Necdet Topçuoğlu
Hırs, kişiyi kayıtsız şartsız kazanmaya şartlandıran bir ruh halidir. Bir süre sonra kişi bu sanal gerçekliğe inanır ve başkalarını da inandırmaya çalışır. İnandırma çabaları başarılı olamadıkça saldırgan olmaya başlar. Hırs aklın önüne geçmemelidir. Aklın önüne geçerse kişiyi uçuruma götürür. Hırs olmalıdır ama, daima yeri aklın arkasında bulunmalıdır. Akıl hırsın lokomotifi, hırs da aklın itici gücü olursa, bunun arkasından mutlaka bir başarı beklenmelidir.
Hırs Arapça ‘’harese’’ kelimesinden gelmektedir. Hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri bu Arapça kelimeden türemiştir. Bilindiği gibi develere çöl gemisi denilmektedir. Söz konusu hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürüyebilmektedir. Çölde deve dikeni dediğimiz, develerin severek yedikleri bir bitki yetişmektedir. Develer gördükleri yerde o dikenli bitkiyi koparır çiğnemeye başlarlar.
Jilet gibi keskin dikenler devenin ağzında yaralar açmaktadır. Bir süre sonra o yaralardan kan akmaya başlar. Kanın tuzlu tadı, dikenin tadı ile karışınca bu karma tat, devenin çok hoşuna gitmektedir. Deve dikeni yedikçe kanar, kanadıkça yer, hayvan bir türlü kendi kanına doyamaz. Engel olunmadığı takdirde deve kan kaybından ölebilir. İşte buna ‘’harese’’denir.
Bilimi rehber olarak kabul eden akıl, her türlü sorunun tahlilini ve çözümünü doğadaki olaylardan bulabilmektedir. Ortadoğu’nun tarihi incelendiğinde bu bölgenin insanları sürekli birbirinin kanını dökmektedir. Aslında dökülen kanlar kendi kanlarıdır. Ancak bir türlü bunu anlamazlar. Bu durum aynen kendi kanından sarhoşa dönen devinin durumu gibidir.
Aklın kontrolü dışına çıkan hırsın sebep olduğu tahribatı görmek için, Ortadoğu yerine kendi ülkemize bakmak yeterlidir. Bazı siyasi aktörlerin sahip oldukları hırs, sonu gelmeyen istek ve tutkuları içermektedir. Aşırı hırsın önce insanın kendisine, sonra da çevresine ne kadar zarar verdiğini görmek için, onların yüz ifadelerine bakmak yeterlidir. Halbuki kazanmak için her yol mubahtır anlayışı bireysel kazanımlar uğruna bütün ülkenin kayıplarına neden olmaktadır.
Hırsına yenik düşmemek, insanın kendi iç dünyasında yürüttüğü savaştan galip çıkmasıdır. Kaybettikten sonra hırsıma yenik düştüm ifadesi ise, aklın başa gediğinin ifadesidir. Hırsın aklın önüne geçmesi, insanı gerçeklerden uzaklaştırır. Bir süre sonra kişi, haksızı haklı, haklıyı haksız görmeye başlamak gibi yanlış değerlendirmelere başlar. Bu tür insanlar ne bireysel, ne de toplumsal olarak empati kuramazlar.
Hırsa hırs ile cevap vermek, karşılıklı tehdit içerir. Taraflardan birisi geri adım atmadığı takdirde kavga kaçınılmazdır. Toplumsal kavgaların kazananı yoktur. Kaybeden bütünüyle ülke olur. Tarafların her şeyden önce kullanılan dilin tehditten arındırılması ile birbirine yaklaşmaları gerekir. Toplumsal kazanımlar, toplumsal fedakarlıklar ile mümkündür.
Bir ülkede, yaşayan insanların hepsinin aynı fikir, düşünce, kimlik ve inançta olması beklenemez. Ancak devleti yönetenlerin kişilerin ortak olmayan değerlerine kör ve sağır olması gerekir. Devlet bunu sağlayabildiği oranda tarafsızlığını sağlayabilir. Devletin dini adalettir. Devlet, tarafsızlığını ve adalet duygusunu kaybettiği takdirde yönetebilme gücünü de kaybeder. Milletin kurtuluşu, ortak değerler etrafında bütünleşmesiyle mümkündür.
(03, Temmuz, 2021-Ankara)
YORUMLAR