Sedat Peker Ak Parti için de, devletin içine yerleşmiş karanlık çeteler için de içeriden biri...
Dolayısıyla da içeriden bildiriyor...
Bir holdingin yönetim kurulu başkanı Mine Tozlu Sineren, sermaye artırımı için dönemin SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu'na gidiyor...
Ne alakaysa artık SPK başkanı şahıs, hanımefendiyi, kardeşi Ak Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu'na yönlendiriyor...
Zehra hanım da başörtüsünü şöyle bir düzelttikten sonra; Mine hanımı bir danışmanlık şirketine yönlendiriyor...
Mine hanım erinmiyor, milletvekilinin yönlendirdiği danışmanlık şirketine de gidiyor...
Ve orada, SPK Başkanının ve milletvekilinin bu iş insanını neden kapı kapı dolaştırdıkları orada açık seçik belli oluyor...
Dertleri paraymış...
12 milyon rüşvet istiyorlarmış...
Mine hanım da o rüşveti vermeyi reddediyor...
Yolunacak bir kazın ortada dolaştığı bilgisi Serengeti'nin leş yiyici çakalları arasından ne kadar hızlı yayılıyorsa artık; bu kez de Cumhurbaşkanı Danışmanı Serkan Taranoğlu arıyor Mine hanımı...
Onunla da aynı danışmanlık şirketinde bir araya geliyorlar...
Cumhurbaşkanı danışmanı Taranoğlu'da Mine hanım ve eşinden acilen 200 bin lira istiyor...
İşte o rüşvet isteme yazışmalarını Peker yayınladı...
Mine hanım da bu iddia ve yazışma belgelerini doğruladı...
Artık nasıl bir açlıksa danışmandaki... Nasıl bir mevki ve makamının saygınlığını nakde çevirme çabasıysa; acil lazım diye 200 bin liraya kadar düşmüş...
Kim ister yeni tanıştığı birinden, "acil" diye 200 bin lira yahu?
Dilenci dahi bunlardan daha saygındır;
Vallahi de billahi de dilenciler dahi bunlardan çok daha saygındır...
Bu savcılar daha ne olmasını bekliyor acaba...
Gülşen'in dört ay önce söylediklerinden dolayı apar topar gözaltına alan ve ardından da tutuklayan savcı ve hakimler; bu rezil, alçak rüşvet çarkı ve aktörleri için de neden harekete geçmiyorlar?
Mağdur ortada...
Belge ortada...
Şahit ortada....
Şüpheliler, failler ortada...
Daha ne olmasını bekliyorlar...?
Ortada şüphelileri tarafından açıklanamayan belgeli bir rüşvet çarkı var...
Ki; ucu devletin en tepesine kadar uzanıyor...
Böylesine kritik bir noktaya uzanan kokuşmuşluğa, "dur" demeyeceklerse; neye dur diyecek bu savcılar hakimler?
Neyden korkuyorlar; kimden çekiniyorlar?
Korkaklardan savcı mı olur yahu?
Asıl gözaltına almaması gereken, asıl tutuklamaması gerekenleri tutuklayan o yargı mensupları, daha ne olsun bekliyor...?
Soruşturma başlatırsa sürüleceklerini mi düşünüyor savcılar..?
Sürülün yahu....
Nereye sürecekler?
Ankara'dan sürsünler Mardin'e...
Ülkede adaletin tecellisi de, bu kriminal suçlularla mücadele de; sizin konforunuza mı bağlı?
Sürülseniz ne olur?
A şehrinde değil de; bir süre B şehrinde görev yapsanız ne olur?
Bu gibi durumlarda da harekete geçemiyorsanız; neye yarasınız?
Çıkar aranızdan birileri, "Kemal Vanlı savcılara hakaret etti" diye soruşturma dahi başlatır Allah bilir...
Ne yapayım şimdi; ben de muktedirler ve onların yargıyı esir etmeye çalışan ellerinden korkup susayım mı?
Ülke hızla böylesine kirleniyorken; gücü eline geçirenler, zenginden fakire, kimi bulursa, malına mülküne çöküyorken; ülkece bir uçuruma doğru sürükleniyorken yazmayacaksam ne zaman yazacağım?
Siz de hakeza; savcı olduğunuzu, hakim olduğunuzu, bu devletin bu milletin evladı olduğunuzu; bugün göstermeyecekseniz, ne zaman göstereceksiniz?