Necdet Topçuoğlu
TİGEM yaklaşık 3 milyon dekara yakın arazi varlığı ve yüksek potansiyeli sebebiyle, sadece yönetenlerin altından kalkabilecekleri bir kuruluş değildir. Ana statüsünde verilen temel görev, yüksek verimli kaliteli tohumluk ve damızlık üretmektir. Her iki üretiminde kaliteli olabilmesi için kar amacı güdülmemesi esastır.
Tanımlanan bu çerçevede TİGEM bir görev kuruluşudur. Yani Kamu İktisadi Kuruluşu (KİK) yapısındadır. Bu Kuruluşa görev verilir, görev en iyi şekilde yapılır, ancak bir zarar meydana gelirse bu zarar hazine tarafından karşılanır. Anlamı budur. Halbuki, 6085 sayılı Kanuna göre TİGEM bir KİT olarak denetlenmektedir. Bu durum yıllardır ifade edilen, fakat düzeltilemeyen bir çelişki olarak gündemdeki yerini korumaktadır.
TİGEM’in faaliyetlerini ana görevi olan tohumluk ve damızlığın dışına çıkmadan değerlendirmek gerekmektedir. TİGEM’de yapılması gereken işler;
1-Türkiye’de halen 7,7 milyon hektar hububat ekiliş alanı bulunmaktadır. Bin dane ağırlığına göre değişmekle birlikte dekara 20 kg tohumluk kullanıldığı düşünülürse Türkiye’nin 1.540 bin ton tohumluk ihtiyacı bulunmaktadır. Tohumluk her yıl değiştirilirse gerekli verim alınabilmektedir. Aksi takdirde kademe kaybı olacağından verimde de düşmeler olmaktadır. TİGEM’in dağıttığı tohumluk miktarına bakıldığında 125 bin ton seviyesindedir. Bu da ihtiyacın %8 ine karşılık gelmektedir. Halbuki TİGEM bu oranı %20 ye kadar çıkarabilme potansiyeline sahiptir.
2- 2020 yılında kamu ve özel tohumculuk şirketlerinin tedarik edebildikleri tohumluk miktarının 585 bin ton seviyesinde kaldığı görülmektedir. Bu da 2,9 milyon hektar alana sertifikalı tohumluk ekilebildiğini göstermektedir. Tohumluğun her yıl değiştirilme esasına göre piyasa da %62 oranında tohum açığı bulunmaktadır.
3- TİGEM faaliyetlerini sürdürürken, fidan, fide, sebze tohumluğu, endüstri bitkileri tohumluğu gibi özel sektör tarafından başarı ile üretilen tohumluk üretimlerine girerek enerjisini ve zamanını kazanamayacağı rekabet için harcamamalıdır.
4- TİGEM’in diğer önemli bir görevi de damızlık üretmektir. Halen program ana kadro miktarı 17.200 baş olmasına karşılık, 14,842 baş ana kadro ile çalışılmaktadır. Bu da hedefin 2.358 baş gerisinde kalındığını göstermektedir. 2020 yılında üretilen buzağı miktarı yaklaşık 11 bin adet olduğu görülmektedir. Bu miktarın %50 si dişi olduğuna göre 5.500 adet buzağının damızlık olarak değerlendirilmesi mümkün görülmektedir. Söz konusu miktarın damızlık ihtiyacının karşılanmasına katkısının ne olacağı değerlendirilmelidir.
5- Hayvancılık projeleri hazırlanırken bir ana kadro için 3 dekar sulu, 2 dekar kuru ziraat alanı hesaplanmaktadır. TİGEM mevcut sulu ziraat alanlarından 300 bin dekarını hayvancılığa ayırdığı takdirde 100 bin baş ana kadroluk bir potansiyeli ortaya koyabilir. Bu büyüklükteki damızlık hayvancılıktan normal şartlarda 50 bin adet, cinsiyeti belirlenmiş sperma kullanıldığı takdirde 80 bin adet dişi buzağı alınabilmesi mümkündür. Hedef bu olmalıdır. Hedef konulmadan başarı mümkün değildir.
