Eminim sizin de tıpkı benim gibi, küçük dilinizi yuttuğunuz anlarınız olmuştur, ya da olan o şey karşısında, biraz sarsılarak, geri çekilip ‘’Bu kadarı da olmaz artık ’’ dediğiniz, tuhaf bir hayal kırıklığı yaşadığınız meşum anlarınız olmuştur. Hatta daha da ileri giderek, onurunuzun incindiğini hissedersiniz. Onur incinmesi derken Quentin Tarantino’nun “Pulp Fiction’’ yani ‘’Ucuz Roman’’ filmini hatırlamadan olmaz. Filmi izleyen değerli okurlarım hemen o sahneyi anımsayacaklardır. Bruce Willis’in oynadığı boksör karaktere mafya patronu şike teklif eder ve konuşmasını şöyle sürdürür ‘’Kafanın içinde bir acı duyacaksın, işte acı incinen ve kırılan onurunun acısıdır’’.
Yıllarca birlikte yürüdüğünüz, insanlığından, adaletinde ve üstün ahlakından hiç şüphe etmediğiniz arkadaşınızın, ya da çoğul ifade kullanayım, arkadaşlarınızın, günün birinde değişip zalimleştiğini, adaletten yoksun, ahlaktan uzak ve sadece kendi çıkarını düşünen vasat insanlar olduklarını gördüğünüzde; artık onları tanıyamıyorum deyip işin vahametini geçiştiremezseniz; Tıpkı Tarantino filminde söylediğini gibi, kendinizi bir şikeci olarak hisseder ve onurunuzun incindiğini de hissedersiniz.
Elbette yol arkadaşlarımızı tanımak gibi bir ahlaki sorumluluğumuz var. Ben onları tanıyamadım gibi bir bahaneyle kendi sorumluluğumu geçiştirmek gibi bir kolaycılığa sapmayacağım. Evet, onları tanımak benim görevimdi. Evet, onların hakikatte nasıl insanlar olduğunu görememek de benim bir hatam ve yanlışımdır. Bunu kabul ediyorum. Eğer bu bir tür özeleştiri gerektiriyorsa, bir saniye bile düşünmeden bunun bedelini ödemeye hazırım.
Ne demişti filozof, “akıllı insan hata yapmayan insan değildir, akıllı insan hatasını telafi eden insandır’’. Hepimiz hatalar yaparız. Burada önemli olan şey hatayı çok idrak edip, gereğini yerine getirmektir. Ama bazen de hatayı telafi etmek gecikir. Çünkü, ‘bunu yapmazlar, bu kadar da kötü olamazlar’ düşüncesi sizde öyle yer edinmiş ki gözünüzün önünde cereyan eden değişimlere kör kalırsınız.
Önce bir nedeni var diye kendiniz avutur ve onlara yakıştıramazsınız. Sonra düzelir dersiniz. Ama devam ettikçe hayal kırıklığı başlar ve önce kendinizi sorgularsınız. Öyle safça hem de. Yine onlara toz kondurmazsınız. Belki de ben hatalıyım dersiniz, uzunca bir süre kendinizle cebelleşirsiniz. Ben anlamıyor veya iyi okuyamıyor olabilirim diye düşünürsüz. Anlamaya çalışırsınız. Hak vermek için çırpınırsınız. Bu bazen uzun bir zaman alır ve her geçen zaman sizde derin yaralar bırakır. Kendinizle hesaplaşırsınız. Bu hesaplaşma çok can yakıcı olabilir. Derin sarsıntılar yaşarsınız.
Cevapsız sorular beyninizi yüreğinizi kemirir. Amalar fakatlar sizi belirsiz bir yolculuğa sürükler. Ve bu yolculuk son derece fırtınalıdır. Çünkü çok inanmışsınız onlara, sonra derin bir aldatılmışlık duygusu sizi allak bulak eder. Düşünmemeye çalışırsınız. Ama elinizde değil. Sürekli kemiren bir şey vardır beyninizde. Deprem gibi sarsıcı. Sizi silkeler. Eğer ayakta duracak gücünüz varsa şanslısınız.
Yok eğer zaaflarınız çoksa artık yaşayan bir ölüsünüz ya da "yürüyen bir et parçası". Ne zor bir ikilem. Kendinle giriştiğin amansız bir savaş bu. Yara bere içinde kalırsınız. Bu kadar mı kördüm ben diye çırpınırsın.
Nasıl olur, neden göremedim.
Görmedim diyerek ölümcül vuruşu kendi bedenine nişan alırsın.
Kendinden başka suçlayacak ya da yargılayacak kimseyi bulamazsın.
İşin kolaycılığına kaçıp sıyrılmak sana ahlaki gelmez ve gelmemeli dersin.
İnsanlar bu kadar mı kötücül bir dönüşüme uğrarlar diye sürekli kendi kendini sorulara boğarsın.
Artık tanıyamazsın onları.
Kendi aklında kurduğun kurgu yok olup gitmiştir.
Yalan söylemez bunlar.
İftira atmaz bunlar.
Kul hakkına girmez bunlar.
Adaletsiz davranmazlar bunlar.
Para, onlar için hiç önemli olmadı diye inanmıştın.
Güç bunlar için önemsiz bir değerdir diye düşünmüştün.
Bir inançları var.
Bir tutarlı ahlakları var.
Yoksula kucak açan bir davaları var.
Offf ne yaman çelişki!
Meğerse hepsi yalanmış…
Hiç umurlarında değilmiş hak, hukuk ve adalet.
Tek istedikleri iktidar olmakmış.
Ve iktidardan hiç gitmemek için her yol mubahmış onlara.
Para ve güç hedefledikleri tek yolculukmuş onlar için.
Ve ben görememişim tüm bunları….
Yazık bana….
* https://www.ankaraekspresi.com/makale-size-de-oluyor-mu-bilmiyorum-206#.XibQwIwVGS8.twitter
YORUMLAR