Bu gelişmeyi yazıp yazmama konusunda 2 gündür düşünüyorum..
Yazmaya karar verdim; çünkü ilişkili konu ve kişiler hakkındaki düşünceleri pekiştirecek bu son gelişmeyi, konuyu takip edenlerin de bilmesi gerekir...
Hatta bence savcılar da resen harekete geçmeli...
Geçtiğimiz cuma günü gece saat 23 sularında telefonum çaldı...
Arayan, "siz beni tanımazsınız; ama falanca beni çok iyi tanır; ona sorarsanız kim olduğumu söyler" diyerek ismini verdi...
Bir konuda bilgi istiyormuş...
"Buyrun" dedim; nedir konu?
"Mehmet Kaya'dan ne istiyorsunuz?" diye sordu ve ekledi; bakın kibarca soruyorum; ne sorununuz var Mehmet Kaya ile...?
O an anladım ki; Mehmet Kaya tarafından aratılıyorum; ve kibarlık sosu ile tehdit ediliyorum....
Ben de aynı ses tonunu taklit ederek dedim ki; bakın ben de kibarca cevap veriyorum; size ne?
"Kim bu Mehmet Kaya?" derseniz; Ak Parti eski Tokat İl Başkan Yardımcılarından, inşaat malzemeleri satan, müteahhitlik yapan biri...
Tokat'taki kamu arazisini çok ucuza ele geçirme operasyonlarını deşifre ettiğim 3 kişiden biri...
Tehdit telefonunun, konuyu yazmamın ve o satışın iptal olmasının hemen ardından gelmesi de rastlantı değil...
Çünkü 10 milyonlarca lira kaybettiler; ve bunun sorumlusu olarak beni görüyorlar...
Birilerine evlat acısı gibi koymuş olmalı ki; hiç tanımadığım birine aratıyorlar...
Normalde haklı olsa, kendisi arar; durumu izah eder...
Ki; zamanında bunu yapmıştı...
Veya niyeti tehdit etmek değil de; derdini anlatmak olsa, kendi aramasa dahi, ortak bir dostumuza aratır...
Ki; bunu da zamanında yapmış, faydasını da görmüştü...
Arattığı şahsı araştırdığımda; Niksarlı olduğu ve İstanbul'da yaşadığı, gayrimeşru işler kovaladığını öğrendim...
Mehmet Kaya ile de Niksar'da çocukluk ve okul yıllarından başlayan ve hala devam eden arkadaşlıkları varmış...
Muhtemelen arkadaşlıktan öte bir çıkar ilişkileri de var...
Birçok ortak tanıdık varken, bir gazeteci neden hiç tanımadığı birine arattırılır sizce?
Haydi arattırdı; neden, normal birine değil de, gayrimeşru takılan birine arattırılır?...
Burada amacın tehdit etmek olduğunu anlamak için çok zeki olmaya gerek var mı?
Her şey apaçık ortada değil mi?
Bu konuyla ilgili yazdığım son yazıda bahsettiğim gibi; 15 temmuz sonrası kendisini arayıp, hakkındaki FETÖ bağlantısı iddiaları ile ilgili sorular sormuştum Mehmet Kaya'ya...
Bu telefonun ardından, resmi kayıtlarda olmayan ve tanıdıkların dahi bilmediği Yalova'daki adresime, İstanbul'dan bir adamını göndererek baklava kutusu ve selam bıraktırarak, gözdağı vermeye kalkmıştı...
O zaman ki yaptığı da, hediye adı altında aşırı bir tehdit barındırıyordu...
Son arattığı adamının, beni şunlara sor, şeklindeki kendini tanıtmada şekli de, "kibarca" diyerek sorduğu soru da, tüm bunların zamanlaması da aşırı tehdit barındırıyordu...
Üstelik Tokat'ta siyaset yapan, ticaret yapan; yanı sıra istihbaratçılık ve mafyacılık oynayan bu şahıs, benimle yaşadığı sorunlarda adresime adamı da İstanbul'dan gönderiyor... Tehdit için aratırken de İstanbul'dan birine aratıyor...
Bu bağlamda sormak istiyorum; bu iki işin siparişini veren belli de; taşeronluğunu yapanlar da aslında aynı kişiler olabilir mi?
