam edeceği düşünülmektedir. Sürecin birinci dönemi Haziran ayında sona ermiş, normal yaşama dönme kararı alınmıştır. Söz konusu kararın biraz erken alındığı konusunda görüşler bulunmaktadır.
Sürecin başlangıcında sağlık teşkilatımızın virüs konusunda bir deneyimi yoktu. Geride kalan aylar virüs konusunda bilgi birikimi elde edilmesine imkan sağlamıştır. Normal yaşama geçilirken yaz aylarında virusun etkisini kaybedeceği düşünülüyordu. Ancak virulans etkisinin mevsimden etkilenmediği görülmüştür. Soğuk ve sıcaktan etkilenmeden bulaşma hızını aynı etki ile sürdürmüştür. Ülke olarak yaşadığımız süreç, virusa karşı uyulması gereken tedbirler konusunda duyarlı bir toplum olmadığımızı göstermiştir. Toplumu yaş durumuna göre kategorize etmek yerine, kurallara uyan, ya da uymayanlar olarak değerlendirmek daha doğrudur.
Gelinen son noktada, büyük fedakarlıklarla elde edilen kazanımların boşa gittiği anlaşılmaktadır. Bütün Türkiye’yi tekrar eve kapatmanın zor olduğu düşünülmektedir. Diğer yandan sağlık personelimiz beden ve moral olarak yıpranmıştır. Onların bu durumları kurallara uymayanların umurunda bile olmamıştır. Sağlık teşkilatının moral desteğine ihtiyacının olduğu şu günlerde sorumluluktan uzak açıklamaların yapılması, çalışanların motivasyonunu olumsuz yönde etkilemiştir.
Elde edilen tecrübeler kurallara uymayanların yüzünden, nüfusun bazı kesimlerine kısıtlama getirilmesi, haksızlık olmuştur. Bundan sonra alınacak tedbirlerin kurallara uymayanların haklarında olması gerekli görülmektedir. Yaş kriteri konulmadan kronik hastalığı olanların sağlıklarını korumak için tedbir alınmalıdır. Ancak, sağlıklı olanların tedbirlere uymak koşulu ile normal yaşamlarına devam etmeleri sağlanmalıdır.
Okulların kapalı kalması çözüm değildir. Okullar kapalı olduğu dönemde zaten çocukların sokaklara çıkması engellenememiştir. Sınıflar ikiye bölünerek de olsa yüz yüze eğitme devam edilmelidir. Okulların açılmasının virusa karşı nasıl mücadele edileceğini pratik olarak öğrenmek bakımından faydalı olacağı düşünülmektedir. Öğrencilerin eğitimlerinin daha fazla aksatılmasının geleceklerini olumsuz etkileyeceği düşünülmektedir.
Büyük kentlerdeki toplu taşıma araçlarındaki yoğunluğun azaltılması için, kademeli mesai uygulanması gerekli görülmektedir. Bakanlıkça yapılan resmi açıklamalar, hiçbir yoruma meydan vermeyecek şekilde gerçeğe uygun şekilde yapılmalıdır. Yapılan gereksiz tartışmalar güven bunalımına sebep olmaktadır. Bütün dünyada sürecin nasıl seyredeceği belirsizliğini korumaktadır. Tedbirlerin gevşemesine neden olacak umut veren açıklamalardan kaçınılmalıdır. İnsanlar kendilerini korumadıkları takdirde, devletin onları koruma imkanı sınırlı kalmaktadır. Sonuçta can bizimdir. Virüse yakalanmayı ne kadar erteleyebilirsek, hayatta kalma şansımızı o kadar artırmış oluruz. Herkese sağlıklı bir ömür dilerim.
(23, Eylül, 2020-Ordu)