Dün Erbaa'dan geldi bu görüntüler...
Erbaa otogarında otobüsten indirilmiş ve alınmayı bekleyen lavaş ekmekleri..
Hani şu dürümcülerde, kebapçılarda kullanılan lavaş ekmeği...
Ne kadar zamandır alınmayı bekliyorsa artık; üzerlerine kuş pislemiş...
Biraz araştırınca; bunların Erbaa'da bir dürümcüye ait olduğunu öğrendim...
Amasya'dan otobüs veya minibüslere Erbaa'daki dürümcünün alması için teslim ediliyormuş...
Ama gel gör ki; dürümcü esnafımız lavaşlarını genelde zamanında almıyor ve otogarda sık sık buna benzer görüntülerin oluşmasına sebep oluyormuş...
Hayır Anadolu insanının en hassas olduğu konulardan biri nimete saygıdır...
Nimete saygının sembolü de ekmektir...
Bir kamyon elma, muz, patates, domates, soğan ırmağa dökülse, çevreye saçılsa; yerde gördüğü bir ekmek parçası kadar üzülmez...
Çünkü; ekmek Anadolu insanının gözünde bir yiyecekten çok ötedir...
Yoldaştır, yarendir...
Ekmekte halden anlama vardır...
Yokluk yıllarının, kıtlık yıllarının, yoksulluğun, karneli dönemlerin sembolüdür...
Her çıkışın bir inişi.. her zenginliğin bir fakirliği.. her bolluğun bir kıtlığı da olabileceğini anlatır ekmek anlayana...
Binlerce leziz dünya nimetine rağmen, bu kara kuru, tatsız tuzsuz şey; bizim başımızın tacıdır...
Kara gün dostumuzdur...
En kolay ulaşabildiğimiz, en bol bulabildiğimiz halde; en saygı duyduğumuz, en hürmet ettiğimiz, en kıymetini bildiğimizdir ekmek...
Onun için kırıntısını dahi ziyan etmez, parmaklarımızın ucuyla toplarız...
Eğer bu topraklarda doğmuş, hamuru bu topraklarda yoğrulmuş, atalarından en azından nasihatle nasiplenmiş kim varsa..; ekmeği bırak yere atmayı; yerde ekmek parçası görse alır, öper başına koyar ve onu kuş ya da başka hayvanların yiyebileceği, ayak altından uzak temiz ve güvenli bir yere taşır...
Bunu da bir merasim edasında, minik ve sessiz, ama bir o kadar da samimi bir tören ile yapar....
Bu lavaş ekmeklerinin kime geldiğini, kimin bu hale terk ettiğini de araştırıp öğrendim...
Bu seferlik ticareti zarar görmesin diye ismini vermeyeceğim...
Ama yine de içime oturan bu görüntülerden dolayı o esnaf arkadaşa seslenmek istiyorum;
Ekmeğine sahip çık kardeşim...
Senin umurunda olmayabilir; ama orada bu ekmeği bu halde görenlerin yüreğine oturuyor...
Bir sahibi olduğu ve alınmayı beklediği için de kimse kaldırıp; uygun bir yerde hayvanlar yesin diye bırakamıyor...
Anlıyor musun sevgili kardeşim...?
Eğer nimet ve ekmek kültürün yoksa dahi; en azından çevreye saygı çerçevesinde; Amasya'dan gelen ekmeklerini zamanında al veya aldır...
Ne nimeti incit, ne nimeti vereni; ne de nimeti ol halde görmeye mecbur bırakarak insanları incit...
Haydi hayırlı işler...