KEMAL ÖNCE ÖLECEĞİNE KEŞKE İSMET ÖLSEYDİ
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

KEMAL ÖNCE ÖLECEĞİNE KEŞKE İSMET ÖLSEYDİ

12 Eylül 2020 - 00:01

Yazının başlığını oluşturan bu söz rahmetli babaanneme aittir. Ben ona Ana derdim. İlk torun olduğum için öyle alıştırmışlardı. Rahmetlinin okuması yazması yoktu. Sarı bir mührü vardı, imza yerine onu kullanırdık. Ancak savaş yıllarının katılaştırdığı çileli bir Anadolu kadınıydı. Fakirlikten hiç dert yanmazdı. Ah oğlum biz ne kötü günler gördük, bu günümüze şükür derdi. Hayır, hasenat işlerini çok severdi. Yaptığımız hayrı kimse görmesin diye, gece bir camiye gider dokuma kilim sererdik. Ölümden çok korkardı. Benim mezarımın yanında kandil yakın, ben karanlıktan korkarım derdi.
 
          Rahmetli dedem askerliğini Trabzon’da yapmış, askerlik görevi 4 yıl sürmüş. Bu süre içinde hiç izine gelmemiş. Anam 4 çocukla yalnız başına kalmış. Fakirlik diz boyu, tarlalar verimsiz, elde yok avuçta yokmuş. Köyün muhtarı da dedemin öz dayısı oluyormuş. Bir gün muhtar bizim oradan geçerken, Fadime kızım, devletin adamları gelecek aşar ve sığır vergisi toplayacaklar, Haberin olsun demiş. Onlar gelince evde ol ki, adamları kızdırmayalım diye tembih etmiş.
 
          Anam, dayı ben asker karısıyım, 4 çocukla tek başıma kalmışım, benden devlet ne vergisi alacak diye sormuş. İki inek var, birisi sağılmıyor. Çitin dibindeki mısırı görüyorsun, çocukların boğazına bile yetmez demiş. Muhtar, kızım ben haber verdim, başka diyeceğim bir şey yoktur deyip ayrılmış. Rahmetli anam çitteki mısırı çocukları ile birlikte gece boyu dane haline getirmiş. Sonra pekmez tavasını evin önündeki sebze ektiği yere çukur açarak yerleştirmiş. Dane mısırı içine doldurarak üzerini çul ve toprak ile örtmüş. Belli olmasın diye de üzerine karalahana fidesi dikmiş.
 
          Sabah olduğunda ineklerden birisinin ağzını bağırmasın diye iple bağlayıp, çocuklar ile ormana göndermiş. Sonra vergi memurlarını beklemeye başlamış. Güneş epeyce yükseldikten sonra, öğle saatlerinde memurlar gelmişler. Anamdan çitteki mısırın yarısı ile, ineğin birisini istemişler. Anam kocasının askerde olduğunu, 4 çocukla tek başına kaldığını, mısırın ancak çocuklara yeteceğini, ineğin de bir tane olduğunu ve sağılmadığını söylemiş. Ancak vergi memurları, mısırı ve ineğin diğerini nereye sakladın söyle bakalım diye bağırıp çağırmaya başlamışlar.
 
          Bu arada ormanda saklanan çocuklar, anamızı dövüyorlar diye koşup eve gelmişler. Tabi ağzı bağlı olan inek de peşlerinden gelmiş. Memurlar ineği yakalamaya çalışırken, hayvan kaçarak sebzeliğe girmiş. Aksiliğe bakarmısınız, ineğin ayakları anamın sakladığı pekmez tavasındaki mısıra gömülmüş. İnek ayaklarını çektikçe dane mısır da yüzeye çıkıyormuş. Böylece saklanan her şey meydana çıkmış. Anam ağlayarak, gardaşlarım sizin de çoluğunuz çocuğunuz vardır, çocuklarımı ekmeksiz bırakmayın, ineğimi götürmeyin diye yalvarıp yakarmış. Ancak görevliler hiç insaf etmemişler.
 
