Necdet Topçuoğlu
Son haftaların güncel olan konularından birisi de, asgari ücretin açıklanmasıdır. Hükumet asgari ücretin açıklanmasını yerel seçimlerde fırsata çevirmek istemektedir. Bu nedenle yılda bir defa açıklanması uygulamasına dönüleceği ifade edilmektedir. Rakamın beklenenin biraz üstünde açıklanması, kendileri yönünden olumlu algı yaratacağı için önemli görülmektedir. Döviz kurlarındaki aşırı yükselmenin yerel seçimden sora devam edeceği öngörülmektedir. Buna bağlı olarak yükselecek enflasyonun, asgari ücrette yapılacak artış ne olursa olsun, onu eriteceği bilinmektedir. Asgari ücretin bilimsel hesaplama şekli bir yana bırakılarak, siyaset kurumunun insafına bırakılmıştır. İzlenecek strateji ile çalışanların temsilcisinin masadan uzaklaştırılarak, Hükumet ve işveren temsilcisinin birlikte karar alması ve Sayın Cumhurbaşkanına açıklatılması beklenmektedir. Talep edileni değil, biz ne istersek onu veririz tavrı hissedilmektedir.
Asgari geçim tutarı her yıl TÜİK tarafından hesaplanarak açıklanmaktadır. Taraflar arasındaki görüşmeler bu tutar üzerinden yürütülmektedir. TÜİK bu yıl çalışmalarını yapmış olmasına rağmen asgari geçim tutarını açıklamaya yanaşmamıştır. Biz dokümanları verelim, hesaplamayı taraflar yapsın diye topu taca atmaya çalışmıştır. Söz konusu hesaplamalar 2023 yılı enflasyon sepeti için seçilen 404 madde, 895 madde çeşidi üzerinden yapılmaktadır. Ancak asgari ücretle çalışanların söz konusu 404 maddenin kaç tanesi ile ilgili olduğuna bakmak gerekir. Her gelir grubunun tüketim maddelerine olan talebi farklıdır. Kasım 2023 itibariyle enflasyon %62 gıda enflasyonu ise %69 olarak gerçekleşmiştir. Emekçilerde gıda enflasyonu ise % 88-113 civarında olmuştur. Kasım ayı itibariyle gıda enflasyonu en yoksul % 20’lik grupta %113, ikinci en yoksul %20’lik grupta %94 ve emeklilerde ise % 88 olarak hissedilmiştir.
Devletin kurumları siyasi baskılar karşısında boyun eğmek zorunda kalmaktadırlar. Siyasi baskılar sonucu açıkladıkları rakamların sorumluluğunu üstlenmek istememektedirler. Halbuki talimatı veren siyaset kurumu sorumluluğu üstlenmeyerek, teknokratlara yıkmaya çalışmaktadır. Gerçekleri yansıtmayan rakamlarla evrakta sahtecilik yapmanın sorumluluğu büyüktür. TÜİK yaptığı çalışmaları açıklamamakla, hakkında yapılan iddiaların doğruluğunu kabul etmiş olmaktadır. Açıklanacak asgari ücretin miktarı ne olursa olsun, enflasyon önlenemediği ve fiyat kontrolü sağlanamadığı takdirde bir yaraya merhem olması mümkün değildir. Tam aksine, üretim maliyetlerine %30 etki edeceğinden, enflasyonu körükleyici faktör olarak değerlendirilmektedir. Diğer yandan asgari ücret neredeyse ortalama ücret durumuna gelmiştir. Bir kısım emekli maaşları asgari ücretin altında kalmış olup, telafisi mümkün olmayan denge kayıplarına sebep olmuştur.
