KİM VATANSEVER, KİM HAİNDİR?
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

KİM VATANSEVER, KİM HAİNDİR?

23 Kasım 2021 - 00:12


Necdet Topçuoğlu

Bu gün olduğu gibi tarihin her döneminde milletimizin içinden vatanseverler ve hain işbirlikçiler çıkmıştır. Önemli olan vatanseverlerin bu hainlere karşı inançlı ve karalı olmalarıdır. Kurtuluş savaşında Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının öncülüğünde verilen mücadeleye katılanların çok sayıda kahramanlık hikayeleri mevcuttur. Buna karşılık hainlerin ihanetlerini de tarih kaydetmiştir. Şimdi size vatansever Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Çankırı Hutbesi ile, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah’ın ihanet fetvasını aktarmak istiyorum.
Mehmet Akif Ersoy'un Çankırı Hutbesi:
"Muhterem Müslümanlar, Aziz Çankırılılar,
Allah’a hamd’u senalar olsun. Aylardan beri Cuma namazını kılmak fırsatını Çankırı’da buldum. İstanbul ve civarında kılamadım.
Çünkü o yörelerde kafirlerin bayrağı dalgalanıyordu. O bayrağın altında kafirin kölesi idik. Rabbü’l-âlemin Müslümanlara köleliği haram kılmıştır. Kölenin Cuma namazı kabul değildir. Hürriyetinizi kazanacak, sonra Cumaya koşacaksınız. Kafirin bayrağı altında halifelik de kuru bir sözden ibarettir. Halifelik İslam bayrağı altında olur. Yoksa halife de bir köledir. Allah’ın reddettiği bir haleftir. Öyleyse Müslüman için evvela hürriyet sonra ibadet.
Aziz Çankırılılar,
Kafirlerin köleliğini kabul etmeyip hürriyet için cihad açan Mustafa Kemal Paşa etrafında toplanınız ve ülkemizi yakıp yıkan, hamile kadınların karınlarını deşen, hiçbir günahı olmayan çocuklarımızı süngüleyip havada dolaştıran, kız ve kadınlarımızın namuslarına tecavüz eden Yunan ordusunu ve onları destekleyen kafirleri kovmadıkça ve eli kolu bağlı yörelerimizde İslam’ın bayrağını dalgalandırmadıkça sizlerin de ameli noksan, ibadeti makbul olamaz. Köleliği kaldıran ona cihad açan Kuvva-yı Milliye ordusuna katılınız. Cennetin kapısı daima şehitlere ve gazilere açıktır. Her iki cihanda da Allah’ın makbul kulları şehitler ve gazilerdir” demiştir.
Şimdi bir de zamanın Şeyhülislamı, İngiliz kuklası Dürrizade Abdullah’ın fetvasına bakalım:
"Yunan ordusu Halifenin ordusudur. Asıl kellesi koparılacak olanlar Ankara'dadır. Mustafa Kemal kuvvetlerine karşı savaşmak Cihattır" demiştir.
Kimilerine göre Dürrizade fetvasını Mustafa Sabri’nin yazdığı iddia edilmektedir. Ancak, yaygın olan kanaat Mustafa Kemal hakkındaki ölüm fermanını bizzat Mustafa Sabri’nin kaleme aldığı ve başta imzalayacak hain bir Şeyhülislam bulunamadığı için, sonunda Dürrizade’nin bulunup ona imzalatıldığı ifade edilmektedir. Fetvada, Şeyhülislam olarak imza sahibi, Dürrizade’nin adı geçmektedir.
Aslında bunların önemi yoktur, zira özgeçmişine bakılırsa Mustafa Sabri’nin Dürrizade’den hiçbir farkı olmadığı görülmektedir. Gerici çevreler, hiç olmazsa iki hainden birini kurtarmak için bir kısmı Dürrizade’yi diğer tarafı da Mustafa Sabri’yi aklamak için türlü yalanlara başvurmuşlardır.
Diğer yandan, Türkiye’nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a göre de fetvayı hazırlayan bizzat Mustafa Sabri’ydi. Celal Bayar, “Mustafa Sabri Efendi… İngiliz himayesine girmekten başka kurtuluş yolu olmadığını iddia edenlerdendir. Milli Mücadele’nin şiddetli düşmanıdır. Kuvayı Milliyecilerin Katli Vaciptir Fetvasını yazan odur, imza eden Dürrizade’dir” demiştir.
Bu ihanet belgesi İngiliz uçaklarıyla Anadolu şehirleri üzerine atılarak Yunan ordusunun Ankara’yı da ele geçirmesi istenilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1683 yılında Viyana’dan başlayan çekilme hareketi, 1921yılında Sakarya Nehri'nde son bulmuştur. Milletin makus talihinin yenileceği zaferlerin başlangıcı bu tarihe rastlamaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ü lanetleyen, sadece şimdiki siyasete yağdanlık yapan sözde din çevreleri değildir. "Keşke Yunan galip gelseydi" diye hayıflanan Yunan asıllı İngiliz ajanı Fesli Kadir gibi kendisini bilmez, Türklük ve İslamiyet düşmanı ajanlardır. Bunların tamamı Atatürk ve onun kurduğu Cumhuriyete düşmandır.
Devleti yönetenlerin bu gerçekleri dikkate alarak, ülkenin kurucu değerlerine saygısızlık edenler hakkında gereken kanuni işlemleri başlatmaları zorunludur. Son yıllarda Atatürk ve Cumhuriyete öyle ağır saldırlar yapılmıştır ki, bunları kabul etmek mümkün değildir. Ancak bütün bu yapılanlar, Atatürk’ün Milletimizin gönlünde yeniden doğmasına neden olmuştur. Cumhuriyetimizin değeri daha çok anlaşılmaya başlanmıştır. Bize düşen görev, bıkmadan usanmadan doğruları halkımıza anlatmaktır.

Bu yazı 454 defa okunmuştur .