Tokalaşmalar...
Birlikte pozlar vermeler...
Siyasi paslaşmalar...
Mitingler yapmalar...
Birlikte gazete basmalar...
Birlikte karakolda milletvekili dövmeler...
Karşılıklı methiyeler düzmeler...
"Reis" diye hitap etmeler...
Yılın iş adamı seçmeler...
Gazetelerinde çarşaf çarşaf manşetlere çekmeler...
Sonra...
Şimdilerde gazetelerinde haber yaparken isminin başına şunu yazıyorlar..; Organize Suç Örgütü Elebaşı...
Hiç ayarları yok...
Hocaefendiden; Fethullahçı Terör Örgütü elebaşına..
Yılın iş adamından... Reis'den; Organize Suç Örgütü Elebaşına...
Geçişler, dönüşler öyle keskin...
Çarklar öyle büyük...
Bu çarkları, bu dönme, döndürme hareketlerini kalçalarıyla yapanlara, "dansöz" denilen ülkede oluyor tüm bunlar...
İyi tamam da.. anladık organize suç örgütü de kimlerle organize...?
İçinde siyasetten, bürokrasiden, emniyetten, yargıdan kimler var...?
Organize de... ne kadar organize...?
Nereye kadar organize...?
Sedat Peker, Gazeteci Kutlu Adalı'nın öldürülmesi için, Korkut Eken'in kendisinden profesyonel tetikçi istediğini... kendisinin de kardeşi Atilla Peker'i Korkut Eken'in emrine verdiğini söyledi...
Boru mu yahu; bir suikast...
Bir gazeteci cinayeti...
Peker'in bu itirafları üzerine, yer yerinden oynaması, polislerin kapıları kırıp, bir çok isme operasyon yapması gerekirken hiç bir hareket olmadı...
Bildiğim kadarıyla bir şey olmayınca, tetikçi Atilla Peker savcılığa gidip kendi ifade verdi...
İfadesinde suikast iddiasını, devletin savcısı huzurunda itirafa dönüştürerek resmi kayıtlara geçmesini sağladı...
İtirafta 3'ü açık seçik.. Biri de arşive bakılarak kolayca tespit edilecek 4 isim veri...
MİT'çi Korkut Eken...
Emekli Korgeneral Galip Mendi...
Dönemin yarbayı Enver Tosun...
İsmini hatırlayamadığı ama istenirse kolayca kimliği tespit edilebilecek dönemin Alay Komutanı...
Ama hiç biri gözaltına alınmadı...
Hiç birinin ifadesine başvurulmadı...
İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu karşı atağa geçti... Peker'i tecavüzcülükle suçladı...
Peker'in genç bir kıza tecavüz ettiğini, ama karakolda üstünün kapatıldığını söyledi...
"Genç bir kıza Tecavüz etti" diyor...
"karakolda üstü örtüldü" diyor...
Evet-evet..; tüm bunları mahallenin berberi değil, içişleri bakanı söylüyor...
Öte yandan; İçişleri bakanı olarak, böyle bir şeyi bilip, neden dosyayı yeniden açmadığının hesabını vermiyor...
Bu nasıl bir rezalettir...
Bir suç örgütü elebaşının genç bir kıza tecavüz etmesi mi...?
Bunun karakolda örtbas edilmesi mi...?
Bütün bunları içişleri bakanının bilmesi mi...?
Bunlardan hangisi daha büyük bir skandal söyleyebilecek var mı..?
Soylu yetinmedi...; bir milletvekilinin Sedat Peker'den her ay 10 bin dolar aldığını söyledi...
Yüce meclisin çatısı altında bir Milletvekili Organize Suç Örgütü Elebaşından maaş alıyor...
Bunu da İçişleri Bakanı biliyor...
Sonuç..;
Sonuç..; İmamoğlu'na soruşturma, Kılıçdaoğlu'nun dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke...
Yahu tamam anladık bir şey yapmıyor, seyrediyorsun... kim bu organize suç örgütü elebaşından maaş alan şerefsiz bari onu açıkla...
Onu da açıklamıyor...
Bir şerefsizi, bir alçağı koruyor...
Tamam inandım... Sedat Peker organize suç örgütü elebaşı....
Peki içişleri bakanı... O temiz mi...?
İnanalım mı temiz olduğuna...?
Temizse; bir milletvekilinin suç örgütü liderinden maaş aldığını bildiği halde neden bir şey yapmamış...?
Neden seyretmiş...?
O milletvekili aldığı maaşlar karşılığı suç örgütü liderine nasıl hizmet etmiş...?
Tamam anladık...; organize suç örgütü lideri...
İyi de doğrudan ve dolaylı kimlerle organize...?
Kimlerle, kimlerin sayesinde suç işlemiş...?
Kimler üstünü örtmüş.. Kimler görmezden gelmiş...?
Sonra neden birden üstünü açmaya... görmeye başlamışlar...?
İtiraf etti adam; gazete basmış...
Talimatı da bir milletvekilinden almış...
Sonra o milletvekiline asıl talimatı veren kim...?
İpin ucu nerelere uzanıyor... ne kadar organize işler bunlar...?
İtiraf ediyor, karakolda gözaltındaki bir eski milletvekilini dövdürmüş...
Dövdürme talimatını da yine bir milletvekilinden aldığını söylüyor...
Saldırıya uğrayan milletvekili de açıkladı... saldırı doğru... milletvekilin talimatı doğru...
Doğru yahu doğru...
Adam karakolda milletvekili dövdürmüş...
Karakolda karakolda...
Devletin namusu sayılır orası... boru mu...?
Saldırıya uğrayan milletvekili, bu saldırının emrini veren milletvekilinin Metin Külünk olduğunu da söyledi...
Daha ne söylemesini bekliyorsunuz...?
Harekete geçilmesi için daha ne olması gerekiyor...?
Al sana organize işte...
Al sana suç işte...
Al sana örgüt işte...
Al sana siyasi ayak işte...
Sırf buradan yürüsen, organize suç örgütünün siyasi ayağını çökertirsin...
Ne oldu peki..?
Koskoca bir hiç...
Peker örgütünün siyasi ayağının kim olduğu bilindiği halde... bunu halkta bildiği halde operasyon yapılmıyor... bırakın operasyonu ismi dahi açıklanmıyor...
Bütün bu fotoğrafa bakınca..; FETÖ'nün siyasi ayağının neden bulunamadığını da görebiliriz değil mi..?
FETÖ ve SOSÖ (Sedat Peker Organize Suç Örgütü) ile kimler iç içeydi.. Kimler kol kolaydı...?
Sonra nasıl birbirlerine düştüler...?
Hikaye nerdeyse tıpatıp aynı değil mi..?
Ya şimdi birbirlerine destek açıklayanlar... FETÖ'de SOSÖ'de olduğu gibi yarın birbirlerine düşerse...
Üstü kapalı tehditleşmeler falan..; ipler çok gerildi çünkü...; her an her şey olabilir...
Yeni birileri daha, kılıçları çekip itirafçı olmaya başlarsa ne olacak...
İsimlerinden yeni bir terör ya da suç örgütü üretip, operasyon mu başlatacağız...
Bu daha nereye kadar gidecek...?