Haddini bilen kul, kendisine sunulan nimetlerin en küçüğünden en büyüğüne, aldığı nefese kadar tanrısına teşekkür etmelidir...
Tanrısını bilen, haddini de biliyor demektir...
Diyanet işleri başkanımız Ali Erbaş çok mutlu...
Çünkü; Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, onu yeniden Diyanet İşleri Başkanı atamış...
Ali bey kendisine bahşedilen bu nimetin farkında olarak yaptığı paylaşımla; Verdiği görev için "ulvi" diyerek Anayasayı yüceltmiş...
Atadığı için teşekkür ederek Erdoğan'ı yüceltmiş...
Ama nedense; kavuşturduğu nimet için hamd ederek, şükrederek, Allah'ın yüceliğine dikkat çekme ihtiyacı hissetmemiş...
Ben buna önce şaşırsam da sonra şaşkınlığım geçti...
Dinimizde; görev, makam veya başka bir nimete kavuşanın aklına önce Allah'ı gelir ve buna paralel şükredilir...
Ama bu bizim dinimizde böyle... Güneşi tanrı edinenler; güneşe... evreni tanrı edinenler; evrene, veya başka tanrı anlayışına sahip olanlar da o tanrılarına teşekkür yani; şükreder...
Her dinin değişmezidir kulun tanrısını bilmesi... lütfettiklerinin farkında olması.. Tanrısına nankör olmaması... bir işaret verdiğinde ona uygun davranış ve söylemler geliştirmesi... bir nimet verdiğinde O'na teşekkür, yani; şükretmesi...
En önemlisi de; kulun tabi olduğu tanrısına ortak koşmaması gerekir...
Her neyse; Diyanet İşleri Başkanımız, makamı kendisine veren Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkür edince öğrendim yeniden diyanet işleri başkanımız olduğunu...
Ben de cenabı Allah'tan bu atamayı hayırlara vesile etmesini diliyorum...