Necdet Topçuoğlu
Dr. Paul Joseph Goebbels, felsefe eğitimi almış bir kişidir. 1933 ve 1945 yılları arasında Hitler döneminde “Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı” olarak görev yapmıştır. Bazılarına göre Hitler’in sağ kolu olarak çalışmış ve bu nedenle meşhur olmuştur. Tanıtım ve propaganda işlerini yürütürken, dönemin medya unsurlarını kontrol etmesi ile bilinmektedir.
Hatta şu sözü sanki bir vecize gibi siyasi tanıtım tarihine yazılmıştır; “Basın, iktidarın kullandığı dev bir klavyedir!”
Goebbels’in propaganda prensiplerine bir bakalım. Bu prensipler bize bir yerlerden tanıdık geliyor mu, ona kendimiz karar verelim.
1- Yalan söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar.
2- Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur.
3- Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.
4- Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin.
5- Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
6- Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.
7- Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin.
8- Asla kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın.
9- Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.
10- Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın.
11- Yargı devlet hayatının efendisi değil, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır.
12- Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım.
13- Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun.
Prestij ve karizma sahibi lider, propaganda işini çok kolaylaştırır. İlk sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse, o kazanır. Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak çok kolaydır.” Demek ki Lider karizmatik olmalıdır. Aydınları değil, cahil kitleleri ikna etmeye çalışanlar sonuca ulaşabilmektedir.
Goebbels ülkedeki bütün gazete, dergi ve basın yayın organlarını kontrolüne aldı. Öyle ki İkinci Dünya Savaşında Ruslar Berlin kapılarına dayandığı halde Alman halkı halen savaşı kazanmak üzere olduklarını sanıyordu.
Yenilirken dahi mitinglerinde milyonlarca insan toplanarak ona biat ettiklerini gösteriyordu.
Önceden Alman halkının ”Tanrının Elçisi, Büyük Lider, Büyük Başkan, Büyük Kurtarıcı” gibi sloganlarla yere göğe sığdıramadığı Adolf Hitler’in intiharından bir ay sonra tüm gerçekler gün yüzüne çıkmaya başlamıştı.
O aslında sadece çevresindeki silahlı koruma ordusuna güvenen, söylediği her şeyin yalan olduğu, korkak basit bir ruh hastasından başka bir şey değildi.
Alman halkı bunu çok geç anladı, herkes ona tapıyordu ama gün geldi hiç kimse “Ben oyumu ona verdim” diyemedi.
Yıkanılmış su ile bir defa daha yıkanmak uygun değildir. Bu propaganda modeli tarihte denendi. Sonu trajedi ile sonuçlandı. Bu modeli uygulamak için Hitler gibi bir cahili seçip kullandılar.
Şayet yönetim prensiplerini kendiniz üretmeyip, başkalarının ürettiği prensiplere göre hareket ediyorsanız, kullanılmaktan kurtulmanız mümkün değildir. Kullananlar sonunda mendil gibi atarlar. Kavgam kitabını okuyan bir dost olarak paylaşıyorum, belki faydası olur. Acılardan ders almayan toplumlar, sonuçlarına katlanmaktan kurtulamazlar.