Gelelim Reşadiye'mizin başına musallat edilen maden belasına...
Ve siyasetin nasıl ihanete dönüştüğüne...
Verilen oyların insanların başına nasıl bela olduğuna...
İlçenin başlıca geçim kaynağı tarım, hayvancılık, turizm...
Bunların temel taşı da, yaylalar, meralar ve doğal kaynaklar...
Bu kaynaklardan koskoca ilçe ekonomisi dönüyor...
İnsanlar yüzyıllardır, bu coğrafyada bu kaynaklardan faydalanarak hem kendi ekonomisine, hem ülke ekonomisine can veriyor...
Karını doyuruyor...
Bildiğin altın zaten...
Ama sağlık vereni hayat veren, yaşatan... kirletmeyen altın...
Ve bir kez aldığında tükenmeyen... her yıl yeniden ve yeniden altın veren bir doğa..
Reşadiye İlçesinin mera varlığı yaklaşık 253 bin dekarmış.
Bu meralar Tokat İli meralarının % 20’ine denk geliyor..
Büyük bölümü bu mera ve yaylalarda yetişen 25 000 civarında küçük baş, 14 000 civarında ise büyük baş hayvan varlığı ile bölgenin yüzde 85 faaliyet alanı hayvancılık...
Sırf Arıcılıkta; Tokat İli potansiyelinin % 25’ini oluşturuyor Reşadiye ve her yıl yaklaşık 100 ton bal üretiliyor ilçenin meraları ve yaylalarından...
Kuyucak Köyü ve Selemen Yaylasının önemli bir bölümü ormanlar ve meralarla kaplı...
Bu yazdıklarımın önemli bölümü ise; Reşadiye İlçesinin özellikle kuzey kısmındaki Kuyucak Köyü ve Selemen Yaylası çayır-mera alanları sayesinde gerçekleşiyor...
Yok eden, talan eden, katleden vahşi madencilik de tam da bu bölgede yapılmak isteniyor..
Bitmedi...;
Ayrıca uzun yıllardır içme suyu sıkıntısı çeken Reşadiye ilçe merkezinin bu sıkıntısı, Selemen bölgesinde bulunan su kaynağını ilçe merkezine getirme projesi ile giderilmek isteniyor...
İşte o proje de bu maden sahasının içinde kalıyor...
Ya Reşadiye su sıkıntısı çekmeye devam edecek... Ya da suyuna siyanür zehri karışma tehlikesine katlanacak...
Bölgede bulunan ve ürettiği peynir ile uluslararası birincilik ödülü alan, bölgenin kadınlarının oluşturduğu ve Tokat’ın örnek peynir fabrikası olan S.S. Yağsiyan Tarımsal Üretim Kooperetifine süt sağlayan hayvanların yaylakları da bu maden sahasının içinde kalmakta olup kooperatif ürünlerine ciddi zararlar vereceği ortada...
Gördüğünüz gibi, balından-peynirine.. etinden-sütüne... içme suyundan, doğasına hepsi birer doğal altın...
Her yıl ama her yıl yeniden fışkıran altın...
Ve hepsi tehdit altında...
Öte yandan maden şirketleri çıkardıkları altından devlete yaklaşık yüzde 1,5 2 oranında pay veriyor...
Bu pay ile devlet; bırakın tarımı, hayvancılığı turizmi... sırf içme suyu kaybını telafi edemez...
Sırf doğa katliamını onaramaz...
Bu bilgileri yarın Tokat Valiliği önünde basın açıklaması yapacak çevre platformu ve STK'ların Tokat Valiliği'ne yazdıkları "ÇED GEREKLİDİR" talebi metinlerinden aldım...
Bu ne yerliliktir... ne millilik...
Bu düpedüz; işgal mantığıdır...
Bu düpedüz; katliamdır, bölge insanının ana geçim kaynaklarına darbedir...
Bu düpedüz; halden anlamamazlıktır...
Bu düpedüz; bir kaç şirketi, yüz binlerce insana tercih etmek...
Yüz binlerce insanı, aç çakallara benzeyen gözünü kan bürümüş şirketlerin önüne atmaktır...
Bir kentin insanı bu kadar sahipsiz bırakılamaz...
Bu kentin siyasetçilerinin, bu kente ihanet etmemek gibi bir borçları görevleri vardır...
Bütün bunlara sessiz kalmaları, aldıkları o oylara ve güvene ihanettir...
Bütün bu bilgiler yalansa...
Maden şirketleri ihya edecekse bölgeyi....
Maden şirketleri zengin edecekse insanları çıksın açıklasınlar...
Tokat'ın neredeyse tamamında siyaset ve bürokrasi şirketlerin çıkarlarına çalışmaya devam ediyor...
Oyu ve yetkiyi halktan alanlar, her çetin sınavda halka sırtını dönmeye...
Halkı duymamazlıktan gelmeye devam ediyor...
Bunun adı siyasetçiyse batsın bir siyaset...