Haksızlık Karşısında Eğilmeyen Bir Baş -2-
Diklenmeden DİK Durmak
Hucr b. Adî, Emevi iktidarının zulmüne karşı, dim dik ayakta durmuş, Hak bildiği davada ''Allah var gam yok '' diyerek, yoluna devam etmiş nadide bir kahramandır. Tek istediği, siyasi iktidar tarafından Cuma hutbelerinde Peygamber damadına yapılan haksız linç ve karalama kampanyalarının sona erdirilmesi idi. Hucr, Allah (cc) ile irtibatı kavi olan, onun razılığını hayatının gayesi haline getiren, Hz. Aişe (rha) ve Hasan Basri Hazretleri tarafından da, Allah ile irtibatı, ibadete düşkünlüğü, takva sahibi olması ile takdir toplayan bir insandı.
Evet, Emevi hükümeti anlaşılması zor ve anlamsız bir şekilde Hz. Ali (ra) ve taraftarlarına karşı amansız bir linç kampanyası başlatmıştı. Sebebine gelince; Hz. Ali gibi malk-mülk, makam-mansıp, rahat ve rehavetin belini bükemediği Peygamber damatının iktidarı ele geçirmek istemesiymiş. Ne acıdır ki, o gün yapılan bu haksız tutum ve davranışlara, iftira ve yalanlara halkın büyük bir kesimi de inandırılarak, toplum sessiz sürüler haline getirilmişti. Kime? Kendi Peygamberinin arkadaşlarına, damadına, torunlarına ve Ehli Beyt'e karşı.
Her Şey Bir Hutbe ile Başladı
Hz. Ali (ra)'ye karşı bu karalama ve iftira kampanyaları artık dayanılmaz bir hal almıştı. Bir cuma günü hutbede Hz. Ali (ra)'ye karşı, ağza alınmayacak hakaretlerin sarf edildiği bir esnada, Küfe'nin sayılı eşraflarından, ticari sahada büyük bir saygınlığı ve ağırlığı ile tanınan ticaret erbabı Hucr b. Adî, bir '' Elif '' misali ayağa dikilerek; ''Hz. Ali’de hayırlı hizmet ehli bir insandır. Onu da hayırla yad etmek gerek.'' der ve; '' Ey iman edenler! Kendiniz, ana-babanız ve akrabalarınız aleyhinde de olsa adaleti titizlikle ayakta tutan ve Allah için şahitlik eden kimseler olun.''(Nisa,135) ayetini de sözlerine dayanak yaparak bu yapılan insanlık dışı karalamalara karşı çıkar.
Evet, o gün camide yaşananlar sadece bundan ibaretti ama, Hucr için bu olay sıkıntılı bir dönemin, siyası baskı ve bir linç kampanyasının da başlangıcı anlamına geliyordu. Bu sözlerden kim ne çıkarabilirdi ki demeyin. Çünkü bütün olaylar sadece bu sözlerden başlamış ve ortalığı alev topuna çevirmişti. Kimler bu ateşi yaktı derseniz, o günün müfterileri, menfaatçileri, sırtını devlete dayamış ve hortumların kendilerine akıtıldığı şakşakçılar ve gönüllerini saray ehline kiralamış omurgasız insanlardı.
İşte bu hasta ruhlar olayları anında gerekli yerlere ulaştırmış, bunları devlete karşı başkaldırmak ve hatta halkı Halifeye karşı kışkırtmak olarak lanse etmişlerdi. Bundan sonra yapılacak ilk icraat başta Hucr b. Adî olmakla, ona yakın olanlar ve onu sevenlerin aleyhinde bir linç kampanyasının başlatılması olacaktı. Yapılacak bu algı operasyonlarıyla birlikte yapılması gereken çok önemli bir iş daha vardı ki o da, yüksek çıkan seslere anında müdahele etmek ve gerekirse değişik tedbirlere başvurarak, onları tamamen sindirmek olacaktı.
Korkutma ve Sindirme Operasyonları
Bütün planlar hazırdı ve işe en gür çıkan ses olarak Hucr b. Adî'yi susturmakla başlayacak, bununla birlikte ticaret yaptığı kişiler, kurum ve kuruluşlar değişik baskılara maruz bırakılarak, Hucr ile ilişkilerinin kesilmesi sağlanacaktı. Hucr, bunların hiç birinden korkmadığını duruşuyla belli edince, üzerindeki baskılar daha da artmış, etrafındaki daire sürekli daraltılmıştı. Bu arada Hz. Ali (ra)’ye cuma hutbelerinden lanet okuma meselesini Küfe'ye taşıyan ve siyasi çıkarları yüzünden sürekli ateşi körükleyen taşeron vali Muğire b. Şü'be vefat eder. Küfe'nin yeni valisi Ziyad b. Ebih, ilk iş olarak Hucr Bin Adî ile baş başa görüşerek, kendisine dünyevi bazı vaatlerde bulunarak onu razı etmeyi dener.
