Adnan Sungur: SUÇLU AĞAOĞLU DEĞİL, TRABZONSPOR CAMİASIDIR!
Reklam
Konuk Yazar

Konuk Yazar

Gündemin İçinden

Adnan Sungur: SUÇLU AĞAOĞLU DEĞİL, TRABZONSPOR CAMİASIDIR!

23 Temmuz 2020 - 16:28


Trabzonspor ile ilgili son uzun yazım, umarım okumaya değer bulursunuz.

Trabzonspor ile ilgili değerlendirmeler yaptım, uzun uzun yazılarla… Dün de Hüseyin Çimşir’i masaya yatırdım. Bugün de Başkan Ahmet Ağaoğlu ile ilgili düşüncelerimi dile getirerek Trabzonspor özelinde bu uzun yazılarımı bir süreliğine sonlandırayım istiyorum.
Başlığı, “Suçlu Ağaoğlu değil, Trabzonspor camiasıdır” diye attım…
Peki bunu neden tercih ettim? Önce buradan başlıyayım.
Trabzonspor’un 6 milyonu bulduğu söylenen taraftar kitlesinin arasından 20 bine yakın üyesi var. Üyelik öyle basit bir unvan değildir. Bir kulübün, kurumun, partinin kaderini belirleyen insanlardır üyeler… Bir insan, “Ben bu partinin, kurumun ya da kulübün taraftarıyım. Onun zarara uğramaması ve başarılı olması için bilgimle, fikrimle, paramla, emeğimle destek olacağım ve büyük işler yapması için kendimi feda edeceğim” diyorsa üye olur.
Yok eğer, “Ben söz sahibi olayım. Başkan adaylarından para ya da çıkar temin ederim. Kongre zamanlarında cebime kim çok parayı koyarsa ona oy veririm. Ya da kurumda, partide, kulüpte benim yakınlarıma yüklü para karşılığı görev verilirse o başkan adayına biat ederim” derse bu üyelik değil, asalakça yaşamın bir kulüp, kurum ya da parti üzerinden devam ettirilme çabasıdır.
Acı ki Trabzonspor üyelerinin önemli bir bölümü ikinci şıkka uygundur. Eğer böyle olmasaydı ne Nuri Albayrak’ı, ne İbrahim Hacıosmanoğlu’nu, ne Muharrem Usta’yı, ne de Ahmet Ağaoğlu’nu başkan seçerdi. Bu kulübün üyeleri bir tek 31 Aralık 2000 seçimlerinde iradesini doğru ortaya koymuş, para, güç ve egoyu temsil eden Mehmet Ali Yılmaz yerine, emeği, bilgiyi ve üretkenliği önemli oranda temsil eden Özkan Sümer’i seçmiştir. O süreçte de kulüp bataktan kurtarılmış, kurumsal, ekonomik ve kadrosal açıdan önemli işler yapılmıştır.
Gelelim Ahmet Ağaoğlu meselesine…
Eğer Trabzonspor genel kurul üyeleri Ahmet Ağaoğlu’nu biraz tanısaydı onun seçilmemesi için elinden geleni yapardı.
Neden mi?
Anlatayım!
Yıl 1993 ve Gusiev Altay’a kiralanacak. Uryayna’nın Çernomere takımından Ahmet Ağaoğlu aracılığıyla kaleci Viktor, orta saha Yuri Sleptineski ve ardından da santrafor Gusiev alınmıştı. Bu forvet çok başarısız olunca Sadri Şener yönetimi ki Ağaoğlu da bu yönetimdeydi Gusiev’i Altay’a vererek ekonomik bir yükten kurtulmak istiyordu. Bunu duyan Ahmet Ağaoğlu içinde bulunduğu yönetimi yerden yere vurdu. Ağır eleştiriler yaptı. Trabzonspor’dan değil, getirdiği Ukraynalı futbolcudan yana tavır aldı. Disiplin kuruluna sevk edildi ve istifa etti. İki yıl da ihraç edilen kişi olarak tarihe geçti. Gusiev’in yerine sonradan alınan Şota Arveladze’nin neler yaptığını anlatmama gerek yok sanırım değil mi?
Bu olaydan sonra Ahmet Ağaoğlu kabuğuna çekildi. Trabzonspor eski yönetici çöplüğündeydi. Özkan Sümer başkan adayı oldu. Onu da listeye yazdı. Mehmet Ali Yılmaz’a karşı aday olmak bile başlı başına büyük bir cesaret gerektiriyordu. Kongre salonu ana baba günüydü. Mafya bozuntusu, silahlı kişiler salon dışında bekliyordu. Ama valiliğin büyük önlemleriyle her hangi bir olay çıkmadı. Özkan Sümer seçildi fakat sürekli tehdit ediliyordu. Emniyet kendisine iki koruma vermişti. Fakat yönetime seçilen, başkan yardımcılığı görevi verilen Ahmet Ağaoğlu ne kongreye gelmişti, ne de seçildikten sonra yönetim toplantısına katılıyordu.
