Necdet Topçuoğlu
Rahmetli Atatürk ölümüne yakın Dolmabahçe’de sadece hayata değil, “Cennette senin gibi kadife tenli, kara gözlü huriler varmış” diyerek övdüğü eski eşi Latife Hanım’a da veda etmiştir. Atatürk hastalığının en zorlu döneminde İçişleri Bakanı Sayın Şükrü Kaya aracılığı ile Latife Hanım’ı Dolmabahçe Sarayı’na getirtmiş ve bir anlamda helalleşmiştir. Latife Hanım’a hastalığını ve öleceğini anlattıktan sonra “İkimiz de çok yanlış işler yaptık. Hatalarımızdan biz asla pişman olacak kişiler değiliz. Ne yaptıysak hatalarımızı gururla taşıdık. Onun için ben üzülmüyorum sen de üzülme” demiştir.
Latife Hanımdan özel hayatları hakkında konuşmama sözü alan Atatürk, Latife Hanım’a, “Ben öldükten sonra ortalık karışabilir. Düzelinceye kadar yurtdışına git” uyarısında bulunmuştur. Dolmabahçe’den perişan halde dönen Latife Hanım, bir yandan ağlarken birkaç parça eşyasını alıp hemen İsviçre’ye gitmiştir. Valizleri ise ailesi tarafından daha sonra gönderilmiştir. Latife hanımın yeğeni Sayın Mehmet Sadık Öke teyzesi olan Latife Hanım’ın o dönemde cilt kanserine yakalandığını açıklamıştır. Ancak hanımefendi hastalığını yakınlarından saklamıştır. Hastalığı öğrenildiğinde ise ‘ben iki kere öldüm. Biri 1925 yılında boşandığım zaman, diğeri 1938 yılında Kemal öldüğünde’ demiştir.”
Latife Hanım Rahmetli Atatürk’ün gerçek doğum tarihini araştırarak bulmuştur. Bu tarih 21 Mayıs 1881 olarak kayıtlara geçmiştir. Latife Hanım ise 17 Haziran 1899 doğumludur. Her ikisinin de ikizler burcu olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle ödün vermeyen tutum içinde olmaları astrolojik olarak da teyit edilmektedir. Dominant bir kadın olan Latife Hanım bu tutumunu hayatının her aşamasında göstermiştir. Evlendiklerinde Latife Hanım 23,5, Atatürk ise 43,5 yaşındadır. Aralarında 20 yaş fark olduğu görülmektedir. Latife hanım Avrupa’da eğitim görmüş, yaşına göre daha cesur davranan bir hanımdır. Zaten Atatürk bu tavrını çok beğendiği için ‘’o benim dişi versiyonum’’ demiştir. Fakat insan kendisiyle aynada bile yüzleşemezken aynı karakterde iki kişinin bir arada yaşaması mümkün olamamıştır.
Boşanmalarından çok sonra Atatürk, yakın çevresine, ‘Latife benim kafamda bir çiviydi. Onu söküp attım. Ama yeri hep boş kaldı’ demiştir. Latife Hanım’ı gücünün yansıması olarak gördüğü için her erkek gibi bu güce aşık olmuştur. Ancak daha sonra bu güç kendisine ağır gelmiştir. Atatürk’ün eşi ve arkadaşları arasında kaldığı anlaşılmaktadır. Latife Hanım bu duruma isyan ederek, ‘‘kendileri bir kadehle yetiniyorlar, kocamın bardağını mütemadiyen dolduruyorlar. Devleti geçtim, arkadaşım diyorlar. Arkadaş olsalar bu kadar hoyrat kullanamazlardı’’ demiştir. Boşanmaya giden süreç böyle başlamıştır. Yaklaşık 2,5 yıl evli kalabilmişlerdir.
Anlatılanlara göre, Latife Hanım Atatürk’ün çevresinde ikiyüzlü insanların olmasından yakınmaktadır. Devlet yeni kurulmuş, Lozan Anlaşmasının imzalanma süreci devam etmektedir. İngilizler Irak ve Suriye’de sınırların belirlenmesinde sorun çıkarmaktadırlar. Suikastlar devam etmektedir. Topal Osman vakası bu döneme rastlamıştır. Hükümet buhranı ve Fikriye Hanım olayının yarattığı gerilimler içinde evliliklerini sürdürmeye çalışmışlardır. Latife hanım açısından çocuklarının olmaması da önemli bir sorun olarak görülmüştür.
