Ölümü Gülerek Karşılamak ( SON )
Haccac, Said bin Cübeyir (ra)'i kendine boyun eğdiremeyeceğini anlayınca, onu öldürmeye karar verir. Ama zalimler mazlumların canına kıyarken bile, onlara işkence yapmaktan zevk alırlardı. Haccac zevkten dört köşe kurulduğu koltuğunda, gurur ve kibrin adeta mücessem halini temsil ediyordu. Birazdan burada yaşanacaklar, mü'min görünümlü zalimlerin gerçek yüzünü ortaya koyması bakımından önem arzetmektedir.
Said bin Cübeyir (ra)'in derhal makamına getirilmesini emreder. Elleri bağlı, ayakları prangalı bir şekilde huzura getirilir. Said, vakur bir şekilde zalimin karşına dikilir. Mütevazi bir gönüle sahip olan bu insan, zalime karşı oldukça diktir. Ellerini arkadan beline bağlayarak Said'e yaklaşan Haccac, alaycı bir ifade ile;
- Senin adın nedir? diye sorar? Said, hem kendi adını hem de sorulmadığı halde babasının adını söyleyerek:- Adım Said, babamın adı da Cübeyr, der. Haccac, onun ve babasının adını çok iyi bilmesine rağmen, sadece alay etme, aşağılama adına tekrar sorar.
- Hayır. der. Senin adın şakî, babanın ki ise Kuseyr'dir, der. Said;
- Annem senden daha iyi bilir. Benim annem ismimi böyle koymuştur, der. Haccac;
-Senin annen de baban da sapıktır, der. Said, zalimin alay ve aşağılama maksadı ile sorduğu sorulara gayet sakin cevap verir. Bilinmez ama, belki de Said'in kendisine hakaret etmesini bekliyordu. İstediğini elde edemeyen Haccac, sinirlenerek;
- Seni öldüreceğim, ateş havuzlarına, ateş deryalarına atacağım, diyerek onun korkmasını ayaklarına kapanıp yalvarmasını bekler. Bu tehdit karşısında Said’in yüzünde adeta güller açar ve zalime dönerek;
- Anam bana iyi ki Said ismini koymuş. Beni dediğin gibi yakman, benim Saidliğimin işaretidir. Asıl o zaman ismimin anlamı tam yerine oturacaktır, der.
Said ile Haccac arasında geçen bu konuşma İslam tarihi kitaplarında sayfalarca yer almaktadır. Haccac, bu sorulardan sonra Efendimiz, Sahabe ve Emeviler ile alakalı bir çok soru sorar. Haccac, artık bu işi bitirmek için cellatlara gerekli emri verir. Cellatları başında gören Said, iki rekat namaz kılmak istediğini söyler. Zalim Haccac'ın bu soruya verdiği cevap, siyasetin ve siyasileştirilmiş bir dinin, insanı ne hale getirdiğinin en acı örneğini ortaya koyuyordu.
- Tamam Ama, Kâbe’ye doğru değil, Hristiyanların Kıblesine doğru kılabilirsiniz, der. Said bu cevap karşısında, şaşırmakla birlikte: ''Doğu da, Batı da bütün yeryüzü Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın zatı işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.'' (Bakara,115) ayetini okuyarak yönünü Küdüs'e dönerek iki rekat namaz kılar.
Burada şunu da belirtmekte yarar görüyorum. İslam dünyası, Asrı Saadet'in dışında kalan bütün devirlerde dine, Kur'ana hizmet ediyor havası vererek, kitleleri peşinden sürükleyen Müslüman görünümlü zalimlerden çok çekmiştir. Bunlar, dini kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak, hem taraftar hem de dünyalık yığmışlardır. Ne zaman ki karşılarında Said gibi yiğitleri görünce iftira, işkence, zulüm yapmaktan çekinmemiş ve yapmış oldukları bu zulümler için alim müsvettelerinden de fetva almayı ihmal etmemişlerdir. İşte bununla da istediklerini mü'min, istediklerini hain ilan ederek toplumu sürekli kutuplaştırmışlardır.
Zalim, hiç bir devirde zulmü ile âbat olmamış ve olmayacaktı. Her Said, bu dünyadan ayrılırken, kendisine zulmeden zalimleri de arkasından sürükleyip götürmüştür. İşte onun da son duası bir mazlum olarak, zalimine idi.
