Ekonomik kriz kapitalist sistemin zaman zaman içine düştüğü kronik bir hastalıktır. Dünyayı temelinden sarsan, savaşların ve çok büyük olayların sebebi olan ekonomik krizler geçmişte oldu, bugünde olur ve gelecekte de olacaktır. Son yıllarda Dünya Ekonomisi globalleşme denilen yeni bir yapılanma sürecine girmiştir. Bu sistemde tüm dünya devletlerinin ekonomileri bir şekilde birbirleriyle doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılı hale gelmiştir. Bu sebeple, dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelecek ekonomik kriz, diğer devletleri de bir şekilde etkileyecektir. Daha önce küçük ve orta ölçekli ekonomilerde meydana gelen krizler global sistemde sorunlara yol açmış, ancak bu sorunlar sistemin dinamikleri içinde çözüme kavuşturulmuştur.
Bu defa Covid-19 sebebiyle global sistemin en büyük aktörlerinden Çin ve ABD başta olmak üzere, bütün ülkelerde meydana gelen daralma, sistemi derinden sarsacak gibi görünmektedir. Aslında globalleşme ile bütün devletlerin merkez bankaları FED’e göbeğinden bağlı hale gelmiştir. Bu sebeple ABD’de meydana gelecek finansal krizin diğer devletlerin merkez bankalarını ve dolayısı ile bankacılık sistemlerini etkilemesi kaçınılmazdır. Global sistemde devletler ve çok uluslu şirketler birbirinin müşterisi durumundadır. Bu sistemde alıcılar ve satıcılar ister istemez birbirinden oldukça kolay etkilenmektedirler.
Finansal krizlerde, halkın elinden çıkan paralar büyük sermaye kuruluşlarında toplanmaktadır. Sistem bu parayı tekrar halka döndüremezse halk da bir talep daralması meydana gelmektedir. Talebin daralması üretimin azalmasına, üretimin azalması da istihdamın ve büyümenin küçülmesine neden olmaktadır. Kısaca finansal krizler belli bir aşamadan sonra yapısal krize dönüşmektedir. Bu aşamalar tamamlanmadan krizin derinliği hakkında görüş açıklamak mümkün değildir. Ancak bilgisine güvenilir uzmanlar, Türk Ekonomisinin para ikamesi sorunu ile karşı karşıya olduğunu ifade etmektedirler.
Krizden her ekonomi aynı oranda etkilenmez. Bir zincir doğal olarak en zayıf halkasından kopmaktadır. Ekonomileri sorunlu olan ülkelerin krizden daha fazla etkilenmeleri kaçınılmazdır. Türkiye Ekonomisi, sahip olduğu iç ve dış borç yükü ve cari açığı sebebiyle kırılganlığı olan ekonomiler arasındadır. Bu sebeple, krizden fazla etkilenmesi ve bu etkinin uzun sürmesi normal karşılanmalıdır. Bu noktada ekonomi yönetiminin gerçeği görerek, uzmanların önerdiği tedbirleri bir an önce alması zorunlu görülmektedir.
Kapitalist sistemde, bütün dünyada krizlerin faturasını halk ödemektedir. Dolayısı ile alınacak tedbir paketleri de halka kesilecek faturaları ifade etmektedir. Halen Türkiye’de muhtemel krizin etkisini azaltacak bir önlem alınmamıştır. Sürekli para basılarak sorunun çözülmesi mümkün değildir. Türkiye bir şekilde ihtiyacı olan dövizi bulmak zorundadır. Karşılığında döviz bulunmadan para basılması Türk Lirasının değerini düşürmektedir. Bu durum böyle devam ettiği sürece kurların yükselmesi önlenemez. Dolar kurunun 10 kuruş yükselmesi Türkiye’nin dış borcunu 43 milyar TL artırmaktadır.
Hükumetler tarafından bedeli halk tarafından ödenecek tedbir paketlerinin açıklanması zordur. Bütün Dünyada Covid-19 süreci belirsizliğini korumaktadır. Ne zaman biteceği konusunda bir umut ışığı görünmemektedir. Aşı bulunduğuna dair haberler bile moralleri düzeltmeye yetmemektedir. Bolluk devri artık sona ermiştir. İnsanların acımasız kemer sıkma dönemi gelmeden, yaşam biçimlerini Covid-19 sonrasına göre yeniden düzenlemesi zorunludur. Halen yaşadığım Ordu ölçeğinde bile insanların bu işin farkında olmadıklarını gördükçe karamsarlığım artmaktadır.
Devletlerin büyüklüğü, ekonomilerinin veya topraklarının büyüklüğü ile ilgili değildir. Devletlerin büyüklüğü, vizyon sahibi Devlet Adamlarının varlığına bağlıdır. İşte bu sebeple Atatürk dönemindeki fakir Türkiye, şimdiki zengin Türkiye’den daha büyüktü. Yaklaşık 430 milyar dolar dış borcu olan ve yılda 8 milyar doların üstünde faiz ödeyen Türk ekonomisinin dış dünyadan bağımsız olduğunu söylemek mümkün değildir. Siyasi bağımsızlıkların temeli ekonomik bağımsızlıklar olduğuna göre, bu kritik coğrafyada bağımsız siyasi kararlar alınması zorlaşmaktadır.
Dünyanın gelişmiş ekonomilerinin Devlet Başkanları Covid-19 süreci sonunda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak derken, Türkiye gibi kırılgan ekonomilere sahip olan ülkelerde daha ciddi tedbirler alınmalıdır. Diğer yandan Dünya genelinde ekonomik krizlerin tarihine bakıldığında, hepsi birer savaş ve siyasi çalkantı sebebi olmuşlardır. Dilerim Dünyada ve Türkiye’de muhtemel krizin bu tür tehlikeli sonuçları ile karşılaşmayız.
Türkiye, yer aldığı coğrafya itibarıyla ateş çemberi içinde bulunmaktadır. Ülkenin her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır. Bu hassasiyetler dikkate alınarak siyasetin ayrıştırıcı dilinden uzak durulmalıdır. Türkiye, Ege Denizi’nde, Ak denizde, Ortadoğu’da, Libya’da, Kafkaslarda derin sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar Milli Birlik ve beraberlik içinde aşılabilecek sorunlardır. Umarım Kurtuluş savaşında gösterdiğimiz Milli ruhu bu sorunların aşılmasında da gösteririz.