"06.06.2021"
Bazı günler çok önemlidir.
Bu gün de benim için önemli bir gün. 06.06.1996 yılında açılışı yapılan ve benimde sektörde ilk iş hayatına başladığım gün bugün.
Çalıştığım marka ve bayisi olarak bu markaya tüm kadrosu ile değer katmaya çalışan işletmenizin, büyümesini ve ikimizin de., beraber nereden nereye geldiğimizi, detaylıca buradan yazmamın doğru olmayacağını düşünüyorum. İstesem de zaten çok uzun bir yazı olacak.
Her gün severek geldiğim iş yerim ve ben bugünden sonra bir çeyrek ömrü geride bırakıyoruz.
Geçmişe baktığımda nerden nereye geldik diye sordum kendime, aklıma gelen ilk konulardan biri, o günlerden bu günlere değişen " iletişim" olmuş.
Masa ve diz üstü bilgisayarların ve dijitalleşmenin iş hayatımıza kattığı kolaylığı bilmeyen yeni kuşağa hatırlatma amaçlı iletişimin geldiği noktayı kısaca yazmak istiyorum size,.
1996 Yılından 2021 Yılı bugüne kadara, masa üstünde yaptığım işler de kullandığım alet ve cihazlara baktığım da değişimin en fazla iletişim ve iletişim araçlarında olduğunu söyleyebilirim. 90 Yıllarda cep telefonunu bırakın, sabit telefonun bile olmadığı işletmeler vardı.
Haftalarca mektup beklenildiği günlerden, faks cihazı ile bir kâğıdın aynı anda karşı tarafa gönderilmesiyle işlerimizdeki zamanı ve ısmarlama işleri ne kadar da hızlandırdığını görmüştük. Doksanlı yıllarda faks makinası kullanıcılarına “ bu makine gönderildiği renkte, renkli olarak çıktı verir mi, ?” sorusunu sorarken, bugün bilgisayar ve elimizdeki mobil telefonlarla gönderdiğimiz belgelerin, renkli yazıcılardan çıktılarını görünce anlıyoruz değişeni. İnternetsiz ve cep telefonsuz işi yürütebileceğiniz kaç tane iş veya meslek sayabilirsiniz artık. Bence hiç.
Bu gün yeni işe başlayan bir gencin Yirmi Beş yıl sonra ofiste hangi cihazları kullanacağına da hayal gücüm yetmiyor artık.
Bu sektörden önce başka meslek deneyimlerimde oldu.)))
Okul yıllarında yaz tatillerimiz hep çalışmakla geçti. İhtiyaçtan değil, tatiller de boş gezmeyip mahallede yaramazlık yapmayalım diye işimiz okul kapanmadan önce ayarlanırdı, bu sebeple her yaz tatili farklı bir meslekte çalışmışımdır. O ilkokul çağındaki bizler, her yaz tatillerinde farklı işlerde bazen de ağır işlerde çalışırdık. Ben şanslıydım yaşıtlarıma göre, genelde büro işlerinin çıraklığını yaptım.
Sizlere yine böyle bir yaz tatilinde, çalıştığım, bir işyerinde, yaşadığım hikâyemi paylaşmak istiyorum,
Ben yazmaya başladım, sizlerde okumaya başladınız varsın uzun olursa olsun yazı. Yazarken aklıma geldi, günümüzde her anımızın fotoğrafını çekerek yaşıyoruz ama o yıllardan paylaşacağımız hiç fotoğrafımız da olmamış zaten.
Aşağıda paylaşacağım hikâye, yaşanmış gerçek hikâyedir. O günlere ve bu hikaye ye ait paylaşacağım fotoğraf olmasını çok isterdim ama yok. Hikâye de adı geçen sanayimizin ilk çaycısı olan “Çaycı Bayram” a ait elinde fotoğrafı olan varsa da buradan veya özelden paylaşırsa çok sevinirim.
Şimdi den gözlerinize sağlık,,
Sene 1983,
Eski zamanın yeni sanayisi
Bugünün eski sanayisi
Ve bu yeni sanayide,
Eski bir çaycı esnafı vardı
Adı Bayram, “Çaycı Bayram”
Uzun yıllar bu mesleği yaptığından
Adı, çayla demlenmişti sanki
Hanımı bile bu isimle çağırırdı
Anlayacağınız
"Çaycı Bayram" ı herkes tanırdı
Küçük bir çaycı dükkânı çalıştırıyordu,
Tüm sermayesi, eski semaverle, iki tüp
Yirmi bardak, ateşten islenmiş iki de demlik
Küçüğüm ya, sonraları öğrendim,
Tezgâhtaki yirmi bardak sayısını sırrını
Dışarda kaç bardağı olduğunu,
Tezgâhta kalandan çıkarırmış sayısını
Dükkân çok küçük, iki kişi anca sığardı
Biri Çaycı Bayram, diğeri de çırağı, ben
Sabahları tüm esnaftan önce açardı dükkânı,
Dışı islenmiş kirli demlikten çayı demlerdi
Akşamdan ozonlu suda bekletilmiş bardakları su dan geçirir ve
İlk yıkadığı bardaktan ta ilk çayı kendi içerdi.
Ondan sonra ben gelirdim işe, İş elbisem;
Belden bağlamalı, boyu dizimde, siyah bir önlük,
Bağlamakla mesai başlar, çözmekle mesai biterdi.
Önlüğün üç cebi vardı, birinde para,
Birinde tebeşir, diğeri de boş olurdu,
Tebeşir veresiye kalemi idi,
Çay verdiğim esnafa kaç bardak çay verdimse,
Kapısına o kadar çizik atmak içindi.
