Necdet Topçuoğlu
Terörün kol gezdiği yıllardı. Vatandaş canından bezmişti. Güvenlik güçleri terör saldırısı karşısında savunmada kalıyordu. Halbuki saldırı halinde olmadan terörün azaltılması mümkün değildi. Devletin en yetkili makamları dahi çözüm konusunda çaresiz kalıyorlardı. Çünkü teröre dış siyasi ve mali destekler vardı. Türkiye her zaman olduğu gibi dost sandığı güçler tarafından kuşatılmıştı.
Dönemin Bayan Başbakanı terör ya bitecek, ya bitecek diyordu. Tabi bu deme ile olmuyordu. Güvenlik yetkilileri sorunları bütün çıplaklığı ile Sayın Başbakan’a anlatma kararı vermişlerdi. Balistiği alınmış resmi silahlar ile terörle mücadele etmenin zorlukları vardı. Teröristi vuran güvenlik görevlileri mahkemeye çıkarılıyor bazı hallerde ceza bile alıyordu. Bu nedenle kimse teröristle silahlı çatışmaya girmek istemiyordu.
Hukukun içinde kalınarak silahlı mücadelenin verilmesi çok zor görünüyordu. Güvenlik yetkilileri oyunu teröristlerin kuralları ile oynamayı teklif ediyorlardı. Terör örgütünün kullandığı silahların finansmanı uyuşturucu kaçakçılığından geliyordu. Gayri resmi yollardan bu finansman kaynağı ele geçirilerek kayıt dışı silah alınması, çatışmalarda bu silahların kullanılması çözüm olarak teklif ediliyordu.
Bayan Başbakan bu teklife şiddetle karşı çıkıyordu. Her şey hukuk içinde kalınarak çözülecek diyordu. Dönemin güvenlik yetkililerinin hepsi birer şahindi. Bu işin hanımefendi ile çözülemeyeceğini anlamışlardı. Enişte ile görüşmeye karar vermişlerdi. Durumu bütün ayrıntısı ile enişteye anlatmışlar, enişte işin çok kaymaklı bir iş olduğunu anlamış, silahları temin edecek olan Fettah Tamince’yi o bulmuştur.
O zamanki devlet erkini kullanan akıl, sorunu faili meçhul yollardan çözme kararı vermişti. Yeşil kod adlı Mahmut Özdemir, Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz’ın da aralarında olduğu seçme bir ekip kurulmuştu. Bu ekip hedeflenen yoldan finansmanı temin ediyor, kayıt dışı silahlar alınıyor, teröre destek sağlayan iş adamları kaçırılıp yok ediliyordu. Olay başlangıçta planlandığı gibi gidiyordu. Terörün zayıflatılması konusunda çok yol alınmıştı.
Bir süre sonra finansman temininde çalışan ekip, güç zehirlenmesine uğradı. Finansmandan pay almaya başladılar. Zaman içinde aldıkları payı paylaşamayınca birbirlerine düştüler. Terör zayıflatılınca bu ekip dağıtıldı. Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz bunalıma girdiler. Televizyon kanallarını dolaşarak işlenen faili meçhul cinayetleri ifşa ediyorlardı. Ancak yapılan itiraflar yargı tarafından görmezlikten geliniyordu. Çete elemanları aç kaldıkça daha çok zararlı oluyorlardı. Malın büyüğünü götürenler ise KKTC’deki bankacılık sistemi üzerinden kara para aklıyorlardı. Gayrimeşru mallarını güvenceye almak için hepsi siyasete girdiler ve dokunulmazlık zırhına büründüler. Hepsinin isimlerini saymak mümkündür. Ancak isimler kimler olursa olsun işlenen cürüm ve verilen zarar önemlidir.
Daha sonra terörün önlenmesi için barış süreci başlatıldı. Artık devlet erkini kullananlar olayı kanla değil, barış yolu ile çözme kararı almışlardı. Devletin görevlileri MİT kontrolünde, örgütün üst yönetimi ile görüşüyorlardı. Bundan sonra faili meçhullerin yargı önüne çıkarılması dönemi başlamıştı. Devletin politikası değişmişti. Mehmet Ağar ve bazı isimlerin yargılanıp, hapis yatmalarını bu politika değişikliği kapsamında değerlendirmek gerekir. Devlet vur dedi vurdular, yat dedi yattılar, çıkın dedi çıktılar. Ancak kapsamlı bir yargılamanın yapılmadığı da herkesin malumudur.
Türkiye bir türlü hukuk devleti olmayı başaramamıştır. Mafyatik yapılar ve cemaatler devletin damarlarına kadar girmiştir. Devlet imkanları kullanılarak çok büyük ekonomik güç elde edilmiştir. Yine paylaşma konusunda çıkan tartışmalar hesaplaşmaya dönüşmüştür. Belli ki tarih tekerrür ediyor. Gelinen bu çıkmazdan kurtulmak, hukuk devletine dönerek ve kanun hakimiyetini sağlayarak mümkün olur. Süreç devam ediyor. Sağ duyu hakim olursa Türkiye esenliğe çıkacaktır. Meclisin egemenliğini yeniden kurmak isteyen güçler kararlı bir şekilde yollarına devam ederlerse çıkış mümkündür.
Bu gün sistemin tıkandığı bir sıkışmışlık söz konusudur. Hukuk devletine dönülmesi sistemi çıkmaza sokanların da kurtuluşu olacaktır. Türkiye çok büyük bir devlettir. Aşılamayacak sorunları yoktur. Yargının bağımsızlığı ve basının özgür bırakılması çözümün ilk adımları olacaktır. Önümüzdeki yıllarda bağımsız yargının çok yoğun bir çalışma süreci olacaktır. Hiç kimse ben yargılanmaktan kurtulurum sanmasın. Hukuktan kurtulmanın çaresi yoktur. Tek yol yargılanıp aklanmaktır. Şahısların vefatı bile kurtuluş değildir. Hukuk işlenen gayri meşru fiillerin işlendiği dönemi mahkum ederek içtihat oluşturur. Asla boşluk bırakmaz. Umutsuzluğa kapılmamalıyız, Millet var oldukça devletin bekası devam edecektir.
(05, Haziran, 2021-Ankara)
YORUMLAR