Evime hukuksuz şekilde baskın yapılması; ve hakkımda cinsel taciz gibi adi bir suçtan ceza verilmesi, milletvekili Özlem Zengin'i aşar; bunun arkasında başka bir isim olmalı diye düşünen yalnızca ben değilim...
Bunu hem ben düşünüyorum; hem de bir kaç isimden duydum...
Aklımda bir isim dahi var; ama o ismi söylediğimde, "ne alaka?" sorularına da cevap vermem gerekiyordu...
Dolayısıyla da; o ismi bana yapılan bu zulümlerden direkt sorumlu tutan yazılar yazamıyordum...
Geçtiğimiz gün iletişime geçen bir arkadaşım; bu sabah Sputnik Radyo'dan Ali Çağatay'ın, Milletvekilimiz Özlem Zengin ile ilgili, çok çarpıcı bir detay verdiğini söyledi...
Bulup dinlediğim yayında ünlü radyocu, geçtiğimiz gün benim de tepki gösterdiğim Akit Gazetesi Yazarı Vehbi Kara'nın, Grup Başkanvekilliğine atanan Özlem Zengin için, "Ak Parti'de başka adam mı kalmadı da, bu karı seçildi" sözüne tepki gösteriyor.. Arkasından da konuyu devam ettirerek, Özlem Zengin'in grup başkanvekilliğine nasıl atandığının arka planına dair ulaştığı bilgiyi aktarıyor...
Çağatay bu atamayla ilgili özetle diyor ki; daha önceki yayınlarımdan birinde de söylediğim gibi; Özlem Zengin'in lise, üniversite yıllarında arkadaşı olan, gönül ilişkisi olan ve Ak Parti'de çok önemli bir görevde bulunan yöneticinin istemesiyle bu göreve seçilmiş...
Sözün devamında da kaynağının sağlam olduğunu, herhangi bir dedikoduya dayalı konuşmadığının altını çiziyor...
Kimin, kiminle arkadaş olduğu, gönül ilişkisi yaşadığı, dini ve diğer tercihleri beni pek alakadar etmez; ve bu tür yazılar yazmam...
Bu kez yazıyorum çünkü; ben de yıllardır aradığım sorunun cevabına yaklaşmış hissediyorum kendimi; ve arkadaşlıktan ziyade o cevaba; yani, "başıma gelenlerin arkasında bu isim olabilir mi?" sorusuna odaklanacağım...
Önce radyocu Ali Çağatay bey ile benim aklımdaki isim aynı isim mi diye biraz araştırdım....
Özellikle, "lise ve üniversite yıllarından arkadaşı" sözünden hareketle; bu iki ismin açık kaynaklardaki özgeçmişlerine baktım...
Özgeçmişlerde, liseleri görünmüyordu; ama ikisi de aynı yıllarda İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne devam etmiş...
Ve ikisi de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden sonra, Marmara Üniversitesinde yüksek lisans yapmışlar...
Ali bey de muhtemelen; arkadaşlığın tam olarak hangisinde başladığından emin olamadığı için, "lise, üniversite yılları" şeklinde bahsediyordu sanırım...
Hem aklımda olan, hem de daha sonra tespit ettiğim isim; Ali Çağatay'ın, "o isim Ak Parti'de çok önemli pozisyonlarda yer alıyor" sözüyle de örtüşüyor; ve hala da mecliste ve partide çok önemli bir pozisyonda...
Burhan Kuzu, hakim ve savcıları arayarak bir uyuşturucu baronunu hapisten çıkartabiliyorsa; bu isim birilerini arayarak hakkımda haydi haydi cinsel taciz kararı da verdirebilir, evimi de bastırabilir...
O derece güçlü bir isim..
Gelelim bu isim ile benim başıma gelenlerin alakasına...
Bir defa Özlem hanımı grup başkanvekili yaptıracak kadar koruyup kolluyor, arka çıkıyorsa; onu eleştiren gazeteciye de bir şeyler yapabilir mantığı çöpe atılamaz...
Ama daha önemli detaylar da var...
O detayların biri; Özlem Hanım hakkında 2018 yılında başlatılan FETÖ soruşturmasını kaleme aldığım yazıda gizli...
Çünkü o yazıda bu gizemli arkadaşın ismi de geçiyordu...
Evim bu yazıdan sonra başlayan süreçte basıldı...
Yine hakkımda verilen iftira gibi cinsel taciz kararının öncesinde yazdığım bir yazıda da; bu iki isim yan yana geçiyordu...
"Bu gizemli arkadaş; alakasız bir konuyla da olsa, isimlerinin yan yana getirilmesinden rahatsız oluyor; ve bunu yapanın onuruna, şerefine, itibarına bel altı yöntemlerle saldıracak kadar da gözünü karartıyor olmalı" diye düşünsem; sizce saçma bir düşünce mi olur?
