Necdet Topçuoğlu
Adnan Tanrıverdi adındaki zat, Emekli General ve bir dönem Sayın Cumhurbaşkanının Güvenlik Başdanışmanıydı. Halen SADAT denen “Silahlı Örgütün” Başkanı, kısa adı ASSAM olan “Mehdi’nin geliş ortamını hazırlamakla görevli örgütün” Lideridir.
Bakınız bu zat hiç tereddüt etmeden neler söylemektedir.
-"Türkiye Eyaletlere ayrılmalı. Başkenti İstanbul, dili Arapça olmalı.
-İsteyen Türkçe de konuşabilmeli! Kürtçe resmi eğitim dili olmalı.
-Kurulacak Devletin adı “Asrika” olmalı. (Asya-Afrika)
-Devlet, İslam Birliği Konfederal Cumhuriyeti olmalı.
-Her maddesi Kur’an ile uyumlu yeni bir Anayasa yapılmalı.
-Devlet Başkanı aynı zamanda Halife olmalı." diyor.
Ayrıca bu emekli General, 15 Temmuz menfur kalkışmasından sonra, Askeri Okulların kapatılmasından, TSK’nın Savunma Bakanlığına bağlanmasına kadar, bir dizi değişikliği kendisinin gerçekleştirdiğini söylemektedir.
ASSAM, 19-20 Aralık 2019’da üçüncü toplantısını İstanbul’da yapmıştır. Dört toplantı daha yapılması planlanmıştır. En son dördüncü toplantının 2023 yılında yapılması ve o zamana kadar hedefe ulaşılması planlanmıştır. Sanıyorum 2023 hedefinden söz edilirken neyin kast edildiği anlaşılmaktadır. Bu 7 rakamı Tevrat da kutsaldır. Bunun da aklımızın bir köşesinde ip ucu olarak tutulmasında fayda görülmektedir.
Her biri devlet kuruluşu olan ve Türk Milletinin vergileriyle ayakta duran, THY-MKEK-ASELSAN-TAİ-HAVELSAN gibi kuruluşlar, bu zatın düzenlediği irticai toplantılara sponsor olarak destek vermektedirler. Bu nasıl bir kuşatılmışlıktır, bunun kamu oyuna açıklanması zorunludur. Yapılanlar açıkça Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve Anayasal düzeni yıkarak, yerine İran tipi bir “Din Devleti” kurmayı amaçlamaktadır. Kısaca Anayasayı tebdil, tağyir ve ilgaya teşebbüstür. Cumhuriyet Savcılarının bu zat ve ekibindekiler hakkında dava açmaları gerekmektedir.
Mademki Türkiye bir Hukuk Devleti olduğuna göre, Cumhuriyet Savcılarımız, üç aylık Harp Okulu öğrencisini, elinde silah olmayan yeni askeri “Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve mevcut Hükümeti yıkmak” iddiasıyla “Yedişer kez Ağırlaştırılmış Ömür Boyu Hapse” mahkum ediyor, o zaman bu zat da aynı suçtan yargılanmak zorundadır. Adalet varsa yapılması gereken budur.
SADAT denilen örgüt tarafından yapılmak istenen, doğuştan sahip olduğumuz ve asla elimizden alınmaması gereken kişisel hak ve özgürlüklerimizin bizden kopartılması faaliyetidir. Bizleri karanlığa, cehalete, tebaa olmaya mahkûm etmek demektir. Buna karşı suskun kalmak mümkün değildir. Susarsak ebediyen esareti yaşamaya mahkum oluruz.
Susarak, Anayasal hakkımız olan “Demokratik Direnme Hakkımızı” kullanmazsak, Türk Milletinin önüne düşen vatanseverlere sahip çıkmazsak, karanlığa gömülürüz. Bir daha aydınlığı göremeyiz. Bu ülke bize atalarımızdan miras değil, torunlarımızdan ödünç kalmıştır. Ödünç aldığımız Vatanı gelecek nesillere olduğu gibi teslim etmek borcumuzdur. Bu borç namus borcudur.
İran'ın durumu ortada durmaktadır. Bir daha geri dönemiyorlar. Milletimizin yaşanan tarihi olaylardan ders çıkarması gerekir. Taliban yönetiminin Türkiye de bazı cemaatler ile görüşme yapması, İsmail Ağa Cemaatinin İstanbul sokaklarında gösteri yürüyüşü yapmaları gidişatın hayra alamet olmadığının kanıtıdır. Tüm duyarlı yurttaşların yasal çerçevede bu tehlikeli gidişe karşı ses yükseltmeleri zorunludur. Yoksa son pişmanlık fayda getirmeyecektir.