Çıkış yolu
Necdet topçuoğlu
Hayatın her alanında sıkışmışlıklar mümkündür. Ancak çıkış yolları da vardır. Önce yolun kimin tarafından kapatıldığını iyi teşhis etmek gerekir. Yolu kapatanlardan kurtulmak ilk akla gelen çıkış yoludur.
Şayet bir alanda kuşatılmışsanız, kuşatmanın en zayıf halkasını tespit ederek o noktaya huruç hareketi yapmak ikinci yoldur. Bunların hiçbirisini tespit edebilme yeteneğiniz yoksa bir çaba göstermeden kaderinize razı olmanız gerekir.
Akrep bile ateş çemberini aşamayacağını anlayınca kendisini sokarak intihar etmektedir. İster devlet, ister devleti yönetenler olsun çevrelerinin ateş çemberi ile sarılmasına izin vermemelidir. Her şeye rağmen bir çıkş yolunu kontrol altında tutmak zorunludur.
Bu anlamda hem türkiye, hemde türkiyeyi yönetenler kuşatma altındadır. Türkiye'nin çevresine bakalım, sorunlu olmadığımız bir komşumuz yoktur. Bir köy de tek başına kalmış bir aile gibiyiz. Bütün komşular sırt çevirmiş durumdadır.
Batı da ege adaları ve yunanistan, doğu da ermenistan ve iran, güneydoğu da emperyalist destekli terör örgütleri, akdeniz de abd öncülüğünde fransa, yunanistan ile neredeyse çatışma noktasına gelmiş durumdayız. Mısır ile ilişkilerimiz sancılıdır.
Önce bu noktaya nasıl geldiğimizin tespiti ile işe başlamak lazımdır. Sebebi hiç tartışmasız siyasal islam eksenli dış politikadır. Öncelikle bundan vaz geçilmesi zorunludur. Vaz geçildiği zaman fabrika ayarlarına dönülmüş olacaktır. Buradan başlayarak yeni komşuluk ilişkilerini kurmaya başlamak kolaylaşır. Komşuluk ilişkileri karşılıklı güven duyguları ile gelişir
Türkiye'yi yönetenler, parlamenter sistemden vaz geçerek cumhurbaşkanlığı hükumet sitemine geçmekle başlarına büyük bir sorun almışlardır. Sistem tek adam sistemi değildir. Sistem yalnız adam sistemidir. Devlet güvenliğini sağlayan bütün kurum ve kuruluşlar çökertilerek yalnız adam yönetimi kuşatma alına alınmıştır. Bu durum bilerek ve isteyerek yapılmıştır.
Kuşatma halkasındakiler yalnız adamın millet ile ilişkilerini koparmışlardır. İstedikleri kararı aldırmaktadırlar. Son kararlara bakılırsa bırakın ülkeyi düşünmeyi, kendisini düşünen bir insan bile bu kararları kolay kolay alamaz. Demekki çok büyük bir baskı var.
Buradan kurtulmak için öncelikle parlamenter sisteme geçmek veya mevcut sistemde rehabilitasyona gitmek zorunludur. Ancak bu sanıldığı kadar kolay değildir. Çünkü yalnız adam yönetimi, cemaatler ve küçük ortak tarafından kuşatılmıştır. Eğer iş adamıysanız ve bir ortak ile iş kurmuşsanız, işler iyi gitmiyorsa doğal olarak o ortaklığı bozmanız gerekir.
Yeni ortaklar bulmanız yaptığınız işi değiştirmenize bağlıdır. Aynı işi yaparak yeni ortaklar bulamazsınız. Siz değişme esnekliğini gösterirseniz dışarıda bu esnekliğe cevap verecek bir sürü ortaklık adayı mevucttur. Yeni ortağınızla işe başlarken kuşatmanın diğer halkalarını oluşturan cemaatlerden kurtulmanız gerekir. Ancak o zaman güvenle yola devam etmek mümkündür.
Aksi takdirde mevcut durumda ısrar edilirse, kuşatma iyice daralır. Sonucu tahmin etmek hiç zor değildir. Sonuç tecelli ettikten sonra kuşatmayı yapanlar birbirine düşerler. Bu acımasız kavgayı gören sınırlardaki dış kuşatma, çemberi daraltmaya başlar. Hemen müdahale etmez. Birbirini kırmayı kontrol altında seyreder. Çatışmalar bittikten sora geride kalanı da dış kuşatmayı yapan emperyalist güçler yutar.
Sonrasını sormaya gerek yok. Harç bitti inşaat paydos. Tarih oluruz. Bundan sonrasını makaleler yazmaz, ancak tarih yazar. Tarihten ders alınmadığı için, tarihin yeniden tekerrür ettiğinden bahseder. Bunu da başka milletlerin okullarında öğrenciler ders olarak okurlar.
Peki ne yapalım ? Yazmak yetmiyor. Akılları başımaza toplayalım. Bir devlet batıyor, hırsızlar borsa, döviz ve faiz peşinde koşuyorlar. Sonunda onlar mal ve mülkleriyle, bizim gibiler de malsız mülksüz hep birlikte batacağız. İşte bu nedele yanlışa karşı hep birlikte sesimizi yükseltmeliyiz. Yanlışın tarafını tutanlar çöküşün sebebi olacaklardır.
YORUMLAR