Anadolu'da kurtuluşun fitilini ateşleyen isimlerin başında gelen Hasan Tahsin, İzmir'in Yunanlılar tarafından işgaline karşı 15 Mayıs 1919 tarihinde ilk kurşunu sıkmıştır. Atılan bu ilk kurşun bir çığlıktır. Bu çığlık giderek büyük bir çığ oluşturarak kurtuluşun gerçekleşmesine vesile olmuştur. Asıl adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin, 1888 yılında Selanik'te dünyaya gelmiştir. Mustafa Kemal’in okuduğu "Şemsi Efendi" okulunu bitirdikten sonra, Feyziye Mektebine girmiştir. 1907 yılında fen eğitimi almak için İstanbul’a gelmiştir. Burada İttihat ve Terakki hükümeti ile çalışmıştır. İttihat ve Terakki bursuyla siyaset bilimi okumak üzere Sorbonne Üniversitesi’ne giden Hasan Tahsin’in bu okulu bitirip bitirmediği bilinmemektedir.
Fransa’da bulunduğu dönemde Olimpia Sinemasında Trablusgarp Savaşı'nı anlatan bir film izleyen Hasan Tahsin, Türklerin barbar olarak gösterilmesine tepki göstererek eylem yapmıştır. Söz konusu eylemde filmi izleyenlere, "Benim sizlerden ne farkım var. Sorbonne Üniversitesi'nde okuyor ve sizin dilinizi konuşuyorum. Türkler bu filmde gösterildiği gibi vahşi ve zalim insanlar değillerdir. Onlar da en az sizin kadar uygardırlar." diye seslenmiştir.
Hasan Tahsin, daha sonra Teşkilat-ı Mahsusa'ya katılmıştır. Kendisine ilk olarak İngiltere için çalışan ve Osmanlı karşıtı milliyetçiliği örgütleyen Balkan Komitesi Başkanı Noel Buxton ile kardeşi Leland Buxton'u öldürme görevi verilmiştir. Bu görev için Romanya'ya gitmeden önce adı Hasan Tahsin olarak değiştirilmiştir. Buxton kardeşleri tabancayla yaralayan Hasan Tahsin, olay yerinde bir polis memuru tarafından yakalanarak tutuklanmıştır. Yapılan soruşturmasında gerçek kimliğini açıklamamıştır. Suikastı kendi inisiyatifiyle yaptığını söylemiştir. 1915'te 5 yıl hapis cezasına çarptırılan Hasan Tahsin, 1916'da serbest bırakılmıştır. Bir süre İsviçre'de yaşadıktan sonra 1918 yılında İzmir'e gelmiştir.
Hasan Tahsin karakteri esasında Osman Nevres’ten bağımsız bir kişilik olarak İttihat ve Terakki adına çalışmalarda bulunan ve Silahçı Tahsin olarak da bilinen bir kişiydi. Onun en önemli görev alanlarından birisi Teşklat-ı Mahsusa için çok önemli olan Balkanlar’dı. Bu noktalardaki görevi ise Trakya ve Makedonya’daki Türk çetelerinin örgütlenmesini sağlamak ve kontrol etmekti. Ancak o görev yeri olan Nevrekop bölgesine gitmek yerine Sofya’ya gitmişti. İtaatsizliği üzerine kısa bir süre sonra Teşkilat-ı Mahsusa tarafından öldürülmüştü. Bu gelişmelerin ardından Hasan Tahsin’in kimliği, Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Osman Nevres’e verilmişti. Osman Nevres bu ismi çok benimsediği için değiştirmeyi düşünmemiştir.
İzmir de "Hukuk-u Beşer" ile "Sulh ve Selamet" gazetelerini çıkararak bu gazetelerde başyazarlık yapmıştır. Kurtuluş mücadelesi için yazılar kaleme alan Hasan Tahsin İşgale karşı halkı motive etmiştir. Yunan güçlerinin İzmir'i işgalinden bir gün önce Maşatlık denilen şimdiki Bahri Baba Parkı'nın olduğu bölgede miting yapılmıştır. Mitinge katılan Hasan Tahsin burada bir konuşma yapmıştır. Mitingden bir gün sonra 15 Mayıs 1919'da sabah erken saatlerde Konak Meydanı'na gitmiştir. O sırada Pasaport Limanı'na yanaşan Yunan gemileri de çıkarmayı başlatmışlardı. Gemilerden inen askerler kıyıda konuşlanıyorlardı.
Yunan askerlerinin yürüyüşe geçmesi üzerine Hasan Tahsin, kalabalığın arasından ileriye doğru fırlamıştır. “Olmaz, olamaz, böyle ellerini sallaya sallaya giremezler" diye bağırmıştır. Atının üzerinde Yunan bayrağı taşıyan teğmeni tabancasıyla vurmuştur. İlk kurşunu attıktan sonra Yunan askerleri tarafından yaralanmış, sora süngü ile şehit edilmiştir. Şehit olduğunda daha 31 yaşındaymış. Hasan Tahsin'in işgalci Yunan kuvvetlerine attığı ilk kurşun Anadolu'da büyük yankı uyandırmıştır. Hayatını ortaya koyarak işgale karşı çıkan bu cesur delikanlı, kurtuluşun fitilini ateşlemiştir. İşte o an, bir çığlığın, çığa dönüşmeye başladığı andır.
1972 yılında o dönem İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olan Sabri Süphandağlı'nın öncülüğünde, Hasan Tahsin Anıtı yaptırma kampanyası başlatılmıştır. Bu anıtın yapılması talimatını Başbuğ Alpaslan Türkeş’in verdiği söylenmektedir. Konak Meydanı'na yapılan anıt 1974 yılında tamamlanmıştır. Gerçek mezarının yeri bilinmeyen Hasan Tahsin’in İstanbul Üsküdar'daki aile mezarlığında temsili bir mezar taşı bulunmaktadır.
İlk kurşunun Hasan Tahsin tarafından atılmadığına dair çok tartışmalar yapılmıştır. Ancak bu tartışmalarda güçlü ve güvenilir bir tanık gözden kaçırılmıştır. Söz konusu yapıt, Asaf Gökbel’in 1964 yılında Aydın’da el dizgisi olarak bastırdığı “Milli Mücadelede Aydın” adlı kitabıdır. Gökbel’in İzmir’in işgalini tanıklar eşliğinde anlattığı kitabında ilk kurşunun Hasan Tahsin tarafından atıldığı belgelenmiştir.
Atatürk Hasan Tahsin adından hiç söz etmemiştir. O dönem "İnkılab-ı Beşer" gazetesinde Ataürk için ‘’haydut başı’’ ifadesi kullanılmıştır. Atatürk buna çok kızmıştır. Demek ki Atatürk de yanılabilmiştir. Burada bir isim karışıklığı söz konusudur. Mevlanzade Rıfat'ın çıkardığı gazetenin ismi "İnkılab-ı Beşer". Çıkardığı diğer bir gazetenin adı, "Hukuk-ı Umumiye". Muhtemelen bu iki ismin Atatürk'ün hafızasında karışması sonucunda "İnkılab-ı Beşer"de çıkan yazıyı, Atatürk "Hukuk-ı Beşer"de çıkmış diye karıştırmıştır. Rahmetli Hasan Tahsin’e tepkisi de buradan kaynaklanmıştır. Hiç kimse de çıkıp bu yanlış anlaşılmayı düzeltme cesaretini göstermemiştir. Bu vesile ile şehadetinin 101. yılında Hasan Tahsin’i rahmetle anıyorum.