Tokat'ın ilçelerinden birinde bir partimizin ilçe başkanı, hakkımda, "o para ile yazı yazan şeref yoksunu biri, para verirsen eğer, yoksa para verenin tetikçiliğini yapar" şeklinde yorum yapmıştı...
Ben de bu hakaret ve iftiralarından dolayı kendisine ceza ve tazminat davaları açmıştım...
Duruşmalarda benim para ile yazı yazdığıma yönelik delil ya da bilgi sunamadılar... hatta bu konuya girmediler dahi...
Tazminat davası Yalova'da devam ederken, Tokat'taki ceza davasında yerel mahkeme, bu ilçe başkanının suç işlediğine hükmetti...
Tazminat davasında ise karar, ceza davasının sonucuna göre verilecek...
Etkili gazeteciler maalesef, çoğu zaman, "para ile yazıyor, kalemini satıyor, falancanın tetikçisi, falanca güçlerin adamı" gibi saldırıların hedefi oluyor...
İş öyle bir hale geliyor ki; gazetecilerin yaptığı işten para kazanma hakları yokmuş gibi davranılıyor...
Hepimizin yaptığı işte birinci önceliği hayatını idame ettirecek parayı kazanması oysa...
Ama benim gazetecilikteki önceliğim para kazanmak değil, işimi en iyi şekilde yapmak...
İkinci sırada; daha fazla kitleye ulaşıp, etkili olmak...
Üçüncü; güvenilir olmak...
Dördüncü; caydırıcı olmak...
"Para kaçıncı sırada?" derseniz; sıralamada yok...
Bütün bunları sağladığımda parayı da kazanacağımı düşünüyorum...
Neyse; uzatmayayım...
Yaptığım işten kalitesine uygun hak ettiğim kadarını kazanmayı ben de isterim; ama sizin de tahmin edeceğiniz sebeplerden dolayı olmuyor...
O ilçe başkanımızın dediği gibi; "şeref yoksunu" bir kalem olsam inanın şu an kazandığımın 10 değil, 100 katına kadar kazanabilirdim...
İşte bu da kalemi satmanın değil, aksine; satmamanın bir sonucu aslında...
Sizin de gördüğünüz gibi konforlu bir gazetecilik yapamıyorum... Bedel ödeyerek, ceremesini çekerek, adeta tırmalayarak götürüyorum...
Ezcümle; Bugüne kadar; hiçbir para, hiçbir baskı ve hiçbir güç bana haksızlığı savundurtamadı...
Slogan gibi değil mi...?
Ama vallahi değil..; gerçeğin ta kendisi aslında...