Üç gün kadar önceydi, bir arkadaşım Erbaa Belediyesi'nin de son haftanın en çok konuşulan olaylarından insan kaçakçılığı olayına adının karıştığını söyledi...
Habertürk yazarı Sevilay Yılman bir belge eşliğinde konuyu köşesinde yazmış ve aynı gün ayrıca Habertürk ekranlarında canlı yayına bağlanıp, Erbaa Belediyesinin de adını kaçakçılık olayı ile ilişkilendirmiş...
Canlı yayını izleyen arkadaşım durumu bana iletince Başkan Ertuğrul Karagöl ile iletişime geçtim...
Bu insanların kendileri ile iletişime geçtiğini doğruladı...
Kendilerine sunulan projenin cazip bulduklarını, meclis kararı çıkardıklarını da ekledi...
Ama sonra projeyi getiren kişilerin sorulara verdikleri kaçamak cevap ve belirsizlik içindeki hallerinden şüphelenip, projeden çekildiklerini söyledi...
Ben de konuyu yazmadım...
Aslında yazmalıydım...
Çünkü Ertesi günde gazeteci Sevan Çamlıca abi aradı ve gazeteci Sevilay Yılman'ın yayınladıkları üzerinden bir yazı yazdığını.. "Bir Erbaalı olarak konunun benim daha çok ilgi alanıma girdiğini belirterek, sen de bil istedim" dedi...
Ben de konuyu bildiğimi, Başkan ile konuştuğumu, Erbaa Belediyesinin proje dahilinde kimseyi göndermediğini söyledim...
Sonra başka yerlerde de bu konunun yazıldığını görünce... ve Erbaa Belediyesine haksızlık edildiğini de görünce bu satırları yazma ihtiyacı hissettim...
Aslında başkanla konuştuğum gün yazmalıydım...
İki sebepten yazmadım...
1- Bu kadar dallanıp budaklanacağını tahmin etmedim...
2- Bir siyasetçiyi savunuyormuş durumuna düşmek istemedim...
Üzgünüm ama; biz gazeteciler de belli bir mahalle baskısı altındayız...
Sanki hep eleştirmemizi... Sanki her konuya eleştirecek bir açıdan bakmamızı isteyenler de var...
Kısaca..;
Erbaa Belediyesi gibi başka var mı bilmiyorum ama bir çok belediyenin düştüğü tuzağa düşmemiş...
Diyeceklerim bu kadar...