Necdet Topçuoğlu
Zizek'in romanında yazdığı aslında eski bir Alman fıkrası olarak bilinen "Kırmızı Mürekkep" hikayesi bugünkü Türkiye'deki tek adam ve hafiyeleri, havuz medyası vaziyetleni çok güzel anlatmaktadır.
Bir Alman işçisi Sibirya'da iş bulmuştur. Mektupların sansürcüler tarafından okunacağını, jurnalleneceğini bildiğinden arkadaşlarına şöyle der "aramızda gizli bir haberleşme sistemi belirleyelim, benden aldığınız mektup sıradan mavi mürekkeple yazılmışsa verdiğim bilgi doğrudur, kırmızı mürekkeple yazılmışsa yanlıştır." Der.
Bir ay sonra arkadaşları ilk mektubu alırlar. Mektup mavi mürekkeple yazılmıştır. "Burada her şey harika, dükkânlar mal dolu. Yiyecek de bol, apartman daireleri desen geniş ve güzel ısınıyor. Eğlence gırla gidiyor. Sinemalar batının filmlerini gösteriyor, her yer çok güzel! Ancak burada tek bulunmayan şey "kırmızı mürekkep!" demektedir.
Bugünkü durumumuz da böyle değil mi? Basın özgürlüğü, hukuk güvencesi kalmamıştır. Bizler de kırmızı mürekkele yazmamız gerekenleri yazamıyoruz.
İstenen tüm özgürlüklere sahibiz, memleket güllük gülistanlık. Herkes gezip tozuyor. Gelecek kaygısı yok. Özetle herşey var! tek eksiğimiz ise kırmızı mürekkep!
Vicdanı olan mavi mürekkeple yazmasın artık. Kırmızı mürekkep bulamadığımız zaman, kanımızla yazacak kadar cesur olamayacaksak, biz bu mücadeleyi kaybetmişiz demektir.
Aslında kırmızı mürekeple yazacak çok sayıda insanımız var. Tek sorunumuz birlik ve beraberlik içinde değiliz. Bu günlerde birlikteliği sağlayamazsak, gelecekte bırakalım yazmayı, ne düşündüğümüz bile sorgulanacaktır.
Vatansever dostlarım, kırmızı mürekkebiniz bol olsun. Yazamazsak bile işaret dilini kullanmaktan geri durmayacağız. Bir yazar hapise atılmadıkça aydın olamaz.