İçme suyunu eşeklerle taşıyan köy yazımın altına dün akşam bir yorum ve bazı görüntüler eklendi...
Tam okumadım; ama özetle yalan yazıyorsunuz, biz oraya aylar önce yol ve su deposu çalışması başlattık demeye çalışıyordu...
Kendisi de oranın yapılması işi verilen taşeronmuş sanırım..
Basın açıklaması gibi yorum ve görüntüleri sildim; şahsı da engelledim...
Bunu neden yaptığıma gelince...
Böyle bir açıklamayı; taşeron olduğunu iddia eden biri değil, Tokat valisi yapması gerekir...
Ne o yahu; Tokat Valiliğinin basın açıklamalarını yapma işi de mi, yandaş taşerona verildi?
Valinin yerine taşeronlar mı konuşuyor artık?
Yerim ben sizin, kıskanç görümce tavırlı, 'seni gazeteci yerine koymuyoruz' kaprislerinizi...
Kimin gazeteci olup, kimin olmadığına siyasetçinin kaş işaretlerine bakarak karar veren bir valilikte; ne bileyim ki devlet gerçek manada temsil edilebilsin...
Siyasete bulaşmadan; memlekete, millete; ayrımsız, eşit, adil hizmet edilebilsin...
Sizin salonlarda ne konuştuğunuz, kendinizi hangi savunmalarla tatmin ettiğiniz beni pek ilgilendirmiyor...
Bu memlekette kimler gerçek vali ve kaymakam, kimler gerçek gazeteci; millet pek ala biliyor...
Sonra geçen yaz, özel idare ve belediye kaynaklarına dayandırarak; Zile'nin birçok köyünde içmeye su bulunamadığını.. Suyu Valiliğe bağlı Özel İdarenin de götüremediğini.. Görevi olmamasına rağmen, o köylere suyu Zile Belediyesi'nin tankerlerle taşımaya çalıştığını.. Onun da yeterli olmadığını yazmadım mı?
Ne bu, yüzüne silikon bastırmış teyzeler gibi; yüzünüzdeki kalıcı şaşkın ifade halleri?
Neyi bilmiyorsunuz, neyden haberiniz yok?
Valiliğin basın danışmanı Gülay hanım varmış...
Ne zaman ki bir kaç kez aradı; bazı konularla ilgili istişareler yaptı; o zaman haberdar oldum kendisinden...
Son görüşmemizde baktım ki; yazımı onların istediği gibi yorumlamam yönünde telkin ve sufleler vermeye çalışıyor...
Ben kendi bakış açıma göre yazınca; küsüverdi...
Sağda solda diyormuş ki; Kemal Vanlı'nın telefonunu açmıyorum...
Yahu ben seni tanımaz etmezdim; ta ki sen arayana kadar...
Cep telefonunu da oradan kaydettim...
Hayırdır; sen gazetecilerin arkasından dedikodu yapmak için mi oradasın; yoksa vali bey ile gazetecilerin ilişkilerini, vali beyin basındaki imajını düzeltmek için mi?
Ben salon gazetecisi miyim ki; seninle telefonda konuşma ihtiyacı hissedeyim...?
Kimi eziklemeye çalışıyorsun?
Sen de gazetecilik kumaşı varsa; Tokat gibi bir ilde evine içme suyunu eşekle taşıyan köylülerle ilgili, kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama hazırlarsın...
Buyur; senin yazman, valinin de altına imza atması gereken açıklamayı taşeron yapmaya çalışıyor...
Sen bir kendine, bir de bana bak; ondan sonra dedikodu yap sağda solda...
Öyle ya; siz daha, Vali Hatipoğlu'nun, FETÖ imamının referans listesinden çıkmasına da açıklama yapmadınız...
Siz susuyorsunuz diye, bizler unuttuk mu?
Vali bey FETÖ imamı Muhammet Köleoğlu'nun referans listesinden çıkmasına bir açıklama getirmeyecek mi?
Şaka mı bu?
Koskoca il valisinin itirafçı bir FETÖ imamının listesinden çıkması; yani, vali Numan Hatipoğlu'nun FETÖ ile iltisaklı olma ihtimali es geçilecek bir durum mu?
Ne yani; şimdi bu yazının altına da, bir başka taşeron gelip, "yalan yazıyorsunuz, vali beyin FETÖ ile bağı yok" diye yorum yaparak mı açıklık getirecek?
Dedikodu yapmayı, kapris yapmayı, trip atmayı bırakında, işinizi yapın bir zahmet....
Ben bu Tokat'ta ne valiler gördüm!
Beni en az 20 kez telefonla arayıp; bizzat makamına davet eden valinin; bir gün Tokat'ta olduğum bir zaman uğramak için aradığımda, eve kaçıp, hasta numarası yaptığına dahi şahit oldum...
Bana bahane üretmekle de yetinmemiş; işi garantiye almak için, bir arkadaşımı da arayıp; "sakın gelmeyin, büyük sıkıntı olur" demişti...
Benimle görüştüğünün duyulmasından o derece tırsmıştı...
Sorsanız; adı vali...
Sorsanız; devleti temsil ediyor..
Ama kiminle görüşeceğine dahi, siyasetçi ne der kaygısı ile karar veriyor....
Benim ne valiler ne de siyasetçilerle görüntü vermeye; onların elini sıkmaya ihtiyacım yok...
Ben işimi yapar; diğer dosyalarıma geçerim...
Ve bu arada da; valiler, kaymakamlar da işini yapsın diye beklerim...
Herkes dedikodu yapmayı, trip atmayı, halay çekmeyi bırakıp; bir an önce işini yapmaya başlarsa memnun olurum...
Haydi hayırlı işler!