Durum böyleyken böyle...
Yine bir satma hikayesi; yine dışarıdan bir müşteri...
"Yassıada'yı da satıyorlar" desek; birilerinin kıçı tavana vurur....
Ama durum başka bir şey değil...
Lakin ada göründüğü gibi otelden ibaret gibi bir şey...
Ülkemi postmodern bir işgalle karşı karşıyaymış gibi hissediyorum...
Öyle bir işgal ki; en son işgal edilen Suriye ve Ukrayna'da gördüğümüz şekilde ,bu ülkenin sahipleri de ülkelerinden gitmek istiyor...
Sadece normal halk değil; aristokratları, burjuvaları, sanayicileri, aydınları, doktorları, öğretim üyeleri gitmek istiyor...
Onların yerlerine yabancılar geliyor; ve ülkenin gerçek kaleleri olan sanayi kuruluşları başta, kurum kuruluşlarını tek tek ele geçiriyor...
İnanın silahla saldırsalar bu kadar başarılı olamaz...; bu kadar kazanım elde edemezlerdi...
Etseler dahi; bu kadar kalıcı olamazlardı...
Çanakkale'yi silahla geçemeyenler; gözünü para hırsı bürümüş iktidar güruhuna parayı vererek; Çanakkale'yi de geçtiler, Tokat'ı da...
Hatta silahla geçemedikleri Çanakkale'nin Kaz Dağları'nı talan ederek işgallerini adeta bayraklaştırdılar; tescillediler...
Çanakkale'de...
İkizdere'de...
Erbaa'da...
İliç'te...
Evrenköy'de...
Taşova'da...
Ve daha yüzlerce il, ilçe ve köyde; bu şirket kılığında gelmiş işgalcilere karşı halk direniyor...
Silahlı bir mücadele olmasa dahi; Kurtuluş savaşına benziyor durum...
Çünkü o dönemde de saray; işgallere, tecavüzlere kayıtsızdı...
İşgalcilerle işbirliği halindeydi...
Milli Mücadeleyi başlatarak vatanı düşman çizmesi altından, tecavüzlerden, milleti esaretten kurtarmak; bayrağı yerden kaldırmak isteyen Başta Mustafa Kemal olmak üzere silah arkadaşlarına, din bezirganı Şeyhülislamlar ölüm fetvaları veriyorlardı...
Bu fetvaları düşman uçakları ile Anadolu kentlerine ve cephede savaşan halkın üzerlerine atıyorlardı...
Milli Mücadeleye katılmanın dine isyan olduğunu o fetvalarda işliyorlardı...
Milli mücadele yerine İngiliz ve Fransız mandasını istiyorlardı...
Şimdi durum çok mu farklı?...
Sadece şartlar çok farklı...
Kapılar içeriden açıldı...
Gelenler silahsız geldi...
İnancımızdan, milli, manevi değerlerimize, kurumlarımıza kadar her şey kontrol altına alınmış gibi hissediyorum...
Tahribat büyük...
Ve bu tahribat bomba ve mermi tahribatı gibi; kolay onarılacak tahribatlardan değil...
Evet hissediyorum; ve hissettiklerim canımı yakıyor...