İşte; konunun beni rahatsız eden ve hayatımı olumsuz etkileyen yanı bu soruda gizli...
Yazımın başında da dedim ya; kimin kiminle arkadaş olduğu, gönül ilişkisi yaşadığı ve dini de dahil tercihleri beni ilgilendirmez; bunu da yazılarıma konu etmem...
Ta ki; bu arkadaşlıklar, başka birilerinin hayatını kabusa çevirene kadar...
Ali beyin ulusal yayında, "kaynağım sağlam" diyerek söylediğine göre; Bu gizemli arkadaşlık üniversite yıllarından bugüne kadar sürüyorsa; Özlem Zengin'in önce Ak Parti İstanbul Kadın Kolları Başkanı olması; ardından Cumhurbaşkanı başdanışmanı olması; ardından milletvekili olması; ardından ikinci kez başdanışman olması, ardından grup başkanvekili olması, ardından genel başkan yardımcısı olması ve ardından da ikinci kez grup başkanvekili olması gibi; çok kısa sürede bu derece hızlı yükselişinde de bu arkadaşın katkısı var mıydı acaba?" sorusu da önemli...
Özlem hanımın, milletvekili olmadan önce, İstanbul Kadın Kolları Başkanıyken soyadı Topal'dı...
Yani; evliydi...
Tam tarih belli olmasa da; milletvekilliğinden hemen önce veya hemen sonra boşanmış olmalı...
Eski eşinin de attığı twitlere bakılınca; FETÖ'nün üst düzey gazetecileri ile arkadaşlık, dostluk derecesinde samimi olduğu anlaşılıyor...
Dolayısıyla; "2018 yılında Zengin hakkında başlatılan FETÖ soruşturması devam ederken, milletvekili aday listesine konması ve seçtirilerek dokunulmazlık almasının sağlanmasında da, bu gizemli arkadaşın dahli var mıydı?" sorusu önem kazanıyor..
Zengin'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyetiyle gittiği Amerika seyahatinde yaşananlar mesela...
Amerika dönüşü o uçağa adeta komalık halde bindirilmesi ve Türkiye'de indirilmesi olayı...
Ne gelmişti Zengin'in başına Amerika'da?
Türkiye'nin ilk benden duyduğu bu olayda, uçaktan indirilen Özlem Zengin, evinde tedaviye alınmıştı..
Yüzüne; özellikle de ağzı ve çenesine öyle ağır darbeler almıştı ki; ağzının içeriden tel kafese alındığı ve pipet ile beslendiğini yine ben yazmıştım...
Çok daha sonra konuyla ilgili sorulan sorulara; bisikletten düştüm dediğini duyduk...
Ama inandırıcı gelmedi...
Çünkü; "bu nasıl bir düşme ki; yüz dağılıyor?" sorusunu gündeme getiriyordu...
İnsanın düşerken ilk korumaya aldığı bölgedir yüzü...
Hani birinin gözündeki morluğu, "kapıya çarptım" diye açıklaması gibi gelmişti hepimize...
Öyle ya; Özlem Zengin Amerika'daki çocuğu ile buluşmuşsa; ya eski eşinin evinde, ya da onun bilgisi dahilindeki bir yerde buluşmuş olmalı...
Orada gerçekten ne yaşandı acaba?
Ve bu gerçekten kaza ise; bu ağır yaralanmaya rağmen neden alt veya üst düzey Ak Partili yöneticilerden kimse, "geçmiş olsun" mesajı yayınlamadı?
Neden, geçmiş olsun ziyaretine gidilmedi...?
Hangi detaydı acaba, orada gizlenmek istenen?
Sorular, sorular, sorular...
Gelelim Özlem Zengin'in, gerek yakın çevresine, gerekse onu savunan gazeteciler aracılığı ile, "benim çocuklarım var; ben bir anneyim" şeklindeki savunmalarına...
Haklı da aslında...
Ama evli bir erkeğe iftira gibi bir şikayetle cinsel tacizden mahkumiyet verdirmesi, onun aile mahremiyeti ve kutsiyetine saygı gösteriyor olmasına inancımızı sarsıyor...
Yine bir ailenin evinin bastırılması ve arama yaptırılması da hakeza...
Tabii bunları o yapıyorsa...
Çok gaddar biri olarak düşündüğüm Özlem hanım hakkında ilk kez yanılıyor olabileceğimi düşünüyorum...
Bunlar bir noktadan sonra onun değil; gizemli arkadaşın marifeti olabilir şüphesi daha da büyüyor içimde...
Bu tahminim doğruysa; benden başka mağdurlar, benden başka hayatı kabusa dönenler de olabilir...
Başka ailelerin mahremiyet ve kutsiyetine de kastedilmiş olabilir...