Atatürk, “Köylü milletin efendisidir” sözünü, ilk kez 1 Mart 1922’de Büyük Millet Meclisi’nde dile getiriyor ve açıklamasını şöyle tamamlıyor: “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici köylüsüdür. O halde herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete müstahak ve layık olan köylüdür.”
Atatürk biraz yaşasaydı köylü belki efendi olabilirdi. Ama hiçbir zaman EFENDİ olamadı.
Efendim; çiftçinin halini ne kadar biliyorsunuz,bilemiyorum. Kısaca tarif edeyim. Bir yıldır emek verdiği üzüm bağları gazel oldu.Ne üzüm var,ne de yaprak. Sebzeler hasta oldu, pek fazla sebze kalmadı. Meyve hiç olmadı. Gelelim buğdaya. Bazı yerlerde buğday da iyi olmadı. Olanların da satış sorunu var. Buğdayın alıcısı çok ama en büyük ve tok alıcısı Devlet. Devlet aynı zamanda piyasa belirleyicidir. Onun da verdiği dokuz lira. Devlet,oldum olası doğru dürüst bir tarım politikası oluşturamadı. Yıllardır bütün nüfusun ekmeğini,ununu fakir çiftçiye sübvanse ettirdi. Buğdayı hep ucuz tuttular.Bu yıl dokuz lira civarında fiyat belirlendi. Düşünün on lira bile değil dokuz lira. Bir kilo buğday dokuz lira. Çukulata bile otuz lira iken Allahtan reva mı bu? Adam o buğdayı ekerken ne masraflar etti. Tohumu,gübresi, ilacı, sürümü,ekimi. Saymakla bitmez. Ne tarafa dönseniz, mutlaka olumsuz bir şeye yakalanıyorsunuz…. Ne paralar ödendi. Girdiler pahalı. Hasata borçlanıldı. Çoluk çocuğun geleceği ile ilgili hayaller kuruldu…. Buğday bu seneki meşhur yağmurlar nedeniyle bazı yerlerde pek te randumanlı olmadı. Geçen yıl buğdayı 7 liranın üzerinde sattık. Bu yıl neden iki katı olmasın? Her şey iki katına çıktı da çiftçinin ürününe gelince mi böyle oluyor? Neyse dokuz lira açıkladınız. Hadi alın. Ofis açılmadı. Ofis açıldı, bu sefer randevu alamıyorsunuz. Bir ay sonraya gün veriyor,almak istemiyor, kota koyuyor, kota doldu,yükseltilmesini bekliyoruz diyor vs.vs…Ziraat Odasına kayıtlı olmayan çiftçinin buğdayını zaten almıyor…. Altı buçuk milyon ton Ukrayna buğdayı ithal etmişler, ambarları doldurmuşlar. Buğdayı koyacak yer yok. Almak istemiyorlar. O halde kime satacağız? Tüccara. Hadi tüccar sen al. Alalım ama beş lira…. İnanabiliyormusunuz? 5-5.5 lira….Çukulatayı geçtim,beş liraya bir tane açık gofret vermiyorlar. bir kilo buğday beş lira. Bir bardak çay fiyatı. Buradan soruyorum ; o beş lirayı çocuğunuzun eline harçlık olarak verebilir misiniz? Veremezsiniz. Almaz çünkü… Peki bu sesi duyan var mı?... Yok... Ne devlet,ne de millet, kimse duymuyor, duymaz… Bulursunuz bi daha ki seneye buğdayı. Bir yıl önceden buğday fiyatını ilan etmezseniz ekmek yerine pasta yersiniz artık! O zaman duyarsınız bizi…Aklıma geldikçe huzurum kaçıyor. Bu sene buğday ekmedim. Seneye ekecektim,gelişmelere bakınca ; hiç mi ekmesem acaba diye düşünüyorum. Şimdi düşünün siz olsanız bu kadar olumsuzluklara rağmen eker miydiniz? Ekmezsiniz. Çiftçi de ekmeyecek ve dışa bağımlı hale geleceğiz. O Zelenski her zaman size buday veremeyebilir, o zaman ne yapacaksınız? Millet tarımı bırakıyor. Neden? İşte bu politikasızlık yüzünden, sahipsizlik yüzünden. Devlet çiftçinin hiçbir şeyine karışmaz. Ne ek der,ne ekme der,çiftçiyi görmez, duymaz,elinden tutmaz. Zavallı çiftçi el yordamıyla bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama günden güne de ekim dikimi yavaş yavaş küçültüyor.Zaten tarımdaki nüfusun yüzde sekseni elli yaş üstü insanlardan oluşuyor. Yenisi gelmiyor. Yeni nesilden hiç kimse tarımla uğraşmıyor. Gidip İstanbul’da kapıcı oluyor. Niye uğraşsın ki gelecek vaat etmeyen şeyle? Tarımdan zengin olmuş birini duydunuz mu? Yok. Çiftçinin ömrü karın tokluğuna sürdürülen bir hayat olarak geçiyor. Yerde bulduğunuz ekmek kırıntısına gösterdiğiniz saygıyı,onu üreten çiftçiye layık görmüyorsunuz... Bu gidişle tarım biter. Aç kalırız, çiftçinin ürününe kasko yapın...Küstürmeyin emekçiyi….Duyuyormusunuuuuz???..Heeey.... Duymadığınızı biliyorum.
Allah sonumuzu hayreylesin EFENDİ perişan.(Halis Yılmaz Emekli Öğretmen)
YORUMLAR