Türkler İslamiyeti kabul ettikten sonra ön ad olarak İslami adları kullanmaya başlamışlarsada, soylarının ve boylarının simgeleri olan ongunlarını lakap olarak hiç vazgeçmeden göçtükleri her yere taşımışlardır. Soyadı kanunu çıktıktan sonrada genellikle bu lakap ve ongunlarını kullanmışlardır.
Örnek olarak: Oğuz, Üçok, Bozok, Günhan, Ayhan, Yıldızhan, Bayındır, Akkoyun, Kayı, Karakoyunlu, Çepni, Emiroğlu, Bayat, Karkın, vb.
Hayatın her alanında hür yaşamaya alışmış savaşcı bir millet olan Türkler için etkili savaş yöntemleri olan Kurt, Sungur, Şahin, Doğan, Kartal, Akbaba, Karakuş, Baykuş gibi avcı ve yırtıcı hayvanlar birer ongun olarak kabul edilmiştir.
Soyadlarımıza etki eden bir diğer unsur atalarımızn mesleğidir. Genellikle soyun devamında ata mesleği unutulmamış, zamanla meslek olarak yapılmasa bile bu meslekler soyadlarında yaşamaya devam etmişlerdir.
Örnek olarak: Haddad, demirci veya körükçü gibi esnaflar
Hallaç: Yün işleri, terzilik, yorgancılık veya el sanatları çadır bezi, halı, kilim, keten üzerine dokumacılık yapanlar ile küreci yani madencilik ve değirmencilik yapanlar ileriki dönemlerde atalarının mesleğini soyadı olarak kullanmışlardır.
Soyadlarımıza etki eden mesleklerin en önemlilerinden biriside askeri sıfatlardır: Sipahi, Süvari, Yeniçeri, Kul, Bostancı, Çuhadar, Alaybeyi, Bölükbaşı, Kalyoncu, Levend, Çavuş, Akıncılar, Odabaşı, Çorbacı, Alemdar, Bayraktar, Deliler, Azaplar, Gönüllüler, Beşliler, Altı, Atmış dört ve geri hizmet ocaklarına kaydedilen: Yaya, Müsellem, Yörük, Topcu, Cebeci, Arabacı, Tatar, Canbaz gibi sınıflar soyadı olarak kullanılmıştır.
Türkler İslamiyetle tanıştıktan sonra Şeyh, Derviş, Molla, Hacı, Hoca, İmam, Hatip, Bektaş, Dede gibi dini simge veya tarikatların adını soyadı olarak kullanmışlardır.
Türklerin soyadına etki eden bir diğer unsur geldikleri veya göçtükleri yerlerin adıdır. Kefeli oğlu, Kırımlı oğlu, Batumlu oğlu, Balkanlı oğlu, Şamlı oğlu, Bağdatlı oğlu vb.
Osmanlı coğrafyasında savaş bölgelerinde görev yapan tarih boyunca Türk milletiyle akrabalık bağları olan Kürt, Arap, Çerkez, Gürcü, Kıpçak, Tatar, Uygur, Tacik, Özbek gibi bir çok Osmanlı vatandaşı 1.Dünya savaşları esnasında Türk milletiyle birlikte ateş çemberinin içinde ayrışmanın değil birlikte yaşamanın önemini ve Türk olmanın hasletlerini daha iyi idrak ederek 7 cephede birden savaşırken çektiği acılar ve uğradığı mezalimler karşısında kızgın ateşten çıkıp örste dövülüp suyu verilen çelik misali acı çektikçe sertleşip olgunlaşmış, bir teknede yoğrulan un misali birleşerek hamur haline geldikten sonra Göktürklerden sonra kendi adını taşıyan Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuşlardır.
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan insanlar soyu, boyu, aslı, nesli ne olurlarsa olsun ayrıştırılmadan herkese Türk vatandaşlığı verilerek kanunlar önünde eşit haklara sahip olmuşlardır.
Bu büyük ve güçlü devletin kıymetini iyi bilmek lazımdır. Bölücülük fikir özgürlüğü değildir. Herkesin ayağını denk alarak hareket etmesini ve özellikle siyasetçilerin bu konuda çok dikkatli söylemlerde bulunması gerektiğini düşünüyorum.
Tarihi olayları okuyup değerlendirirken yaşanan olaylardan ibret alınması gerekiyor. Tarih tekerrürden ibarettir. Kalın Sağlıcakla
YORUMLAR