ELEKTRİK FATURALARI SORUNU
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

ELEKTRİK FATURALARI SORUNU

10 Şubat 2022 - 00:11


Necdet Topçuoğlu

Hayatın her alanında enerji çok önemli bir ihtiyaçtır. Sorunun teknik ayrıntılarını enerji uzmanlarına bırakmak en doğrusudur. Ancak, tüketici açısından durumu irdelemekte fayda görülmektedir. Enerji kaynakları yönünden Türkiye şanslı bir ülke değildir. Kömürün dışında petrol veya doğalgaz kaynakları yok denecek kadar azdır. Hidroelektrik santrallarından elde edilen enerji, ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktır. Türkiye, güneş ve rüzgar enerjisi yönünden sahip olduğu avantajı iyi değerlendirememiştir. Nükleer santral yapımı konusunda ise geç kalmıştır. Dünyanın herhangi bir ülkesinde nükleer santral varsa, Türkiye de olup olmaması, nükleer tehlike açısından belirleyici değildir. Zira nükleer sızıntının sınırı yoktur.

Türkiye enerji darboğazına sahip bir ülkedir. Mevcut enerji kaynaklarının yaklaşık %70’i dış kaynaklıdır. Bu durum enerjide dışa bağımlı olmak anlamına gelmektedir. İthal edilen her madde de olduğu gibi, enerji ithalatı da döviz kurlarından doğrudan etkilenmektedir. Türkiye akaryakıt ve doğalgaz ithalatına çok fazla miktarda döviz ödemektedir. Son günlerde kötü yönetimden kaynaklanan kur artışları enerji fiyatlarının oldukça yükselmesine neden olmuştur. Enerji, üretimin birinci derece de temel girdisidir. Enerjiye yapılan zam, iğneden ipliğe her maddeye katlanarak yansımaktadır. İçinde bulunduğumuz enerji darboğazı, vaktiyle enerji planlaması tercihinin doğru yapılmadığını göstermektedir.

Son günlerde yurttaşların canını en fazla yakan faturalar, başta elektrik olmak üzere, doğalgaz ve akaryakıt faturalarıdır. Bunların içinde elektrik diğerlerinden biraz daha farklıdır. Geçmişte devlet ürettiği elektriği dağıtmakta başarılı olamadığı için, dağıtım hizmetlerini özelleştirmiştir. Özelleştirme öncesinde dağıtımın en büyük sorunu kaçak ve kayıplar olarak bilinmektedir. Bu dönemde kaçak ve kayıpların %21 olduğu görülmektedir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde kaçak ve kayıpların, %64 oranına kadar yükselmesi devleti büyük bir yük altına sokmuştur. Halbuki OECD ülkelerinde bu oran %7 veya 8 civarındadır. Özelleştirmeden sonra kaçak kayıp oranının %14 seviyesine kadar gerilediği görülmüştür. 2019 yılında GAP Bölgesinde yapmış olduğum denetimlerde, tarımda kullanılan yer altı su kuyularında elektrik sayaçlarının bulunmadığını tespit etmiştim.

Elektrik dağıtım şirketleri, Türkiye de kullanılan toplam elektrik miktarını, kayıtlı abone sayısına bölerek, üzerine diğer maliyet unsurlarını yansıttıktan sonra faturalandırmaktadırlar. Böylece kaçak elektrik kullananların paraları da dürüst aboneler tarafından ödenmektedir. Halen %14 seviyesinde bulunan kaçak kayıp oranı, OECD ortalaması olan %7 seviyesine indirilmedikçe, abonelerin faturalarında bir azalma beklemek mümkün değildir. Elektrik sayaçlarının okunmasında ve tahakkuk işlemlerinin yapılmasında dijital sisteme geçilememiştir. Dijital sisteme geçilmesi durumunda önemli ölçüde tasarruf sağlanması mümkün görülmektedir. Özel Sektör dağıtım şirketleri, devletten 31 Kuruşa aldıkları elektriği, halka 137 Kuruşa satmaktadırlar. Bu durumun hiçbir haklı gerekçesi bulunmamaktadır. Piyasanın kontrolü, Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun kontrolünden çıkmış gibi görünmektedir.

Ahlaki ölçülere dayanmayan fiyat artışlarında, önce normalin üstünde zam yapılarak, sonra bu zamların Cumhurbaşkanı müdahalesiyle aşağı çekilmesi bir iyileştirme gibi yansıtılmaktadır. Bu durumun devlet ciddiyetiyle bağdaşmadığını söylemek zorundayım. Devlet yönetmek hesap kitap işidir. Hesaplamalar, bilimsel ölçeklere göre yapılıp, tüketiciye bu ciddiyet içinde yansıtılmalıdır. Diğer yandan tüketicilerin uğradıkları haksızlıklar konusunda başvuracakları bir makam bulamamaları öneli bir sorundur. Hukuk devletinde böyle başıbozuklukların olması mümkün değildir. Yapılacak düzenlemelerle vatandaşın hakları kanun güvencesi altına alınmalıdır.

Türkiye’nin enerji sorununu çözmeden, kalkınma planları ve istihdam artırıcı yatırımlar yapması mümkün değildir. Döviz kurlarına bağlı olarak fiyatları yükselen, ithal enerji kaynaklarından, nükleer, güneş ve rüzgar enerjisi gibi yerli kaynaklara dönülmesi faydalı görülmektedir. Enerji gibi kıt kaynağın daha çok üretim amaçlı yatırımlarda kullanılması gerekli görülmektedir. Enerji tasarrufu sağlayan projelere önem verilmelidir. Tüketicileri doğrudan ilgilendiren yüksek fatura bedellerinin makul seviyelere çekilmesi için kayıt dışılığın önlenmesi, şirketlerin keyfi fiyat artırmalarının önüne geçilmesi, bedelsiz elektrik kullanan yerlerin sayılarının azaltılması zorunlu görülmektedir.
 

Bu yazı 383 defa okunmuştur .