Türkiye de hesaplanmakta olan asgari geçim tutarı bir kişi için yapılmaktadır. Halbuki İLO Sözleşmelerine göre 4 kişilik bir aile için yapılması zorunludur. Enflasyon rakamlarının yüksek olduğu yıllarda asgari ücret, 6 aylık olmak üzere yılda iki defa tespit ediliyordu. Daha sonra enflasyonun tek haneli rakamlara indirilmesiyle yılda bir defa belirlenmesine karar verilmiştir. Son yıllarda enflasyonun tekrar çift haneli rakamlara yükselmesi sebebiyle, asgari ücret tespitinin yılda iki defa yapılması gerekli görülmüştür. Ancak enflasyon tek haneli rakamlara gerilemediği halde, Hükumet asgari ücretin tekrar yılda bir defa artırılacağını açıklamıştır. Çalışanların ilkel tarım toplumlarında olduğu gibi, sosyal imkanlardan uzak, boğaz tokluğuna çalışan insanlar olarak görülmesi, alın terine yapılan haksızlık olarak değerlendirilmektedir.
Sendikalı olarak çalışan işçilerin haklarını savunması gereken Sendikalar, rakamların açıklanmasını, Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bırakma kolaycılığına kaçmaktadır. Bu bir teslimiyetçiliktir ve köle tacirliğidir. Emeğin hakkını işverene peşkeş çeken sarı sendikacılık anlayışı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Türk-İş temsilcilerinin teklifimiz kabul görmezse masada olmamızın anlamı yok diye yalancı kabadayılık yapmaktadırlar. Çalışanlar gerçek enflasyon rakamlarına ilave olarak, refah payını almadıkları takdirde, hak kaybına uğramış olacaklardır. Gerçeği yansıtmayan enflasyon rakamlarından doğan kayıplar, işverenlerin kasasına girmektedir. Sendikaların bu haksızlıklara karşı mücadele vermeleri zorunludur. Enflasyon, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan, cebren alınan ahlaksız bir vergi uygulamasıdır.
Enflasyon hesaplamaları da, Milli Gelir hesaplamaları gibi, toptancı bir anlayışla yapılmaktadır. Gayri Safi Milli Hasıladan kişi başına düşen gelir hesabı her zaman itiraz ettiğim bir hesaplama şekli olmuştur. Üst gelir gruplarının kasasındaki paranın nüfus sayısına bölünerek kişi başına düşen gelir, gerçeği yansıtmamaktadır. Alt gelir gruplarının hiçbir zaman o kadar gelirleri olmamıştır. Bu durum, mademki benim payıma o kadar para düşüyor, ben o parayı istiyorum seslerinin yükselmesine neden olmaktadır. Her gelir grubunun enflasyonu da birbirinden farklıdır. Enflasyon sepetine konulan 404 maddeden asgari ücretli ile yüksek ücretlilerin talepleri aynı değildir. Dolayısı ile enflasyonlarının da aynı olmaması doğaldır. Hesaplamalarda bunlara dikkat edilmesi zorunludur.
Kayıt dışı işçilik, sigortalı çalışanların önünde büyük bir engeldir. Türkiye mültecilerin serbestçe dolaşıp, ucuz ücretle çalıştıkları bir ülke haline gelmiştir. Bu aynı zamanda devletin vergi kaybına yol açmaktadır. Diğer yandan işverenler de haksız kazanç elde etmektedirler. Bu durum SGK bütçesini alt üst etmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu ödemeleri ekonominin kara deliği haline gelmiştir. Son zamanlarda hızla yükselen döviz kurları, asgari ücreti döviz bazında oldukça ucuz hale getirmiştir. Yoksullaşarak büyüme modelinin bedelini çalışanlar ödemektedir. Türkiye, Anayasasında yer alan sosyal demokratik hukuk devleti kavramından oldukça uzaklaşmıştır. Döviz kuru artışları ve buna bağlı olarak yükselen enflasyon rakamları kontrol altına alınamadıkça, ücret atışlarının hiçbir anlamı yoktur. Maalesef çalışanlar asgari ücretin açıklanmasını bu olumsuzluklar içinde beklemektedirler. Asgari ücret Şubat ayında cebe girecek olmasına rağmen, sebep olduğu fiyat artışları şimdiden cüzdanlara yansımaktadır. Keyfi fiyat artışları kontrol altına alınmadığı sürece, asgari ücret dibi delik çuval gibidir. Çuvalın üstünden konulan ücret artışları, altından zamlarla uçup gitmektedir.
(14, Aralık, 2023-Ankara)
YORUMLAR