İşte bütün bu olumsuzluklar her ikisini de yormuştur. Atatürk her şeye rağmen Latife Hanım’ı sevdiğini şu sözlerle ifade etmiştir. ‘‘Ben Meclis’e kadın milletvekili bulurum, ama Çankaya’ya ikinci bir Latif bulamam’ demiştir. Atatürk eşine sen benim yaverimsin diyormuş. Latife hanım ise ‘‘bana yaver diyorsunuz ama bir kılıcım bile yok’ diye sitem ediyormuş. Atatürk ise ona ‘‘senin kılıcın kalemindir’ diye cevap verirmiş. Bunu vurgulamak için eşine kılıç şeklinde içinde kınından çıktığında kalem olabilen yaka iğnesi hediye etmiştir.
Latife Hanım 1926 yılında ABD’de yaşayan Halide Edip Adıvar’a yazdığı mektupta boşanmayı üç aydır bekliyordum ama yine de bana tokat gibi geldi diyerek üzüntüsünü ifade etmiştir. Mektupta ‘’boşanmamız dişi Mussolini’den kaynaklanmıştır’’ diye ifade etmiştir. Ancak bu dişi Mussolini’nin kim olduğu bu gün bile bilinmemektedir. Bu kadının Fikriye Hanım olmadığı kesin olarak kendisi tarafından ifade edilmiştir. Aslında Latife Hanım boşanmak istememektedir. Kocasına kimsenin doğru dürüst bakmayacağının farkındadır.
Atatürk, Talaknameyi yazıp imzaladıktan sonra Latife Hanım, “kanadı kırık bülbüle döndüm’ şarkısını dinlemiştir. Kendisini odasına kilitlemiş, herkes kendisine bir şey yapacak diye endişe etmiştir. ‘Boş ol’ diye boşanmışlardır. Başka bir ifadeyle ‘‘alafranga evlenip alaturka boşanmışlardır.’’ İzmir Müftüsü karşısında evlenmişler, kadı karşısında boşanmamışlardır. Şeriata göre, kadı huzurunda boşanmadıkları için aslında boşanmış sayılmazlar diye yorumlar yapılmaktadır.
Boşandıktan sonra Göksu’da sandal sefasında karşılaşmışlardır. Tek bir telefon konuşmalarının olduğu söylenmektedir. İşgüzarın birisi, Latife Hanım’ın peşine gizli polis takmıştır. Yağmurda polis çok ıslanınca Latife Hanım ‘gel ısın’ diye polisi eve davet etmiştir. Daha sonra Dolmabahçe’yi aramış ve Atatürk’e; ‘Suikast yapacağımı düşündüğün için mi peşime adam taktınız’ diye sormuş. Atatürk, Şükrü Kaya’ya, ‘Siz kim oluyorsunuz da benim karımın arkasına polis takıyorsunuz’ diye çıkışmıştır. Atatürk İstanbul’a her geldiğinde latife hanıma evliliklerinin sembolü olan beyaz gül göndermiştir. Ancak Latife Hanım’ın buketleri almamak için İstanbul dışına çıktığı söylenmektedir.
Babası Latife Hanım’a ‘Paşa ile evlenme, bu evlilik sürmez’ dediği söylenmektedir. Ancak latife hanım ısrar etmiştir. Buna karşılık babası, ‘‘baba evine dönersen benim olduğum ortamda ne iyi ne de kötü ondan asla bahsetmeyeceksin’’ demiştir. Latife Hanım baba evine dönmüş ama, hiçbir zaman babasının olduğu bir ortamda Atatürk’ten bahsetmemiştir. Ayrıca Latife Hanım hayatı boyunca, eşine vermiş olduğu asker sözüne sadık kalarak evliliklerinden hiç bahsetmemiştir. Yazıda yer alan konuları bizzat canlı olarak Rahmetli Sabiha Gökçen Hanımdan dinlemiştim. Sağlığında sık sık Kemalist Atılım Birliğine gelip bizimle sohbet ederlerdi. Bu vesileyle hepsine Allah’tan rahmet dilerim. Mekanları cennet olsun.