          Sen yalancısın be kadın, mısırı ve ineği devletten kaçırdın diyerek, anamı muhtarın gözü önünde odun ile dövmüşler. Asker karısı bir ana ve 4 çocuğu feryat edip ağlarken, görevliler mısırın yarısı ile ineği alıp götürmüşler. Dedemin dayısı olan muhtar korkusundan hiç müdahale bile edememiş. Anamın anlattığına göre üzüntüleri ve sıkıntıları uzun süre devam etmiş. Çocuklar, ana devletin adamları yine gelir mi diye sürekli sorarlarmış. Dışarıdan tuz ve gaz yağından başka, hiçbir şey almadan yaşamaya çalışıyorlarmış.
 
          Anam, çocukluğumda bana bunları anlatırken, halen o günlerin acısını hatırlar ve gözyaşı dökerdi. Ah oğlum Kemal iyi adamdı, fakir dostuydu, keşke o öleceğine bu sağır İsmet ölseydi derdi. Çocuktum ama Kemal derken rahmetli Atatürk’ü kastettiğini anlıyordum. Daha sonraki yıllarda seçimler olurdu, ben çocuk olduğum için oy kullanamazdım. Aileden herkes CHP’ye oy verirken, anam ve dedem vermezlerdi. Bana güvendikleri için sandıkta onların yerine bana oy kullandırırlardı. Oylarını Kırata verdikten sonara mühürlerini isim listesine basardım. Anam beni severken de ışığım, elimin değneği diye severdi.
 
          Rahmetli İsmet Paşa Yönetiminin, Mili Şeflik döneminde halka yapmış olduklarını, bu halk asla unutmamıştır. Daha sonraki yıllarda partinin kadroları değişmiş olsa bile, her gelen yönetim, o dönemin faturalarını ödemek zorunda kalmıştır. Ben bu konuyu bir ziyaret sırasında fırsat doğduğu için, rahmetli Ecevit’e de anlatmıştım. Zaten Aziz Atatürk, Hasan Rıza Soyak’ın anılarında yazdığına göre, İsmet İnönü ve Recep Peker’den kaygı duyuyorum. Onlar Mussolini tipi bir yönetim getirmek istiyorlar demiştir. Milli Şeflik dönemi bu nedenle sıkıntılarla dolu bir dönemdir. Elbette o dönemi İkinci Dünya Savaşı şartlarını dikkate alarak değerlendirmek gerekir. Ancak halkın bunu anlaması kolay değildir. Kim ne derse desin halk çektiği sıkıntılara bakmaktadır.
 
          12 Eylül döneminden sonra Rahmetli Ecevit CHP’ye dönmeme konusunda direniyordu. Her kesimden kanaat önderleri ziyaret edip, ısrarcı oluyorlardı. Bir grup arkadaşla adeta yalvarmak için biz de kendisini ziyarete gitmiştik. Bize CHP ile olmuyor, yeni bir parti kurmak lazım demişti. Nihayet bu kararlılığını sürdürerek DSP’yi kurmuştu. Başarılı olduğunu da kabul etmek gerekir. Ancak başarısının devamına ve partinin kurumsallaşmasına ömrü yetmemiştir. Şimdiki CHP, Atatürk dönemindeki yapısına dönmedikçe başarılı olması mümkün görülmemektedir. Sosyolojik tabanda sahip olduğu alan %25 seviyesini bir türlü aşamamıştır. Halkın en azından %50’sini kucaklamayan bir partinin iktidar olma şansı bulunmamaktadır.
 
Ben bunları söyleyince darılan dost ve arkadaşlarım oluyor. Samimi olarak, ben de Kurucu Partinin başarılı olmasını isterim. Merkezin kısmen sağını ve solunu içine alan, ana akım bir siyaset tarzı izlemedikçe, CHP’nin Atatürk’ün partisi olma şansı bulunmamaktadır. Kaldı ki Atatürk üzerinden siyaset yapılmasını da doğru bulmayanlardanım. Önemli olan Atatürk’ün adını kullanmadan, ilkelerinin izlenen politikalarda yaşama geçirilmesidir. Umarım, akıl siyasi ihtirasın önüne geçer ve Kurucu Parti alternatif olma imkanına kavuşur. Görünen tabloya tarafsız bir gözle bakıldığında, Ülkücüler ve CHP özlerine dönmedikçe, tutarlı bir alternatif imkanı görülmemektedir.
 
 

Bu yazı 932 defa okunmuştur .