Basit bir konuda bile karar verirken, başkalarının fikrine ihtiyaç duyuyor musunuz?
Bir ilişkiniz biter bitmez, hemen yeni birisini aramaya koyuluyor musunuz?
Yalnız kalmak, ‘’Hayır’’ demek sizin için çok zor mu?
Bu sorulara verdiğiniz yanıtlar olumluysa, kişiliğinizin bağımlılığa yatkın olup olmadığına bakmanızda yarar var.
Hepimiz yaşantımızın belli dönemlerinde, başkalarına bağımlı olmuşuzdur.
Çocukken, ağır hastayken, sakatlandığımızda ya da yaşlandığımızda, başkalarının desteğine ihtiyaç duyar, bir anlamda onların varlığına bağımlı hale geliriz.
Bağımlı kişilik, bu tür zorunluluklardan kaynaklanmayan bir durumdur.
Her iki cinste ve hemen her yaşta görülebilir.
Fark edilmediğinde sürekli tedirginlik ve güvensizliğe, bozukluk düzeyine ulaştığındaysa, sağlık sorunlarından, yaşantımızın akışını bozabilecek yanlış kararlara kadar sayısız sıkıntının kaynağı olabilir.
Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarına koşulsuz güven duyma ve onlara dayanma ihtiyacı hissederler.
Bağımlısı oldukları kişi çoğu kez anne, baba, eş gibi yakınlarında olan birisidir.
Bazıları bağımlı oldukları kişinin dışındaki aile bireylerine, arkadaş, eş ve meslektaşlarına kendilerini kapatabilirler.
Bağımlı kişiler ne giyeceklerinden, ne yiyeceklerine, seçilecek meslekten, kiminle evleneceklerine kadar irili ufaklı her tür kararı, bağımlı oldukları kişiye danışmadan alamazlar.
Elbette yakın ilişkiler karşılıklı fikir alışverişi gerektirir ama burada söz konusu olan, yaşına uygun biçimde, kendi başına alınması gereken tüm kararlarda, başkalarının yardımı olmaksızın doğru karar veremeyeceklerine olan inançlarıdır.
Bağımlılık onları, başkalarının insafına terk eder.
Terk edilmekten duydukları aşırı korku nedeniyle teslimiyetçi olup tavizler verirler.
Bağımlı oldukları insanlar tarafından kolaylıkla duygusal, fiziksel, cinsel ve maddi istismara maruz kalabilir, aşağılanmaya katlanırlar.
Başkaları hep önceliklidir; kendi istek ve ihtiyaçlarını gözetemezler.
Karşılarındakini aktif biçimde dinleyemezler.
Özgüvenleri düşük olduğundan, söylenenleri anlamaya, katkıda bulunmaya ya da eleştirmeye niyetlenmezler.
Kendilerini yetersiz ve aciz hissettiklerinden susar ya da ‘’ben de öyle düşünüyorum’’ diyerek söylenenleri onaylarlar.
Yalnızlık çok korkutucu geldiği için, birisine bağlanmaya yoğun ihtiyaç duyarlar. İlişkileri bittiğinde bu duruma dayanamaz, bir an önce başka birini bulmak için harekete geçerler.
Sorumluluk üstlenmekte zorlandıklarından, özellikle bağımsız kararlar almayı gerektiren çalışma ortamlarında başarılı olmaları zordur. Sorunları çözmek yerine, sorun kaynağından uzaklaşmaya çalışırlar.
Bağımlı kişilik bozukluklu bireylerin depresyona, endişe ve paniğe, alkol ve madde bağımlılığına yatkınlığı fazladır ve iyileşebilmeleri için öncelikle bağımlı kişilik probleminin düzeltilmesi gerekir.
Özellikleri toparlayacak olursak:
• Kendi başına karar vermede güçlük
• Bireysel sorumluluk almaktan kaçınma
• Kendini ifade edememe
• ‘’Hayır’’ diyememe
• Özgüvensizlik
• Yalnız kalamama
• Eleştiriden aşırı etkilenme
• Sürekli terk edilme korkusu hissetme
• İlişkiler bittiğinde aşırı yıkım
• Başkalarının maddi-manevi istismarına boyun eğme
Bu duruma yol açan nedenler tam olarak bilinmemekle birlikte, aşırı korumacı veya çocuğun bağımsız kararlar almasına izin vermeyen otoriter ebeveynler, çocukluk çağında yaşanan ayrılık kaygısı ve ağır/sürekli sağlık sorunlarının zemin oluşturduğu düşünülmektedir.
Bağımlılık eğilimi, sınırda kişilik bozukluğunda (borderline) ve histrionik bireylerde de görülür. Fakat bağımlı kişilik bozukluklu kişiler, bağımlı oldukları kişiyle sürekli bir ilişki içindedirler.
Bilişsel gelişimi öngören eğitimsel terapiler, kişiliğin daha sağlıklı yapılanmasına katkıda bulunarak özgüveni arttıracak, bağımlı kişiliğin yol açtığı ruhsal, fiziksel ve sosyal sorunların çözülmesiyle birlikte, yaşam kalitesini yukarı taşıyacaktır.
‘’Kendi başıma yapamam!’’ ‘’Birisinin bana ne yapmam gerektiğini söylemesi lazım!’’ ‘’Ben çok beceriksizim.’’ cümlelerini çok sık kuruyorsanız, yazıyı bir kez daha dikkatle okuyun!
Doç. Dr. Şafak Nakajima
YORUMLAR