Necdet Topçuoğlu
Beyinin en tehlikeli yanı, "ters çaba" kuralına göre çalıştığı anlardır. Başınıza gelmesinden en çok korktuğunuz şeye odaklanırsanız, beyin onu size çeker, korktuğunuzu başınıza getirir. Buna ters çaba kuralı denilmektedir. Bu durum bataklıktan çıkmaya çalıştıkça, dibe gömülmeye benzer. Yükseklik korkusu da beynin ters çaba kuralına göre çalışmasından kaynaklanmaktadır.
Beyin odaklanılan hedef için çalışır, hedef olumsuz olsa bile onu gerçekleştirmek için çaba gösterir. Topluluk önünde konuşma yaparken "acaba heyecanlanacak mıyım" diye düşünürseniz, hiç kuşkunuz olmasın heyecanlanırsınız. Halbuki korkunuza değil, konunuza odaklanırsanız heyecanınızı yenmeniz mümkündür. Beyinde odaklanma ile ters çaba kuralı adeta bir çatışma halindedir. Odaklanma başarının, ters çaba ise başarısızlığın rehberidir. Odaklanmanın en yüksek seviyede gerçekleştiği an, ters çaba kuralının yenildiği andır.
Olumsuz düşüncelere, kendisini gerçekleştiren kehanetler denilmektedir. Başımıza gelmesinden korktuğumuz en kötü şeye değil, başımıza gelmesini istediğiniz en iyi şeye odaklanmalıyız. Unutmayalım kafamızda en çok neyi düşünürsek, hayatımızda onu çoğaltırız. Sohbetlerimiz sırasında iyi düşünelim iyi olsun söyleminin gerekçesi budur. Hayatın esası enerjiye dayanmaktadır. Olumlu düşünceler pozitif enerji üretirken, olumsuz düşünceler negatif enerji üretmektedir. İnsanlar daima beyinlerinin ürettikleri enerjinin tesiri altındadırlar.
Geride bıraktığımız iki yıl içinde, Covid-19 Virusu sebebiyle çoğumuz evden dışarı çıkmadık. Görsel ve yazılı medyadan duyduklarımızın etkisinde kalarak, acaba virusa yakalandık mı, yakalanacakmıyız diye kendimizi sorguladık. Sürekli virusu düşünerek, adeta virusun semptomlarını yaşar gibi olduk. Ne zaman boğazımız ağrısa, sebepsiz yere öksürsek, sık sık ateşimize bakıp, devamlı kendimizi yoklamışızdır. Belki de olumsuz düşüncelerin etkisiyle virusa yakalananlar bile olmuştur.
Unutulmamalıdır ki, korku, panik ve stres hormonal dengemizi alt üst etmektedir. Metabolizmamızda meydana gelen hormonal dengesizlikler bağışıklık sistemimizi olumsuz yönde etkilemektedir. Kötü bir rastlantı sonucunda virusa yakalanacak olursak, bu defa vücudumuzun virus ile baş edebilmesi riske girmektedir. Bu nedenle hekimler hastalarına sürekli moral aşılamaktadırlar. Hastalığını yüksek moral ile yenerek sağlığına kavuşan çok sayıda hasta bulunmaktadır.
İnsanların yaşadıkları sorunlar karşısında daima serinkanlı ve olumlu düşünmeleri gerekmektedir. Bilimin gerektirdiği her türlü tedbiri aldıktan sonra korku ve strese gerek olmadığına kendimizi inandırmalıyız. Ne kadar sıkıntı verse de kötü günler geçmeye mahkumdur. Her gün tünelin ucuna bir adım daha yaklaştığımıza inanmalıyız. Bu durum gerek hastalıklar, gerekse ekonomik sorunlar içinde böyledir. Kötü gidiş bir süreç değil, bir dönemdir. Kırılmayı sağlamak için çaba harcanmalıdır.
Beynimizi tanımadan kendimizi tanımamız mümkün değildir. Beyin nasıl eğitilirse o yönde çalışmaktadır. Genellikle beyin normal durumlarda ya geleceği hayal etmekte, ya da geçmişi hatırlamaktadır. Sorun beyinin düşünmesini ana taşıyabilmektir. Düşünceyi ana taşıyabilen beyinler kolay odaklanıp, konsantre olabilmektedirler. Başarıya giden yol beyinin ters çaba kuralına göre çalışmasını yenerek, hedefe odaklanmasından geçmektedir.
Ben yazmaktan çok, okumaya zaman ayıran bir yurttaşım. Okuduklarım beni düşünmeye ve sorgulamaya sevk ediyorsa faydalıdır. Yazdıklarım ise okuyan dostlarımda aynı etkiyi yaratırsa faydalı olacağına inanıyorum. Çalışan beyin adeta bir değirmen gibidir. Nasıl ki değirmene zahire konulmadan dönen taş kendini öğütürse beyinde öyledir. Bilgi beyinin zahiresidir. Yeni bilgilerle beslenmeyen beyin kendisini tüketmektedir. Son günlerde duyduğum güzel bir söz var. ‘’Boş çuval dik durmaz, kitap okumalıyız.