Milli Gazete Yazarı Ali Haydar Haksal, bugünkü köşesinde modern dünyanın yol açtığı tabloyu serdetti.
Öfke kurdu fikirsizliğin ve cehaletin yansımasının dili, tutumu, yaşama biçimi.
İnsanlık malumat konusunda fazlasıyla açılım kazanmışken, fikirsizlik onunla at başı. İnsanın düşünmeye ve düşünceye yöneliminin önünü kesen basitlikler. Edebi dille ifade edersek popüler, yani sıradanlık.
İnsanlar sloganlar ile beslenince derinliğine düşünmeye fırsatı olamıyor. Belli sloganların dar kalıplarına ve söylemlerine sıkışıyor.
Artık bir gazete kültüründen de söz edemiyoruz. Geçmişte toplumun önünde yer alan belli kesimler en azından gazete okuyorlardı. Köşe yazarları, yorumlu haberler, kültür sanat sayfalarındaki özel durumlar büyük ölçüde etkileyici ve besleyici idi. Popüler magazinel olana yönelindikçe derinlik iyice yitti. Üstat Necip Fazıl kültür dünyasını öldüren ve magazinel olanı hayata egemen kılan Sedat Simavi ve medyası olduğunu belirtir. Bir sürecin hem başlangıcı hem de sonu oldu. Bu ülkenin kültür ve düşünce hayatına vurulan en büyük darbesi. Fikirsiz bir toplum oluşturma düşüncesi ya da toplumu düşünmekten alı koyma.
Şimdi ise küresel abanma sonucu artık bir düşünce hareketinden söz edilemez. Âdeta çorba bir karışım. Hemen her şeyin olduğu ama hiçbir şeyin olmadığı bir hayat.
Bundandır ki gençliğin bir ideolojisi yok. Daha doğrusu bir fikir hareketine dayalı bir düşünce akımı yok. Düşüncesizliğin egemen olduğu bir hayat anlayışı. Şimdinin ideolojisi bu, fikirsizlik ve düşüncesizlik. Böyle olunca insanların bir tezlerinin olmayışı ancak sloganlarla örtülüyor. Bunlar yetmiyor. Fikirsizlik kavgaların ve tahammülsüzlüğün başlıca nedeni.
Bu yakın zamanda yaşananlar bunu gösteriyor. Kurumlar artık düşünce akımının öncüleriyle değil çetelerle var olmaya bakıyor. Mafya türü bu örgütler insanları tehdit ediyor ve hatta darp ediyor. Bir münazara ortamından söz edilemiyor. Fikir tartışmaları, çekişmeleri sağlıklı ortamlar oluşturur ve sonuçlara vardırır. Geçmiş zamanlarda keskin ideolojik çekişmelerde insanlar kendilerini geliştirmek için çok okuyorlardı. Bu, daha çok düşünmeyi sağlardı. Her çevrenin kendine göre sığınakları vardı. Bunlar ise tam anlamıyla bir rekabet içindeydiler. Bugün için fikir akımları olmadığı için rekabet ortamı da yok.
Bugünü belirleyen yaşama biçimi tercihleridir. Kim daha lüks bir hayat içinde olabilir. Bu hemen her kesim için geçerli. Modanın tutsağı olunmuş ne yazık ki. Muhafazakâr Müslümanlar modern bir yaşama biçimini tercih ediyorlar. Lüks rekabeti ve marka tercihi hemen her kesim için geçerli.
Ellerindeki araçlar, nesneler, giysiler birbirinden hiç de farklı değil. Böyle olunca da biri diğerinden ayrılmıyor. Ayrılınan durumlar daha çok alkol ve giyim serbestîsi ya da benzeri durumlar. Daha uç bir şeyi söylemek istemiyoruz.
Günün en önemli akımı sapkınlıklar, cinayetler. Tacizler ve kadınlar üzerindeki aşırılıklar. Toplum saçıldıkça kendi iç denetimini sağlayamıyor ve saldırganlaşıyor. Düşünün ki, bugünün modern hayatında bu tür durumlar çok yaygın. Sanılıyor ki geri kalınmış toplumların açlık duygularının, geri kalınmışlıklarının bir sonucu. Bugünün en modern toplumlarında daha fazlasıyla yaşanıyor.
Toplu öldürmeler ve imhalar, cinnet halleri, isterileri çok daha ağır basıyor. İnsanın doyumsuzluğu çılgınlık aşamasında. Salt bununla kalınmıyor. Okumuş gelişmiş toplumlarda daha çok boşanmalar var. Onların çocukları artık bir aile hayatı ve kültüründen uzaklaşıyor. Okullardaki sorunlu çocukların artış nedenlerinden biri.
Manevi boşluklar giderek ağırlık kazanıyor. İnsanlık huzursuz ve mutsuz. Tatminsizlik aşırı boyutta ve bunun bir sınırı da yok.
Düşünce rekabetinden daha çok kullanım imkânlarını kim kendi lehine dönüştürebiliyor. Çekişme ve çatışmalar daha çok bunun etrafında dönüyor. Kaba bir deyimle pastadan pay kapma savaşıdır bir bakıma. Bu da kim olursa olsun, kim yönetirse yönetsin sonuçları asla değişmiyor ve değişmeyecek. Bu da düşüncesizliğe bağlı bir tahammülsüzlük getiriyor.
YORUMLAR