Bir gün kendisiyle telefonla konuşurken, “Ben yönetime girmeyi istemedim ki, yazmışlar beni” diyordu. Ona, “Başkanın ve buradaki yönetimin büyük tehdit altında görev yaparken, senin uzaktan seyretmen yakışık almıyor. Ya gel görevini yap, ya da istifa et” diye öneride bulundum. Özkan Sümer’le ilgili tehlikelerin azalmaya başladığı dönemde Ağaoğlu artık Trabzon’a gelmeye başladı. Çünkü karanlık tünelden geçilmişti. Sümer kendisine, Trabzonspor’u medyada temsil görevi verdi. Televizyon televizyon geziyor ve konuşuyordu. Ağzı laf yaptığı için de bayağı sevilmeye başlamıştı. Daha 6 ay önce yönetici çöplüğündeyken, bir anda vitrine çıkmış, taraftarın göz bebeği olmuştu.
Trabzonspor borçlar, mahkemeler ve temlikler altında inim inim inlerken zor bela 800 bin dolar borç, 100 bin dolar da hibe vermişti. Sonraki süreçte 800 bin doları kuruşuna kadar almıştı. Ahmet Ağaoğlu yavaş yavaş kendisini öne çıkarırken, Trabzon kanadı yöneticileri başkan Özkan Sümer’i uyarmış, “Bu Ahmet tehlikeli bir oyun oynuyor. Aslında başkan olmak istiyor ve senin altını oyuyor. Onu medya sorumluluğu görevinden almanı istiyoruz” demişlerdi. Sümer’in yanıtı ise, “Arkadaşımız bizi iyi temsil ediyor, onu görevden almam” olmuştu.
Yönetimin görev süresi sona eriyordu. Trabzonspor borçlarının büyük bölümünden kurtulmuş, kurumsal bir kimlik kazanmış, artık kupa müzesine götüren ve oluşan kadroyla şampiyonluk savaşı verebilecek bir noktadaydı. Özkan Sümer, İstanbul’daki yöneticilerle bir toplantı yaparak kongredeki yol haritasını çizmek istemişti. Yemekte yardımcısı Ahmet Ağaoğlu vardı. Yine yönetim kurulu üyesi Mustafa Bekaroğlu, Özkan Sümer’in yüzüne karşı, “Senin başkanlık görevini bırakmanı istiyoruz. Bizim adayımız Ahmet Ağaoğlu” dediğinde Sümer soğuk terler dökmüş ve, “Demek arkadan hançerlendik öyle mi?” diyerek yemeği terk etmişti. Ağaoğlu ise gıkını bile çıkarmamıştı.
Onu, yönetici yapan, vitrine çıkaran, oradan indirmeyen ve Trabzonspor tarihinin en korkutucu döneminde Mehmet Ali Yılmaz gibi bir isme bayrak açarak aday olup kazanmanın bedeli Ahmet Ağaoğlu’nun büyük vefasızlığıyla, arkadan hançerlenmekti. İki yıl uyum içinde çalıştığı başkanına karşı ilk kongrede aday çıkan tarihteki ilk isimdi bu Ağaoğlu… Onda ne vefa, ne sevgi, ne paylaşma, ne dayanışma ruhu vardı çünkü…
Sonuçta kongreye iki adaylı girildi. Ağaoğlu, “Özkan Sümer statükocu, ben ise reformistim” diyerek oy talep etti. Aslında reformist olmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu dahi bilmiyordu. Sümer ise devrim yapmıştı, bundan bile haberi yoktu. Trabzonspor’u, Mehmet Ali Yılmaz’ın cebinden çıkarmış, tekrar halkın kulübü yapmıştı. 50 milyon doların üzerinde olmayan bir borcu sıfırlamış, kulübün ekonomik kaynaklarını harekete geçirmiş, iyi de bir kadro kurmuştu. O kadroyu bozan ise Ahmet Ağaoğlu’ydu. Çünkü Bregel gibi yetersiz bir teknik direktörü dayatmış, Markov, Bushi gibi anlamsız transferlerde baş rol oynamıştı. Hatta kaleci Petkoviç ile Lee Yong için yüksek paralar öderken, araya giren Trabzon kökenli yöneticiler, bunun önüne geçmiş, kulübü zarardan kurtarmıştı. Yani Ağaoğlu’nun reformistliği, kulübü zarara uğratmaktan başka bir şey değildi.