''Ya Rabbi bana yapılan bu zulmü onun yanında bırakma. Kanımı ondan iste, sen talep et. Beni onun eliyle Muhammet ümmetinden öldürülen son maktul eyle.'' diye de niyazda bulunur. Ve başı bir kılıç darbesiyle bedeninden ayrılır. Yüce Allah, dostlarının zor zamanlardaki isteklerini asla geri çevirmez ve 120 bin insanı öldürdüğü nakledilen bu caninin en son öldürdüğü insan da, duası üzerine yine Said bin Cübeyr olur.Zalimler İçim Kaçınılmaz son
Bir rivayete göre, cellatlar tarafından bedeninden ayrılan o mübarek başı yere düşünce şehadet getirir. Bu olay Haccac'ı çok derinden etkiler ve bu yaşananların etkisinde kalarak, geceleri uyuyamaz hale gelir. Sürekli kâbus görerek uykusundan kan-ter içerisinde büyük bir korkuyla uyanır. Adeta deli tavuk gibi yerinde duramaz. ''Neyime benim Said. Neden bunu yaptım. Neden onun kanına girdim '' diyerek kendini suçlar ama, son pişmanlık fayda vermeyecekti.
Günler ilerledikçe hastalığı da ilerler ve adeta aklını yitirecek noktaya gelir. O da diğer zalimler gibi, şeytana uyduğunu, kandırıldığını söylese de, son pişmanlığın ona da hiç bir faydası olmayacaktı. Rivayetlere göre bu delirme ve pişmanlık seansları tam kırk gün devam eder. Mazlumun duası kabul olur ve Zalim Haccac, başka hiç bir mazlumun canını yakmadan, kanına girmeden 714 yılında kendisinin kurduğu Vasıt şehrinde ölür.
Zalimin ölümü İslam dünyasında büyük bir sevinç’le karşılanır. ''Ölüm haberini alan âlimler ona rahmet dilememişler; Hasan-ı Basrî, 'Allahım, onu ortadan kaldırdığın gibi sünnetini de kaldır,' diye dua etmiş, '' Ömer b. Abdülazîz şükür secdesine gitmiş ve İbrahim en-Nehaî sevincinden ağlamıştır.'' (Bk.TDV İslâm Ansiklopedisi,14. cildinde, 427-428)
Bütün gücünü Emevi saltanatını ayakta tutmak için harcayan Haccac, yirmi beş yılı aşkın bir mücadeleden sonra milletin ahını sırtlayarak bu dünyadan göçer. Mezarının halk tarafından tahrip edilmesi ihtimaline karşı, sapa bir yere gömülerek üzerinden akarsu geçirilmiş, bir kasırga misali zulüm estirdiği bu topraklarda kendileri gibi mezarları da bir hiçliğe terkedilmişti.
Haccac gibi, kazanma kuşağında kaybedenler, İslam'a, vatana ve millete hizmet etmiş olsalar bile, yaptıkları zulümler neticesinde isimleri zalimler defterinin başına yazılacaktır. Ama dünya durdukça Said'ler saygıyla yad edilirken, Zalimler tarihin kanlı sayfalarında nefretle yad edileceklerdir.
'' Allah'ın emirlerini böylesine pervasızca çiğnedikten sonra yine de kendilerinin Müslüman olduklarına inanmalarının sebebi sakallı, salavatlı ve hacı oldukları mıdır? Onlar böyle bir vehimle kendilerini avutacak yerde Kur'an'ın ruhuna nüfuz etmeye çalışsınlar, Peygamber'in şahsiyetini biraz daha yakından tanımaya gayret etsinler o zaman yaptıklarından ve kendilerinden iğreneceklerdir.'' ( N.Topçu, İradenin davası, 244)
'' Allah'ın emirlerini böylesine pervasızca çiğnedikten sonra yine de kendilerinin Müslüman olduklarına inanmalarının sebebi sakallı, salavatlı ve hacı oldukları mıdır? Onlar böyle bir vehimle kendilerini avutacak yerde Kur'an'ın ruhuna nüfuz etmeye çalışsınlar, Peygamber'in şahsiyetini biraz daha yakından tanımaya gayret etsinler o zaman yaptıklarından ve kendilerinden iğreneceklerdir.'' ( N.Topçu, İradenin davası, 244)
'' Zalimler için yaşasın cehennem ''