Bir insanın hayatındaki en büyük şansı, eğitim hayatına kaliteli bir öğretmenle başlamasıdır. Benim de gerçekten en büyük şansım eğitim hayatıma Kastamonu Göl Köy Enstitüsü mezunu olan amcam ile başlamak olmuştur. Ben, emeklisi ve çalışanı ile öğretmeni çok olan bir aileden geliyorum. Bu sebeple öğretmenlik mesleğinin bende çok ayrı bir yeri vardır. Çocukluğumda öğretmen olmayı çok istediğimi hatırlıyorum. Ayrıca öğretmen olabilmek için yaklaşık 50 yıl önce Devlet Parasız yatılı öğretmen okulu sınavına girmiş ve başarılı olamamıştım.
O yıllarda sınavlar test usulü değil, yazılı usulle yapılıyordu. Yazılıda kompozisyon ve matematik soruları soruluyordu. İnsanlar genellikle çocuk yaşta öğrendiklerini unutmazlar, ancak ileri yaşlarda öğrendiklerini çabuk unuturlar. O sınavın kompozisyon bölümünde bize iki soru sorulmuştu. Sorulardan birincisi “Neden öğretmen olmak istiyorsunuz?” ikincisi ise “Atatürk neler yapmıştır?” Ben yazdığım kompozisyon için birkaç kağıt istediğimi hatırlıyorum. Ancak aramızdan öğrencinin birisi yaklaşık on dakika sonra kağıdını verip çıktı. Sınıftaki gözcü öğretmen ara sıra bu öğrencinin verdiği sınav kağıdına bakıp hayret ifadeleri ile gülümsüyordu.
On gün sonra sınav sonuçlarını öğrenmek için öğretmen olan ve benim yetişmemde büyük bir emeği olan amcamla birlikte Ordu’ya geldiğimizde, başarısız olduğumu öğrendim ve çok üzüldüm. Ancak ilan tahtasında ömür boyu unutamadığım bir olaya şahit oldum. Sınavın kompozisyon birincisi olan Fettah CÖRÜT adında bir öğrenciydi. Öğrendiğime göre bu öğrenci sınav kağıdını en erken verip çıkan öğrenciymiş. Bu öğrencinin sınav kağıdını örnek olsun diye ilan tahtasına asmışlardı.
Halen gözümün önüne geliyor, kurşun kalemle çok düzgün yazılmış birkaç satır yazı. Neden öğretmen olmak istiyorsun? Sorusuna verdiği cevap; Öğretmen olmak istiyorum çünkü, Fatih Sultan Mehmet’i ve Atatürk’ü yetiştiren bir öğretmendir. Atatürk neler yapmıştır? sorusuna verdiği cevap ise; ”Neler yapmamıştır ki” olmuştur. İşte cevabın hepsi bu kadardı. Öğretmen olma yolunda başarısız olan ilk sınavımda karşılaştığım bu olay bana çok şey öğretti. Adını zikrettiğim bu arkadaş halen hayatta ve yaşıyorsa, kendisini en içten saygılarımla selamlıyorum.
Öğretmen olamadım ama bir öğretmenle evlendim. Her yıl 24 Kasım Öğretmenler gününde bende tüm öğretmenler gibi çok farklı duygular yaşarım. Öğretmenlik mesleğinin peygamber mesleği olduğu söylenir. Bu tanıma yürekten katılıyorum. Çünkü bu görev kutsal ve mukaddes bir görevdir. Hayatta insan yetiştirmekten daha kutsal bir görev olabilir mi? Bu görevin aynı zamanda bir çeşit ibadet olduğunu da söylemek mümkündür.
Yüce dinimiz “Gök kubbenin altında kalan her yer mabet, işlediğin her meşru fiil ibadet” demektedir. Öğretmenlik mesleğinin icra ettiği görevden daha meşru fiil ne olabilir ki? İşte bu sebeple öğretmenlik yapmanın aynı zamanda ibadet etmek olduğunu söylemek mümkündür. İslam dininin saygın önderlerinden Hz. Ali; ”bana bir kelime öğretenin kulu kölesi olurum” demiştir. Bir dini önderin öğretmene duyduğu derin saygının ifadesini bu veciz sözde bulmak mümkündür.
Her yıl okullar açılırken, eğitim ve öğretim yılının başlaması ile ilgili olarak çeşitli etkinlikler yapılır. Bu da bize gösteriyor ki öğretmenin tek görevi öğretmek değildir. Aynı zamanda çocuklarımızı eğitmektir. Öğrenmek bilgi edinmektir. Ancak eğitim, kişinin hayata bakışını ve yaşam biçimini şekillendirmektir. Öğretmenler kendilerine emanet edilen öğrencileri bilgi yönüyle öğretirler, davranış ve yaşam biçimi yönü ile de eğitirler. İşte bu sebeple eğitim ve öğretim öğretmenlerimizin birbiriyle bütünleşmiş görevidir.
Kaliteli bir toplumun oluşmasında öğretmenlerin, ne kadar büyük emek ve katkılarının olduğunu kelimelerle ifade etmek mümkün değildir. Ancak ulu önderimiz Atatürk; “Öğretmenler, gelecek nesiller sizin eseriniz olacaktır.” Diyerek bu mesleğin önemini veciz bir şekilde ifade etmiştir.
Öğretmenlik bence sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Öğretmenin görevi sadece okulda eğitim ve öğretim faaliyeti ile sınırlı değildir. Okul dışında da tavır ve davranışları ile insanlara örnek olmaktır. Özellikle köy yaşamında öğretmenlik her mesleğin yerine geçen joker meslek durumundadır. Köyde bir derdi olan, başı sıkışan her insan derdine çözüm bulmak için mutlaka öğretmene başvurur. Dolayısı ile öğretmen, köy yaşamında her derde deva ilaç gibidir.
Bu kadar değerli, bu kadar sorumlu gördüğümüz bu meslek grubuna karşı acaba devlet ve millet olarak biz sorumluluklarımızı yerine getirebiliyor muyuz? Keşke bu soruya gönül rahatlığı ile evet diyebilsem. Bu ülkede çok az meslek grubu, bizde öğretmenler kadar bu ülke için fedakarlık yaptık deme hakkına sahiptir.
Çağımız artık bilgi çağıdır. Bilgiyi verebilmek için önce onu almak lazımdır. Öğretmenlerimizin çoğunu bu bilişim çağında her türlü bilgiye ulaşabilecekleri donanıma kavuşturamadık. Yaşam standartlarının yıldan yıla daha kötüye gitmesine mani olamadık. Görev yaptıkları bölgelere göre zaman zaman can güvenliklerini sağlayamadık. Her şeyden önce toplum içinde meslek grubu olarak öğretmenlerimizi hak ettikleri saygın yere koyamadık.
Biz millet olarak her on kasımda ulu önder ATATÜRK’ü minnet ve şükranla anar, ona methiyeler düzenleriz. Ancak on kasım geçtikten sonra onun ilke ve devrimlerinin aleyhine her türlü olumsuzluğu yapmaktan veya yapanlara göz yummaktan geri kalmayız. Aynı durum öğretmenler içinde söz konusudur. Her yıl 24 Kasım öğretmenler günü geldiğinde onları methiyelerle anar, bugün geçtikten sonra verilen bütün sözleri unuturuz.
Artık öğretmenlerimizin boş vaatlerle sadece öğretmenler gününde hatırlanması değil, sorunlarına kesin çözümler bulunması gerekir. Bu vesileyle bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlar en içten saygılarımı sunarım.
( 24 Kasım 2020, Ordu)
YORUMLAR