Soruyu biraz daha ilerleteyim;
"Acaba bu mafya özentileri, bu kendilerine derin süsü verenler; kentteki ihalelerde falan kamu görevlilerine de.. veya ihalelerdeki muhtemel rakiplerine de, bu yüzlerini gösteriyorlar mı?
Mesela ihale komisyonundakilere de, "bizi falanca isimlere sorun" şeklinde, nasıl biri olduklarına dikkat çekerek, "siz yoksa bu ihaleyi bize kazandırmayacak mısınız.. Sizin Mehmet Kaya ile ne alıp veremediğiniz var?" şeklinde kibarca sorular soruyorlar mı?
Çollarının, çocuklarının oturduğu adreslerine, baklava paketi ve selam gönderiyorlar mı?
Öyle ya; bu karanlık mesaj ve nazik tehditleri, kamuoyu ile direkt irtibatı olan bir gazeteciye yapanlar; ihaledeki olağan rakipleri ve organize den kamu görevlilerine yapmaz mı...?
Zamanında bu Mehmet Kaya yaptığı bir inşaatın altındaki dükkanı, plan ve projeye aykırı şekilde, kanunsuz bir çelik yapı ile binanın ortak kullanım alanına kadar uzatmış ve alanı gasp etmişti...
Dolayısıyla da site ve bina sakinlerinin tepkisine neden olmuştu...
Vatandaşlar belediyeye şikayet etmiş; belediye bir şey yapmamış...
Cimer'e şikayet etmişler; ve o şikayetin sonucunda Valilik bu kanunsuz yapının yıkılması kararı vermiş... Fakat o karar da uygulanmıyordu...
Son çare beni aramışlardı... Ben de araştırınca anlatılanların doğru olduğunu öğrenip, belge ve görüntüleri ile bu kanun, kural tanımayan rant ve rantiyecisi ile ilgili bir yazı yazmıştım...
O yazıdan sonra da beni biri aramıştı mesela...
Ama bu arayan mafya falan değil; çok sevdiğim bir arkadaşımdı...
Bana direkt; yazıyı kaldırmam için ne istediğimi sordurtmuşlardı...
Bunun düz anlamı; "şu kadar isterim" şeklinde para üzerinden pazarlıktır...
Ben direkt dedim ki; söyle onlara, yazı kaldırmamın tek şartı, o yapıyı yıkacaklarına söz vermeleri...
"Tamam söyleyip dönüyorum" dedi...
Biraz sonra aradı; orası yıkılacak kardeş dedi... Hatta kefil de oldu..
Ben de yazıyı kaldırdım...
Ama söz verdikleri halde; bugün-yarın oyaladıkça oyaladılar ve sonuçta da yıkmadılar...
Ben de yazıyı kaldırmakla ve arkadaşımla kötü olmakla kalakalmıştım...
Geçtiğimiz gün tehdit maksatlı arayan şahsa da, "Mehmet Kaya ile ne sorunun var, ne istiyorsun?" şeklindeki sorusunun cevabı buradan vereyim...
Çünkü "yazıları okudun mu?" şeklindeki birden fazla soruma cevap verememişti...
O zaman anladım ki; Tokat'ta yaşananlar ve o konuda ne yazdıklarım hakkında zerre fikri yoktu...
Yani; yazıyı okuyup, kendisi bir haksızlık görerek aramamış.. Direkt soracağı sorular dikte edilip, aratılmıştı...
Evet ben o 10 milyonlarca liranın, tüyü bitmemiş yetiminde hakkı olan devlet ve milletin cebinden, direkt rantiyecilerin kâr hanesine geçeceği ihale ile ilgili yazı yazdım...
Ve evet; o yazıdan sonra satış iptal edildi...
Ama bunu özellikle araziyi Mehmet Kaya aldığı için yapmadım...
Zahmet Kaya'da alsa yazardım...
Ama Mehmet Kaya'nın bendeki sicili de hayli kabarık olduğu için, ona isim vermeden ayrıca bir parantez açtım...
Sadece onun, onu koruyan siyasetçilerin ve konuyu bilenlerin anlayacağı şekilde; tüm ışıkları ve işaretleri de üzerine çevirdim...
İstedim ki; aklını başına alsın...
Ama görüyorum ki almamış...