6- Büyük ölçekli damızlıkçı işletmelerde doğal kızgınlık seyri beklenmeden senkronize hormonal yöntem uygulanarak tüm sürü suni tohumlamaya tabi tutulmalı ve cinsiyeti belirlenmiş dişi sperma kullanılmalıdır. İki gebelik arasındaki mesafenin 400 günü aşmamasına dikkat edilmelidir.
7- İş gücünün iyi değerlendirilmesi için, her işletmede tek ırk ile çalışılması esas alınmalıdır. Damızlık üretiminde amaç kaliteli damızlık üretimi olduğundan süt üretimi yan ürün olarak değerlendirilmeli, bakım ve besleme de bu amaca yönelik olarak yapılmalıdır.
8- Türkiye koyunculuğunun %80 i Akkaraman, Morkaraman, İvesi, Kıvırcık ve Merinos dur. Çalışmalara bu ırkların damızlık üretimi esas alınarak devam edilmelidir. Koyunculukta Malya, Bafra, Tahirova, Acıpayam gibi melez ırklar, akademisyenlerin birer kariyer çalışması olarak işletmelerde tutulmaktadır. İş gücü ve yem kaybından başka, ülke koyunculuğuna katkısı söz konusu değildir.
9- Koyunculuk da da her işletmede tek ırk ile çalışılması esas alınmalıdır. Bu şekilde büyük üretimleri gerçekleştirmek mümkündür. Halen dağıtılan damızlık miktarının Türkiye koyunculuğunun gerçek ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğu görülmektedir.
10- Ceylanpınar işletmesinde üretimine başlanan Halep keçisi ırkı gelecek vaat eden bir projedir. Koyun sayısının yarısına ulaşıncaya kadar çoğaltılmalıdır. Bölgenin şartlarına en uygun küçükbaş hayvan olduğunu söylemek mümkündür.
11- TİGEM’in dağıttığı damızlıkların çiftçi eline geçtikten sonra takibi gibi bir sistem kurulmamıştır. Dağıtılan damızlıklar özellikleri bilinen çok kıymetli üretim materyalleridir. Damızlık dağıtılan çiftçiler sözleşmeli çiftçi olarak kayıt altına alınmalıdır. Bu çiftçilerin ürettikleri dişi buzağılar satın alınarak TİGEM’in dağıtacağı damızlık miktarı artırılmalıdır. Dışarıdan hayvan ithal etmek yerine öz kaynakların kullanılmasının çok faydalı olacağı düşünülmektedir.
Şurası çok iyi bilinmelidir ki tohumluğunu değirmene, damızlığını kasaba veren bir millet, gelecek yıllarda ekmeksiz ve etsiz kalmaya mahkumdur. Halen yaşanmakta olan döviz kuru krizi sebebiyle, tohumluk, gübre, mazot, ilaç ve gübre gibi temel girdilerde meydana gelen fiyat artışları sebebiyle çiftçi ekim yapamaz duruma gelmiştir. Acil tedbir alınmadığı takdirde bu durumun bir sonraki yıla gıda krizi olarak yansıması kaçınılmazdır.
Diğer yandan et ve süt hayvancılığında başta yem olmak üzere bütün girdilerde büyük artışlar meydana gelmiştir. Hayvancılık işletmelerinin bu girdi fiyatlarıyla faaliyetlerini sürdürmesi mümkün değildir. Bazı işletmeciler faaliyetlerine son vererek hayvanlarını kesime göndermektedirler. Küçükbaş ve kanatlı hayvan yetiştiricilerinin durumu da aynı çıkmazın içindedir. Uzun yılların birikimleri yanlış politikalar sebebiyle elden çıkarılmaktadır. Tekrar ayağa kaldırılması yeniden uzun yılları gerektirmektedir. Bunlar bilgisizlik değilse çok vahim hatalardır. Milletimiz bunun bedelini gıda kıtlığı olarak ödeyecektir.