Necdet Topçuoğlu
Zihniyet, felaketleri fırsatlara çevirmek olunca, İstanbul’a kar fırtınası çökünce, iktidarın iki ‘’Sayın’’ Kabine Sekreteri, İstanbul’a koştular. Biz yaptırdık diye övündükleri İstanbul Havaalanına inemedikleri için, Atatürk Havaalanına inmek zorunda kaldılar. Bunların ikisinin de Trabzon’lu olması ve yine bir Trabzonlu’nun peşinde koşmaları çok ilginçtir. Trabzonluların bir sloganı vardır. ‘’Bize her yer Trabzon’’ diye övünmektedirler. Bu da gösteriyor ki, bir Trabzon çocuğunun başka bir düşmana ihtiyacı yoktur. Onlar birbirlerine yetmektedirler. Bu arada ben de eşimden dolayı yarı Trabzon’lu sayılırım. Bu İl de yaşayanların dostlukları da, düşmanlıkları kadar güçlüdür.
İlk önce İç İşleri kabine Sekreteri, İstanbul Belediyesinde teröristler işe alındı diye adres göstermiştir. Ardından sipariş üzerine ayarlanmış müfettişler teftişe gitmişlerdir. Müfettişlerin sipariş teftişlerine, camdan yaptığı konuşmalarla Sayın Bahçeli destek vermiştir. Ben memuriyetimin 27 yılını Denetçi olarak Devlet hizmetinde geçirmiş bir yurttaşım. Kesinlikle ifade etmek isterim ki, sipariş üzerine teftişe gidenler müfettiş olamazlar. Müfettişin konusu suçlu ve suç odaklıdır. İş ve işlemleri inceler, evrakları tarar, bir suç ve suçlu varsa, gerekli işlemleri yapar. Terörist arama işi müfettişlerin değil, güvenlik güçlerinin işidir. Her nedense müfettişler çalıştıkça AKP döneminin yolsuzlukları ortaya dökülmektedir. Müslüman kılıklı kadın siyasetçiler, burs adı altında belediye kaynaklarını talan etmişlerdir. Öylesine utanmazlığı ele almışlar ki, yüzleri bile kızarmamaktadır.
Baktılar ki, sipariş teftiş olayı beklentilerini karşılamıyor, karın yolları kapatmasını bahane ederek saldırdılar. Oradan da bir şey çıkmayınca, Sayın İmamoğlu’nun İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott ile planladığı, yemeği afişe ettiler. Bunu yaparken illegal bir şekilde mobese kayıtlarını kullandılar. Mobese, bu sistemi bulan fetöcü polislerin isimlerinin baş harflerinden oluşmaktadır. ‘M’ harfi Mutlu’yu, ‘O’ harfi Osman’ı, ‘B’ harfi Basri’yi, ‘E’ harfi Ercan’ı ve ‘Ş’ harfi Şahbaz’ı simgelemektedir. Bu skandalın arkasında İç İşleri Sekreterliğinin olduğu, Sekreter Yardımcısının açıklamalarından anlaşılmaktadır. Söz konusu yemeğin Devletlerarası protokol kurallarına uygun olmadığını daha önce yazmıştım. Ancak, kumpas kurmak da illegal bir uygulamadır. Nitekim, kurulan kumpasın hukuksuzluk olduğunu açıklayan Kabine Sekreteri görevinden alınmıştır. Bu yemekte karşılıklı hal hatır sorulmadığını, çok derin konuların konuşulduğunu aptallar bile bilmektedir.
Olayın daha dumanı tüterken, bu defa güven mektubunu Cumhurbaşkanına yeni sunan, ABD Büyükelçisi Jeffry L. Flake, Sayın İmamoğlu’nu makamında ziyaret etmiştir. Bu ziyareti doğru okumadan ABD-Türkiye ilişkilerini gerçeğe uygun olarak yorumlamak mümkün değildir. ABD çok açık ve net olarak, biz İngiltere ile birlikte İmamoğlu’nun arkasındayız mesajı vermektedir. Bu durum Sayın İmamoğlu’nun cesur çıkışlarından da anlaşılmaktadır. ABD Türkiye’ye kariyer diplomatı bir büyükelçi atamamıştır. Tam aksine siyaset kökenli olan, eski Arizona Senatörü Jeffry L.Flake’yi atamıştır. Bunun tercümesi, Türkiye ile aramızdaki sorunlar diplomatik değil, siyasidir denilmektedir. Demek ki Türkiye’nin eksen kaymasına izin verilmek istenmemektedir. Adı geçen Büyükelçinin atanma prosedürü, Temsilciler Meclisi ve Senatodan geçmiştir. Özetle, ABD dış politikasının Türkiye’ye nasıl baktığının bir ifadesidir.
ABD ve İngiltere, Osman Kavala olayında Büyükelçilerin istenmeyen personel ilan edilmelerini unutmamış görünmektedirler. Söz konusu Büyükelçilerin Sayın İmamoğlu ile olan temasları bireysel tercihleri değildir. Ülkelerinin tutumlarının bir yansımasıdır. Bu olaya Türkiye penceresinden bakıldığında, düşünmesi gereken sadece İktidar Bloku değil, muhalefetin de bu olayı doğru okuması gerekmektedir. Sayın Meral Akşener’in ben Başbakanlığa talibim dediği gün bu olayı doğru okuduğunu anlamıştık. Şimdi sıra diğerlerine gelmiştir. İşte ABD Büyükelçisinin siyasi bir kişi olarak tercih edilmesinin buralara kadar uzandığını görmek gerekmektedir. Yapılmak istenenleri en iyi İktidar Bloku bilmektedir. Çünkü onlar daha önce bu testlerden geçmişlerdir.
1991 yılında ABD Tarım Departmanın da bulunduğum dönemde, Mr. Kopsel adındaki İsrail kökenli Türkiye Masası Şefi, her sabah beni ziyaret eder, Türkiye’deki yapılan bürokrat atamaları hakkında bilgi verirdi. Resmi Gazeteyi bizden çok daha iyi takip ediyorlardı. Onlar Ortadoğu Bölgesine Türkiye, İran, Mısır üçlüsünün İsrail ile olan ilişkileri olarak bakmaktadırlar. Türkiye öncelikle bunu anlamak zorundadır. Sonuç olarak ABD, İngiltere ve İsrail, Türkiye ile bozulan siyasi dengeleri, yeni bir siyasi yaklaşımla, arkasına Kamu Oyu desteğini alacak siyasi bir aktörle yoluna koymayı planlamaktadırlar. Önümüzdeki dönemde sürpriz gelişmeleri görmek mümkündür.