BÖBÜRLENMEYE GEREK YOK, HİKÂYENİN SONU HEP AYNI
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

BÖBÜRLENMEYE GEREK YOK, HİKÂYENİN SONU HEP AYNI

10 Ekim 2021 - 00:12



Necdet Topçuoğlu 

Öldükten sonra başımıza neler gelecek diye kaygılanmamıza hiç gerek yok. Ne olacak, nasıl olacak diye hiç üzülmeyelim. Geride kalanlar bizim için gerekenleri yapacaklardır. Bu hizmet kusursuz işlemektedir.

Meselâ;
- Elbiselerinimizi çıkaracaklar,
- Dini kurallara göre yıkayıp gusledecekler,
- Doğduğumuzda sardıkları pamuklu beze tekrar saracaklar. Bu son elbiseye kefen denilmektedir.
- Sonra törenle ebedi kalacağımız, kabir denilen istirahatgâha götüreceklerdir. Korkmaya gerek yok. Biz varken ölüm yoktur. Ölüm varken de biz olmayacağız. Yani ayrıntılı düşünürseniz hiç karşılaşmayacağız.

İşte bu noktada zengin fakir ayrımı yoktur. İlk defa herkes eşittir. Namazımız bile er kişi veya hatun kişi niyetine kılınacaktır. Biz yine de dünya malının dünya da kaldığını bilemeden gitmiş olacağız. Ancak, geride kalanlar biz giderken, günahlar  ve sevaplardan başka hiçbir şey götürmediğimize şahitlik edeceklerdir.

Sonra özel eşyalarımızı toplayacaklardır.
Elbiseler, ayakkabılar, ne varsa, hepsini seçip ayıracaklardır. Dini ritüellere göre onları bir şekilde dağıtacaklardır. Bazılarını da hatıra olarak saklamak isteyenler olacaktır. Çok önemli devlet adamıysanız eşyalarınız müzeye kaldırılır. Bu kadar bir avsntajınız olabilir.  

İnançlara göre belli günlerde Kuran okutulup, davetler verilecektir. Bu yeme içme adetleri bizim kültürümüze nereden karışmış ise yanlış olmuştur. Benim vasiyetimdir, vefatımdan sonra ikram ağırlama gibi yanlış ritüeller uygulanmayacaktır. Ölü evinde karın doyurmanın adı ibadet olamaz diye düşünüyorum. 

Emin olun biz öldükten sonra, kimse işini gücünü bırakıp bizim hasretimizle yanıp tutuşmayacaktır. Herkes işine, ticaretine kaldığı yerden devam edecektir.
Eğer bir görevimiz varsa, o görev bir başkasına devredilecektir. Hatta bazıları yüzden belli etmeselerde sevineceklerdir. Halbuki bilmezlerki sadece onlardan biraz önce gitmiş oluyoruz.  Zamanı gelince onlar da bizi takip edeceklerdir.

Malımız, servetimiz varsa bölüşülecek, mirasçılarımız onları memnuniyetle sahipleneceklerdir. Biz ise  kazandığımız o mallardan  tek tek hesaba çekileceğiz. Malımız yoksa mirasçıların elleri boş kalacaktır. Onlar da bundan pek memnun olmayacaklardır. Terekenin paylaşılması sürecinde yapılan münakaşalar adeta kültürümüzün bir parçası haline gelmiştir. 

Öldükten sonra, bizden alınacak ilk şey adımız ve unvanımız olacaktır. O nedenle; öldüğümüzde bize, “cenaze” diyeceklerdir. Kimse bizi, adımızla  çağırmayacaktır. Namaz kılmak için gelenler adımızı sormayacaklar. “Cenaze nerede?” diye soracaklardır. Omuzlarında taşıdıklarında ve defnettikleri zamanda da adımızı söylemeyecek, cenazeyi tutun diyeceklerdir.

İster kral, istersek padişah, yada sıradan bir garip olalım, hiçbirşey değişmez. Soy, nesep, milliyet, para ve makam bizi aldatmasın. Dünya yaşamının sonu budur. Peki hal böyleyken bu kadar kibir, zalimlik, kendimizi beğenmişlik nedendir, anlamak mümkün değildir. 

Öldükten sonra bizim için, üç türlü üzüntü olabilir. 
Bizi biraz tanıyanlar, “Yazık!” diyebilirler.
- Daha fazla tanıyan dost ve arkadaşlarımız, birkaç saat veya en fazla birkaç gün üzülür, sonra da
şakalarına ve gülüşmelerine yine devam ederler.
- Yokluğumuzu ve ayrılık acısını derinden hisseden ailemiz ise; birkaç hafta, birkaç ay üzüntünü yaşarlar, sonra da bizi, kendi hatıralar arşivine kaldırırlar. Bu insanlık tarihi boyunca hep böyle olmuştur. Ölenle ölünmüyor, hayat devam devam etmrktedir.

Tarihe mal olmuş bir geçmişimiz yoksa, bizi hatırlayan en son kişi vefat ettiğinde ise, hiç yaşamamış olacağız.  Hikâyenin sonu böyle bitecektir. Deliler hariç sonumuzun böyle olacağını hepimiz biliyoruz. Her nedense ölüm gerçeğini bilerek yaşamıyoruz. Hatta ölümü hatırlatanlara kızmaktan geri durmuyoruz.

Peki bu dövüşler, kavgalar, savaşlar, birbirini boğazlamalar neden? Devlet adamlarının yurttaşları bölmesi, siyasi çıkarları uğruna ötekileştirmesi, milletin verdiği makamları kendi tapulu mülkleri sanmaları nedendir? Yahu bu hikâyenin sonu ayrımsız yukarıda anlatmaya çalıştığım gibidir. 

Galiba insanoğlunun temel sorunu öleceğini bildiği halde, ölümü hiç aklına getirmemesidir. Birde bu hikâyenin öldükten sonra nasıl anılacağı söz konusudur. Kimisi rahmet ve şükranla yad edilir. Kimisi de nefretle anılır. Nasıl anılacağımızı yaşarken yaptıklarımız belirlemektedir. Rahmet ve şükranla anılanlardan olmamızı dilerim.

(10, Eylül, 2021-Ordu)

Bu yazı 389 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum