Barcelona Futbol Kulübüne; Renklerinin bordo-mavi olmasının yanında, Katalanların D:iktatör Franco'ya karşı verdiği demokrasi savaşının öncüsü olup, "Futbol sadece futbol değildir" özdeyişinin mimarı oldukları için büyük sempati duyardım.
Büyük krizler yaşayan bu kulüpte Laporta'nın başkan seçilmesi ve onun göreve getirdiği Hollandalı futbol dehası Jhon Curuyf'un oluşturduğu altyapı ve futbol modeliyle birlikte hayranlık duymama neden olmuştu.
Barcelona altyapısından öylesine büyük yetenekler çıkarıyordu ki, oluşan takım dünya'yı kasıp kavuruyordu. Kendi altyapısından sayısız oyuncular çıkarmasının yanında, yine bünyelerinden yetişen teknik direktörleri de dünya futboluna sunuyordu. Oyun sistemleriyle de baş döndünüyorlardı. Bir dönem sahaya 11 altyapı orijinli futbolcuyla çıkan Barcelona, Şampiyonlar Ligi'ni, Süper Kupayı, Kıtalar Arası kupayı, İspanya şampiyonluk kupasını, Kral kupasını birçok kez müzesine götürüyor, bu anlamda örnek gösteriliyor, taraftar sayısını ise çığ gibi büyütüyordu.
Göğüs reklamı almayarak formanın parayla satın alınamayacak özel anlamlar taşıdığını dünyaya gösteriyor, paraya karşı direnişin sembollerinden biri haline geliyordu. Dünyanın her yerindeki sosyal yardım kampanyalarının da baş rol oyuncusuydu. Kasası ise hem gelirleri, hem de transferde sattıkları futbolcularla adeta ağzına kadar doluydu.
Adeta .dünyadaki ezilenlerin sahadaki sesiydi.
Bu yönüyle bir dönemlerin Trabzonspor'una da çok benziyordu.
Fakat sonra her şey değişti. Büyük yıldızları transfer ederek modaya uydu. Kasasından yüz milyonlarca dolar çıkararak başarısını sürdürmeyi denedi. Ama o başarılı görkemli günler yavaş yavaş yerini hayal kırıklığına bıraktı. Son birkaç yıldır ise kendi liginde zirveye oynasa da özellikle Avrupa ve dünya ölçeğinde tam bir hayal kırıklığına neden oldu.
Borçları 500 milyon Eurolarla ifade edilmeye başlandı. Aldıkları her yıldız oyuncu kasanın tam takır kalmasına sebep olurken, saha içi başarılar ve altyapıyı terk etmenin verdiği tahribatla bugün sıradanlaşma aşamasına geldi.
Geçen yıl Şampiyonlar Ligi yarı finali ilk maçında 3-0 yendikleri Tottenham karşısında rövanşta 4-0 yenilerek hayal kırıklığı yaratmışlardı. Bu kez ise kendi sahalarında Bayern München'e 8-2 gibi tarihi bir skorla mağlup olup teslim bayrağını çektiler.
Yazık oldu!
Tüm dünyanın gıpta ile izlediği altyapı dehası bir kulüpten, yıldız transferine kaymanın faturasını ağır ve acı ödediler.
Barcelona bu haliyle Trabzonspor ile ne kadar büyük benzerlikler taşıyor farkında mısınız?
Trabzonspor da altyapısı ve kentin yetenekleriyle, bir de kendi teknik direktörleriyle tüm Türkiye'yi titretirken, yıldız transfere yöneldiğinden itibaren ki 36 yıllık bir süreç yaşandı ve tam bir hayal kırıklığına uğradı. Ama tüketim ya da yabancı transferi çılgınlığından bir türlü vazgeçmedi.
Her kulüp için doğru tektir.
Trabzonspor için de Barcelona için de altyapı kurtuluştur.
Barcelona yine doğru ellerde belki yanlışından çabuk döner ama Trabzonspor ne yazık ki camiasının yanlışlarda ısrar etmesi nedeniyle daha uzun süre zirveyi görmek bir kenara, ekonomik iflasını da ilan ederek sahneden çekilebilir. Ya da satılabilir.
Umarım tutturulan yanlış yoldan döner mi?
Umudum yok ama yine de hayalim bu..Saygılar....
YORUMLAR