Orada bir köy varmış...
Niksar'da...
Adı; Akıncı Köyü...
Köylülerin başı ormanlarını kesmek isteyenlerle dertteymiş...
Köylülere rağmen; illaki ormanda kesim yapacağız diye yıllardır ısrarla uğraşıyorlarmış...
Köylü istemiyor; çünkü çok acı tecrübeler yaşamışlar...
Köy arazisi çok eğimli olduğundan yıllar defalarca; üst üste seller gelmiş köylerine...
Büyükbaş, küçükbaş hayvanları da dahil, önüne ne kattıysa sürükleyip götürmüş..
Ormanın önemini o zaman anlamışlar...
Orman ne kadar sıklaşıp ve gürleşirse; o kadar sel olmuyormuş...
Dolayısıyla sevmişler ağaçlarını, ormanlarını..
Bir anlamda can yoldaşlarını...
Kaderlerinin birbirlerine bağlı olduğunu fark etmişler...
Ormanda kesim yapılırsa; sel felaketlerinin kapılarını tekrar çalacağından korkuyorlar...
Haklılar da...
Haberlerde her ay böyle nice haberlerle karşılaşmıyor muyuz?
Ama bir de ormanı kesmek isteyenlerin gözünden bakmak lazım olaya...
Köylüler ne anlar....
Adamlar yüzlerce yılda yetişen ağaçları 3-5 dakikada devirip götürecek ki; birileri para kazansın...
Sonuçta onlara ne ormandan, selden, felaketten...
Onların çolu-çocuğu Akıncı ve civar köylerde yaşamıyor ki...
Kimin umurunda değil mi Akıncı köyü ve köylülerin canı, malı...
Kaç gündür bana yazıyorlar; bana dahi zor duyurdular ki; o fildişi kulelerinde oturan valiye, milletvekillerine duyurabilsinler seslerini...
Yarın sel gelip, canlarını, mallarını alıp gitmeye başladığında düşünürüz, "Allah Allah; bu neden nasıl oldu?" diye...
Giyeriz ayaklarımıza sarı çizmeyi, başımıza sarı bareti; köylülere yardıma gelmiş, üzgün yetkili rolleri oynarız...
Yerden yüzümüze biraz çamur sürer, gözümüze tükürükten yaşlar yapar; öyle konuşuruz kameralara...
Deriz; felaketin boyutu büyük... yitip gitmiş canlarımız var... içimiz kan ağlıyor... hala kayıp olanlar var... ama biz bugün tüm imkanlarımızla köylülerimizin yanındayız...
Önce iş makineleri ile canlarını alır; sonra cesetlerinin başına gelir ağlarız...
Bir de üstüne yardımsever, fedakar, cefakar kahramanlar oluruz...
O gün orada can derdinde olanlardan kim diyecek; ulan bizim sesimizi duymayanlar sizler değil miydiniz?
"Canınız cehenneme" der gibi ormanımızı; yani bir anlamda canımızı belleyen, katleden sizler değil miydiniz?
Öyle ya; kim diyecek?
Dün can havliyle çığlık atanların seslerini duymayanlar olarak; bu kez oraya iş makinelerimiz ile; kurtarma ekiplerimiz, ceset torbalarımız, yardım kolilerimiz, televizyonlar ve gazetecilerimiz ile gideriz...
Gazeteci ile ceset torbası dediğin de, böyle zamanlar için değil mi zaten...?