Orta cebim, peşin çalışırdı,
Verilen peşin paraları koymak için,
Üçünce cep boş olurdu hep,
Oraya da elimi sokardım ara sıra
Elim cebimde ustamın arkasından
ustalık taslamak için,
Bir gün ikindi vakti, hiç unutmuyorum
Sanayinin Çaycı Bayramı
Benimde Bayram Abim,
“ Çıkar önlüğü, bırak işi oğlum”
Deyiverdi, kaşının biri sanki kibirden havada
Bana bakıyordu, diğer kaşı da sanki mahcup aşağıda,
Düşündüm, şakamı yapıyor diye,
Yoksa bir sebebimi vardı kovulmamın,
Ben bir şey yapmadım ki,
“Niye çıkartayım önlüğü Bayram Abim”
Dedim de;
“Soru sorma çıkar önlüğü, yarında gelme”
Yutkundum, ellerim dua vaziyeti açıldı,
Dilim tutuldu ellerim sordu sessizce,
“Niye abim, ben ne yaptım ki”
“Niye gelmeyim sana,
Niye gelmeyim buraya”
Dua vaziyeti açtığım ellerime,
Başparmağı ile cevap verdi,
Bayram abim
“Bana değil sanayiye de gelme” deyiverdi.
Bu ilkinden daha ağır geldi,
Elli üç kilo bedenime, taşıyamadım,
Omuzlarım belime geldi,
“ Oğlum bak beni iyi dinle; “
Dedi Bayram Abim
“Sen buraya göre değilsin,
Sen küfretmeyi beceremezsin.
Sen çaya çamaşır suyu katamazsın
Tebeşirin de çabuk bitmiyor senin.
Sen haftalık çay sayısını da tam sayarsın,
Sen kirlenmeyi bile bilmiyorsun,
Bir daha sanayiye gelme,
Git okulunu oku, oku da gelme buraya,
Anladım,
İşten çıkarılışım vukuattan değilmiş
Okumamı istediği içinmiş, belli etmeden
Anladım ta sonradan bu nasihat,
Benim kaderimi de değiştirmiş.
“Bak Bayram Abim gitmezdim git demenden,”
Ama tanırsın beni, bak Bayram Abim,
Kalmam artık, Sen git dedin ya, Ben de giderim,
İstenmediğim bu yerde o saydıklarına da şimdi söverim”
Çocuk öfkemle söylendim,
sövemedim, yanından ayrıldım,
Köftecinin arabasını geçene kadar da
Erkek ergenliğimden ağlamadım
Çıktım sanayiden, bir daha da dönmedim.
Ortaokul, Lise derken büyüdük,
Talebelikten, gurbetten biraz da adam olduk
Üniversite talebesi iken uğradım en son
Hep aynı şeyleri söylerdi her uğradığımda
Haklı çıktığını anlatırdı, ben bilirim derdi,
Yanında çalışan çırağa
Benim siyah önlüğü giyen çocuğa,
Nedendir bilmem, ama hep aklıma takılır
Her uğradığımda o siyah önlük var ya,
Başka bir çocuğun belinde olurdu,
Bir cebinde tebeşir, bir cebinde para,
Kim giyerse giysin,
Boyu giyende hep aynı dururdu
“Ben anlarım gözünden” derdi,
“Adam olacak veledi.”
Benim siyah önlüğü giyen çocuk,
Bir ona, bir de bana bakardı
O anlamadı veledin kim olduğunu
Ben anlardım, o yine de anlatırdı,
Yanındaki kara önlüklü çocuğa bakar,
Bak anlatayım da sende anla diye
“ İnsanın kaderi yazılmıştır, kolay değişmez
Kısmetinde ne varsa onu yaşar insan evlat
Kaderi değiştiren tek bir şey vardır, o da duadır
Başkası takılıp düşmesin diye,
Yoldak yerden adlığımız taş o da duadır,
Bir hayvanı yaratandan ötürü sevmek,
Onu doyurmak, ona bakmak ta duadır.
Kendisine verileni, başkasına Allar Versin demeden,
Onlar için de Allah’tan istemesi de duadır.
Diyerek duaları sıraladı, Bayram abim
Bayram abimin, okumamı istemesi de
Beni işten kovalaması da bir duadır.
Benim için,
Hem de kabul olunan en güzel duadır.
En güzel duayı da söyleyeyim mi size
Ekmek parası için çalışan çocuklar var ya,
İşte o çocukların duası, en güzel dua
Çünkü o yaşlarda başkasına istediğinden
Daha fazlasını isteyemezsin kendine
Çok zaman geçti aradan şimdi,
Çaycı Bayram rahmetli oldu ocak başında,
Her sokakta bir çaycı var şimdi,
Onun gibi dua edeni var mı bilmiyorum,
Aradan yıllar geçti giderim yine sanayiye
Hafta sonları veya boş zamanlarımda uğrarım
Tanıdık esnaflar çay söyler, müdürüm gelmiş diye,
Aslında sevmem sanayinin çayını, belli de etmem
Demlenmeden gelen çayı evde olsa içmem
Alırım elime ikram edilen çayı,
Rahmetli Bayram Abimin, hatırı var diye,
O veledin kara önlükte hatırası var diye,
İkisinin de bu kaderde duası var diye,
Yavaş yavaş o kirli bardaklardan içerim
Çaycı Bayram abimin hatırı var diye,
Zafer Bülbül
06.06.2021
YORUMLAR