Kongrede Özkan Sümer’in listesi 12 kişiyle yönetime seçilirken, Ağaoğlu ise 6 kişiyle listeyi delmişti. Bu tablonun oluşmasında Trabzonspor’dan en çok yararlanan isimlerden biri olan Serdar Bali ve ekibi önemli rol oynamıştı. Ağaoğlu bu ekibin oylarını aldığı için Sümer’den daha fazla oy sayısına ulaşmıştı. “Başkan ben olacağım” demişti oysa tüzüğe başkanı yönetim seçiyordu. Fakat koltuk ihtirası aklının ve bilimin önüne geçen Ahmet Ağaoğlu direnecekti.
Kongre akşamı Zorlu Grant’ta toplanmıştı Ağaoğlu ve ona destek verenler. Bu sırada lobiye kulübün önemli isimlerinden Ali Özbak girdi. Benim yanımda Ahmet Ağaoğlu’na, “Özkan Sümer ile sen iki yıl çalıştın. İstifa etmeyin ve yine uyum içinde devam edin 5 arkadaşınla birlikte.. İstifa edecekseniz mazbata almayın, yönetimi topal doğurmayın (Mazbata almasaydılar, Sümer yönetiminden delinen 6 isim görevlerine devam edebilecekti) Bu kötülüğü Trabzonspor’a yapmayın” dedi. Ağaoğlu yorum yapmadı. Ama Özbak gittikten sonra mazbata alıp, yönetimi topal doğurup, zayıf düşürüp, sonra istifa etmelerini sağlayarak yeniden aday olmak ve başkanlık koltuğuna oturmak fikri oluştu. Sabah bir toplantı yaptılar ve bu toplantıda mazbata alma kararını verdiler.
Yönetim toplantısında da başkanlık oylaması yapıldı ve Özkan Sümer başkan seçildi. Ahmet Ağaoğlu ve ekibi istifa edince yedek, hiç hayatlarında yöneticilik yapmamış 6 toy isim yönetime girdi. Sonra Özkan Sümer, meşhur Fenerbahçe maçının ardından dönemin başbakanı Recep Tayyıp Erdoğan’a isyan ederek, “Siyaset karşısında kulübümün haklarını koruyamadığım için istifa ediyorum” dedi, kararından geri dönmedi ve Trabzonspor kaotik bir süreç yaşadı. Ahmet Ağaoğlu’nun hiç sesi soluğu çıkmadı. Kenarda bekleyip, kendisini koltuğa taşıyacak olayların gelişimini keyifle izledi. Yönetim de Sümer’in istifasıyla genel kurul kararı aldı.
Ahmet Ağoğlu adaylığını açıkladı. Tek liste kongreye gidecekti, dikensiz bir gül bahçesi vardı önünde ama Mehmet Öksüzoğlu da aday olacağını deklere etti. Öksüzoğlu’nun bir tabanı yoktu ama korkak Ahmet Ağaoğlu, onunla bile baş edemeyeceğini düşündü. Kulübe yaptığı kötülüklerin karşılığında Trabzon’daki duyarlı Trabzonsporluların kendisini desteklemeyeceğine inanıyordu. Devreye dönemin Galatasaray fanatiği TFF başkanı Haluk Ulusoy’u soktular. Uzlaşma sağlandı. Öksüzoığlu ve listesinden 4 ismi yönetime alma sözüyle yollardaki tüm taşlar temizlenmiş oldu.
Ancak bir aksilik vardı.
Ahmet Ağaoğlu, korkak olduğu için bir süredir yanında Oflu İsmail olarak bilinen ünlü kabadayının yeğeni Ali Osman Hacısüleymanoğlu ile birlikte geziyor, tozuyor, Golf kulübüne gidiyordu. Hacısüleymanoğlu da kongre için Ağaoğlu ile birlikte Trabzon’a gelmişti. Listede Alaattin Çakıcı ve Sedat Peker’e yakınlığıyla bilinen iki ismi görünce, “Ahmet, bu isimler varsa yönetimde, ben de bu listede olacağım” diye dayatmada bulundu. Aslında yönetim kurulu asıl üye sayısı 15’di ama iki yeni isimle 17 olmuştu. Bunlara bir de Faruk Nafız Özak’ın isteğiyle, bir isim daha eklenmişti. Yani tüzüğe aykırı olarak 18 yönetici vardı.
Trabzon kanadından bir isim feda edilmeliydi. DSİ’de yemek vardı. Bir gün sonra kongre olacaktı. Ağaoğlu, yanında Ali Osman Hacısüleymanoğlu olduğu halde DSİ’deki yemeğe gitti. Burada Trabzon kanadından bir ismin feda edilmesini istedi. Asbaşkan adayı Ömer Eyüboğlu, “Ya hepimiz, ya hiç birimiz” dedi. Süleymanoğlu da, “O zaman hiçbiriniz” dedi. Ağaoğlu buradan ayrıldı ve Zorlu Grant Otel’e geldi. Odasına çekildi. Hacısüleymanoğlu elinde 40 kişilik bir listeyle, “Bunlardan bir ekip” yap diyerek Ahmet Ağaoğlu’na dayatmada bulundu. Ağaoğlu pabucun pahalı olduğunu anladı. Beşiktaşlı yakın arkadaşı Kaya Çilingiroğlu’nu özel uçakla Trabzon’a çağırdı. Ve o özel uçağa atladığı gibi İstanbul’un yolunu tuttu.
