Dün Ordu'nun Kumru Belediyesi tarafından, yaylada hayvancılık yapan Niksarlı vatandaşlara ait obalarının yıkılması ile ilgili yazdığım yazı ve yayınladığım görüntülerle ilgili epeyce bir görüşme yapmak zorunda kaldım...
Çünkü dün o yapılar yıkıldı; hatta bana aktaranlar bazı hayvanların yıkıntı altında kalarak telef olduğu; eşyalarının da yine enkazın altında kaldığını söylüyorlardı...
Geceyi üstelerinde bir çatı olmadan açıkta geçirdiler...
Bu insanların geçimi de, hayatı da bu hayvancılık üzerine...
Yazın o yaylaya çıkıyorlar; kışın dönüyorlar...
Nereye gitsinler, ne yapsınlar, nasıl geçinsinler...?
Dolayısıyla; bir çok yazımda olduğu gibi konuyu yazıp geçmenin dışında takibini de yapmak zorundayım...
Sabah buraların yıkım emrini veren Kumru Belediye Başkanı Yusuf Yalçuva ile de görüştüm...
Ama dünkü yazımdan sonra milletvekillerimiz ve Tokat valimizin de bazı girişimlerde bulunduğunu belirtmeliyim...
Tokat Valisi Numan Hatipoğlu'nun, Ordu valisi ile konuyu görüştüğünü öğrendim...
Milletvekillerimizden birinin olayı araştırırken, kendisine aktarılan bilgiler çok ilginç...
Vekilin sorularına verdikleri cevap şu; hayvanlar falan ölmedi; adamlar hırsız eşkıya (evlerini yıktıklarından bahsediyor) bizim adamları dövüyorlar; hırsızlık yapıyorlar... Adamlara güç kullanılmadı; bunlar tam bir provokatör... Sadece onların değil; bizim Kumruluların evleri de yıkılıyor... Yayla bizim; kendi evlerine gitsinler...
Vekil bey aldığı cevaplara dayanarak diyor ki; bu yayla davası...
Evet bence de öyle görünüyor...
Zaten verilen cevaplardaki dil bunu ortaya koymaya yetiyor...
Ne demek burası bizim gitsinler...
Maalesef bu tür olaylar maalesef çok yerde köylüler arasında yaşanıyor...
Tamam bu tür mera ve yayla anlaşmazlıkları bir çok yerde yaşanıyor da; bunlar köylüler arasında olur...
Buna belediyeler, kaymakamlıklar, valilikler taraf olmaz...
Bu olayda olduğu gibi devletin gücüyle, insanların evini barkını yıkmaz; yıkamaz...
Sayın vekilimize de söyledim; velev ki; bu adamlar karşı taraftan adam döverek veya hırsızlık yaparak suç işledi... Suç işleyenlerin evlerini, işyerlerini yıkmak gibi bir uygulama kabul edilemez...
Birilerini cezalandırmak için evini, işyerini yıkmak, ayrıca bir suç zaten...
Öyle ya; burası bir hukuk devleti... Kanunları, kuralları var... Bunları uygulayacak mahkemeleri ve kolluk güçleri var...
Kim ne suç işlemişse ona göre yargılanır; varsa suçu o kanunlar çerçevesinde o insan üzerinde uygulanır...
Evlerini, işyerlerini yıkmak nedir?
Sabah Kumru Belediye Başkanı Yusuf Yalçuva ile görüştüm...
Kendisine ilk sorduğum sorulardan biri, belediyenin meradaki anlaşmazlığa neden taraf olduğuydu...
Çünkü bu tür meralar özel idarelerin, yani bürokrasinin yetki alanındadır; biz Tokat'ta hep böyle gördük...
Yusuf beyin söylediğine göre; büyükşehir statüsündeki yerlerde özel idareler kaldırılmış; buralara belediyeler bakıyormuş...
Araştırdım; doğru söylüyor...
"Peki elinizde mahkemeden yıkım emri var mı?" diye sordum...
"Bu valiliğim emri" dedi...
Bakanlık böyle bir karar almış; valiliklere iletmiş; valilik de kaymakamlık üzerinden belediyelere yazı yazmış...
O yazıyı istedim; bir saat sonra gönderdi...
Yazıya da ekledim; net görünmüyor ama; yine de anlaşılıyor...
Bakanlığın yazısında yerel yetkililere, yaylada önünüze gelen yapıyı yıkın emri yok...
En azından benim anladığım o...
Amacının dışında kullanılan yapıları yıkmaları isteniyor; bu da zaten ilk cümlede geçiyor...
Biliyorsunuz dağa taşa yaylalara, ormanlara konteyner ve tiny hause adı verilen tekerlekli ahşap evler konuyor...
Bunların amacı da hayvancılık yapmak falan değil; genelde tatil ve hobi amaçlı...
Bakanlığın, "amacı dışında" vurgusu ile yıkım emri verdiği yapılar da bunlar zaten...
Bu olayda obaları yıkılanların yaylalardaki amacı tatil ya da zevkine hobi yapmak; arazi işgal etmek değil ki...
Bunlar ekmeğinin peşinde...
Bunlar yaşatılacak; yaylalarda çoğaltılacak ki; halkın ete, sürte, peynire, yoğurda ulaşımı kolaylaşsın...
Yaylada hayvancılık yapanlara, git buradan deyip evlerini ağıllarını, odalarını yıkmakla, aynı yaylada arıcılık yapanların kovanlarını parçalamak arasında hiçbir fark yok...
İkisi de ülkenin dinamiklerini baltalamak..
Sonra bu tür kararlar sadece Ordu yaylaları için değil, Tokat başta bir çok yayla için alınmış genel bir karardır...
Amacının dışında kullanılan yerlerin yıkılması kararı da bana göre çok geç alınmış bir karardır...
Ama gidip amacına uygun kullananların evini ocağını, işyerlerini başlarına yıkmak; yetkiyi kötüye kullanmaktan başka bir şey değilmiş gibi geliyor bana...
Şu ana kadar Tokat'tan bir kişi de arayıp obalarımızı yıkıyorlar demedi mesela...
Evet; yaşananlar bir yayla davası...
Bu olayı savunurken yetkililerin, "burası bizim; defolup gitsinler" diyerek kullandıkları dil, belediyenin bu yayla davasında taraf olması; jandarmayı da buna alet etmesi ise büyük yanlış...
Niksar ilçemizde aslı Ordulu olan bir çok vatandaş var; ne yani bu insanlar kendi memleketlerine mi dönsün?
Niksar'ın 3 dönem önceki belediye başkanı sayın Duran Yadigar'ın da Ordu asıllı olduğunu biliyorum...
Ne var bunda?
Afganları, Suriyelileri içimize sindirdik de, komşu illere mi kinleniyoruz...?
Belediye başkanının bu tavrını olgun ve akil adamlıkla bağdaştıramadım...
Bu yaşananlar aklı başında bir idarecinin yapacağı işler değil...
Konu nazikçe ele alınmalı ve çözülmeli...
Yoksa yaşananlar bu haliyle, "Çingeneye beylik vermişler; önce babasını asmış" sözünü ete kemiğe büründürmüş durumda...