Valinin bu hareketi siyasetin gerçek yüzünü ortaya koyması bakımından çok önemlidir. Güya o da Hz. Ali'yi seven, onu çok önemseyen, onun büyüklüğünü kabul eden birisi olduğunu ama, devletin otoritesini sarsacak söz ve davranışlardan da uzak durulması gerektiğini söyler. Yani, söylediklerin doğru da olsa yalana bel kırıp boyun bükecek, doğruyu söylemekten vaz geçeceksin demeye getiriyordu işi. O, sanki valinin dediklerini hiç duymamış gibi, Hz. Ali'ye yapılan bu hakaretlere son verilmediği müddetçe, hak bildiği yolda yürümeye devam edeceğini bir kez daha yeniliyordu.
Onun istediği sadece Hz. Ali (ra)'ye yapılan bu çirkin iftiraların, bu zulmün son bulmasıydı. Susması karşısında kendisine teklif edilenlere gelince, zaten dünyalıklar karşısında bel kırıp boyun bükecek bir insan değildi. Sonunda vali hal diliyle Hucr b. Adî'ye; '' Ya bize itaat edersin, ya da sana yaşama hakkı vermeyiz'' şeklindeki gerçek niyetini açıklamak zorunda kalır. Hucr'u baskı ve gelecek korkusuyla ikna edemeyen Küfe valisi, değişik baskı ve iftiralarla etrafındaki halkın ondan koparılmasını sağlayacak planını sahneye sürer. Sürekli iftiralar, ağza alınmayacak sözlerle halk nazarında küçük düşürülerek itibarsızlaştırılacaktı. Tam da bu planın uygulamaya koyulduğu günlerde Küfe valisini geçici bir görev için Şam’a çağırılır yerine Amr bin Hureys'i getirilir.
Onun istediği sadece Hz. Ali (ra)'ye yapılan bu çirkin iftiraların, bu zulmün son bulmasıydı. Susması karşısında kendisine teklif edilenlere gelince, zaten dünyalıklar karşısında bel kırıp boyun bükecek bir insan değildi. Sonunda vali hal diliyle Hucr b. Adî'ye; '' Ya bize itaat edersin, ya da sana yaşama hakkı vermeyiz'' şeklindeki gerçek niyetini açıklamak zorunda kalır. Hucr'u baskı ve gelecek korkusuyla ikna edemeyen Küfe valisi, değişik baskı ve iftiralarla etrafındaki halkın ondan koparılmasını sağlayacak planını sahneye sürer. Sürekli iftiralar, ağza alınmayacak sözlerle halk nazarında küçük düşürülerek itibarsızlaştırılacaktı. Tam da bu planın uygulamaya koyulduğu günlerde Küfe valisini geçici bir görev için Şam’a çağırılır yerine Amr bin Hureys'i getirilir.
Dik Olan Omurga Kırılır Fakat Eğilmez
Bu arada, kendisine yapılan bu haksız kampanyaların aslının olmadığını, bunların bir iftiradan ibaret olduğunu anlatmaktan da geri durmayan Hucr, beklenmedik bir hamle yaparak bu karalama ve baskılardan korkmayacağını, hiç kimseye boyun eğmeyeceğini ilan edercesine, 3000 kişilik taraftarıyla ''Beraberlik Platformu '' adı altında bir birlik kurarak, sevenleriyle güçlerini birleştirme kararı alır.
Gündeme bomba gibi düşen bu haber kısa zamanda saraya ulaşır. Bu platform tamda yandaşların aradığı bir hadiseydi. Hemen kara ruhlu, kara kalemli yandaşlar, bu platformun devlete karşı bir güç gösterisi olduğu ve asıl yapılmak istenenin de Halifeyi alaşağı etmek olduğunu ileri süren propaganda yapmaya başlarlar. Bu olaylar o kadar gündemde tutulur ki, halk arasında bir kafa karışıklığı meydana getirilerek, söylenen bu yalanlara toplumun da belli ölçüde inandırılması sağlanır. Bunun sonucunda halkın bir kısmı, Hucr b. Adi'yi devlete başkaldıran âsi birisi olarak görmeye başlar.
Tekrar Küfe'deki görevinin başına dönen Ziyad, bu defa kampanyanın hızını daha da artırarak Hucr b. Adi ve taraftarlarına karşı sert bir uyarı metni yayımlar. Hucr ve taraftarları bu sert uyarıya aynı sertlikle karşılık vererek, Peygamber damadına yapılan bu haksız ve asılsız iftiralardan vaz geçilmediği sürece hak gördükleri bu yolda devam edeceklerini, müfteri ve yalancılara asla boyun eğmeyeceklerini bir kez daha ilan ederler.Bu sert cevap karşısında Hucr’un geri adım atmayacağını anlayan Ziyad, değişik iftira ve yalanlarla onu tutuklayıp, uydurma delillerle hapse atmanın planlarını yaparken, aynı zamanda Hucr b. Adi'nin hatırı sayılır, sözü dinlenir, etrafında çok sevilen ve güvenilen bir eşraf olduğunu da göz ardı etmez.