Arkasından da, “Burada tehdit ve dayatma var. Ben yokum” diye kısa bir not bıraktı. Yanına Trabzonspor camiasını değil, başka unsurları alarak büyük oynayacağını zanneden Ahmet Ağaoğlu, arkasına bakmadan terk ettiği Trabzon’a 15 yıl ayak basmadı. Trabzonspor’un maçına gitmedi, son 4 yılda üyelik aidatını bile ödemedi. Bordo-Mavili kulübe gönül verenler doğan kaos nedeniyle büyük sıkıntılar yaşadı. Herkes allak bullaktı. O gün, kongre kararı alan yönetim acil toplantıya çağrıldı ve hem Divan Kurulunun, hem de Özkan Sümer’in telkinleriyle Aralık ayındaki kongreye kadar görevde kalma kararı verdi. Bu da tüzüğe aykırıydı ama zülfüyara dokunulamazdı. O kaos ortamında yönetimde savaş verenlerden biri de genç Ekrem İmamoğlu’ydu. Ağaolu’nun, İmamoğlu’na fobisinin buradan başladığını söylememe gerek yok değil mi?
Ve kulübe bunca kötülüğü dokunmuş bir insan 15 yıl sonra, yurt dışındayken, Berat Albayrak’ın telefonuyla birlikte arkadaşlarına, “Ben Türkiye’ye dönmek zorundayım. Sanırım Trabzonspor’a başkan adayı yapılacağım” diyerek İstanbul’a .dönmüş, sonra da kongrede dikensiz bir gül bahçesinde başkanlık koltuğu kendisine altın tepside sunulmuştur.
Bu Ahmet Ağaoğlu, Trabzonspor’u AKP’nin ön bahçesi olarak kullanımına sunmuş, o partide kendisini başkanlık koltuğuna taşıyanların her dediğini yapmıştır. O emir doğrultusunda asbaşkanlık makamını dahi İstanbul’a taşımıştır. Bu Ağaoğlu önce Ünal Karaman’ı, sonra Hüseyin Çimşir’i göreve getirmiş, iki yıllık süre içinde bir dönem transfer yasağı olmasına rağmen 30 transfer yapmış, kasadan gereksiz yere 10 milyonlarca Euro’nun çıkmasına zemin hazırlamış, yetersiz, yeteneksiz ve ruhsuz isimlerle takımı perişan etmiştir. Zorunluluktan başlayan ve çok da başarılı olan altyapı hamlesinin kalbine hançeri saplamış, siyasetin koltuk altında “Şampiyon başkan” apoleti takabileceğini sanmıştır.
Borç yapılandırması adı altında geleceğe dönük daha büyük bir borcun altına sokmuş ama bunu da büyük bir zafer olarak topluma yutturmuştur. Şampiyonluk hesapları yaparken, altyapıdan gelen hem saha içi, hem saha dışı lideri Yusuf Yazıcı’yı satmış olması bile başlı başına büyük bir sorundur. Yusuf’u satmayıp, bir tek Sorloth’u transfer etmiş olsaydı bile Trabzonspor açık ara şampiyon olmuştu ama bunu çözebilecek bilgi yeterliliğine de asla sahip olmamıştır.
Ahmet Ağaoğlu’nun başkanlık süreci içindeki tüm eylemlerini ayrıntılarıyla yazmama gerek yok değil mi? Başkanlık koltuğuna oturmadan önce yaptıkları sanırım size bir fikir vermiştir.
Ve böyle bir ismi Trabzonspor kongre üyeleri hiç sorgulamadan, karşısına ciddi tek bir aday bile çıkarmadan başkanlık koltuğuna oturturken, “İşte kurtuluş formülü” demiştir.
Suçlu Ahmet Ağaoğlu değil, bu kulübün tarihini bilmeyen, sorgulamayan, sormayan, sorumluluk almayan, düşünmeyen ve hep siyasetin desteğiyle başarılı olabileceğini sandığı bir yönetimi seçerek başarı peşinde koşan, Trabzonspor camiasıdır…
SAYGILARIMLA!
Adnan Sungur /Gazeteci (Bültenci Değil!)

Bu yazı 1446 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar