Ülkemizin yaşamakta olduğu her sorunu inceleyerek ne olduğunu anlamak, sonra da yurttaşlarımıza anlatmak bir aydın sorumluluğudur. Türkiye Doğu Akdeniz de olduğu gibi, Ege Denizi’nde de ciddi sorunlar yaşamaktadır. Türkiye ile Yunanistan arasındaki deniz sınırı henüz bir anlaşmayla belirlenmemiştir. Buna rağmen Yunanistan Ege Denizi’nde bulunan 18 adayı uluslararası anlaşmalara aykırı olarak işgal etmiştir. Daha da ileriye giderek yine anlaşmalara aykırı olarak söz konusu adaları silahlandırmıştır.
Yunanistan’ın işgal ettiği 17 ada; “Koyun, Hurşit, Formoz, Eşek, Nergizcik, Bulamaç, Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba, Ardacık, Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi, Koufonisi, Venedik kayalıkları” olup, diğer yandan işgal edilen 18’inci ada ise, Marathi adasıdır. Ancak Marathi Adası 1933 yılında Türk Hükümeti tarafından Milletler Cemiyeti’ne başvuruda bulunularak “Türk Adası” olarak ismen tescil ettirilmiştir.
Halen Türkiye ve Yunanistan karasularının Ege Denizi’ndeki genişliği 6 deniz milidir. Türkiye’nin ve Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki sahillerinin coğrafi konumu birbiri ile yan yana ve aynı zamanda karşı karşıyadır, bu da bir sınırlandırmayı zorunlu kılmaktadır. Ayrıca deniz alanlarının anlaşmayla belirlenmesi uluslararası hukukun temel kurallarından biridir. Yıllardır Yunanistan’ın uzlaşmaz tutumu sebebiyle söz konusu anlaşma yapılamamıştır.
Yunanistan’dan kaynaklanan Ege sorunlarının başında 1923 Lozan Antlaşması, 1947 Paris Antlaşması ve konuya ilişkin diğer uluslararası belgeler çerçevesinde Doğu Ege Adaları’nın silahsızlandırılmış statüsü gelmektedir. Maalesef Yunanistan bu anlaşmaları hiçe sayarak işgal ettiği adaları silahlandırmaktadır. Adalar işgal edilip silahlandırılırken, Türkiye’nin anlaşmalardan doğan haklarını kullanmamış olması büyük bir talihsizliktir.
Yıllardır Türkiye’nin itirazlarına rağmen Yunanistan karasularını 12 deniz miline çıkarma konusunda ısrarlı tutumunu sürdürmektedir. Türkiye’nin bunu kabul etmesi asla mümkün değildir. Aksi halde çıkar dengelerinin Türkiye aleyhine bozulması söz konusudur. Yunanistan şu anda sahip olduğu birçok ada sebebiyle, Ege Denizi’ndeki karasularının %40’ına sahiptir. Karasularının 12 deniz miline çıkarılması durumunda bu oran, yüzde %70’e yükselmektedir. Bu durumda açık deniz büyüklüğü yüzde %51’den %19’a düşerken, Türkiye’nin karasuları ise Ege Denizi’nin yüzde %10’undan daha az kalmaktadır.
Bilindiği gibi Ege Denizi’nde Türkiye ve Yunanistan’a ait kıta sahanlığının sınırları henüz belirlenmemiştir. Bu durumda ne Türkiye ne de Yunanistan Ege Denizi’nde 6 deniz milinden daha fazla, sınırlandırılmış bir deniz yetki alanına sahip değildir. Türkiye Yunanistan’ın tek taraflı dayatmalarını savaş sebebi sayacağını ilan etmiştir. Yunan tarafı buna rağmen Avrupa Birliğinin kışkırtmasıyla tahrikçi tutumunu sürdürmektedir.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki diğer bir sorun FIR hattı sorunudur. FIR hattı ‘’uçuş bilgi bölgesi’’ demektir. Yunanistan’ın uluslararası hukuka aykırı olarak kendi ulusal hava sahasının 10 deniz mili genişliğinde olduğunu iddia etmesi, Uçuş Bilgi Bölgesi (FIR) sorumluluğunu istismar etmesi anlamına gelmektedir. Bu durum, her iki ülke uçaklarının sürekli ‘’it dalaşı’’ pozisyonuna girmelerine neden olmaktadır. İki ülke arasındaki diğer bir sorun Arama Kurtarma (SAR) Faaliyetleriyle ilgilidir.
Türkiye, Yunanistan ile arasındaki tüm sorunların bir bütün olarak ele alınması gerektiğini her zeminde ifade etmektedir. Yunanistan’ın bütün tahrikçi tutumlarına rağmen Ege sorunlarının Uluslararası Hukuka uygun olarak barışçıl yöntemlerle çözülmesi için elinden geleni yapmaktadır. Hukuk yolları tamamen bitmeden Ege Denizinde taraflar arasında bir çatışma çıkmasının sonuçları ağır bir hata olacağı düşünülmektedir. Liderler arasında yüksek tonda yapılan söz düellosunun, biraz da her iki ülkenin iç kamu oylarına yönelik olduğu değerlendirilmektedir.