Kumru Belediye Başkanı Yusuf Yalçuva'nın, Kumru'nun Karamehmet Yaylasında hayvancılık yapan Niksarlı ailelerin obalarını yıkıp, direnenleri kelepçeletip göz altına aldırması ve buna jandarmayı da alet etmesi ile ilgili yeni belgeler ortaya çıktı....
Karamehmet yaylası Tokat ilimizin Niksar ilçesi ile Ordu ilimizin Kumru ilçesi sınırında...
Yayladaki derme çatma evleri ve hayvanları için yaptıkları korunakları başlarına yıkılan insanlar diyor ki; biz buraya dün gelmedik... burası bize dedelerimizden babalarımızdan kaldı...
90 yıldır aileler burada hayvancılık yapıyor...
Bu arada yaylalara evlerin derme çatma yapılmasının en önemli sebeplerinden biri, kanunun ancak bu kadarına izin vermesinden...
Devlet meralarda ve yaylalarda beton yapı istemiyor...
Mera ve yaylaların hayvancılık dışında kullanılmasını da istemiyor...
Mağdur aileler, 2020 yılında devletin ilgili kurumları tarafından kendilerine verilen belgeleri gönderdiler...
O belgeleri göre; yaklaşık 5.000 metrekarelik alanı devlet bu ailelere hayvancılık yapması için tahsis etmiş...
Yani bu insanlar orada ne işgalci; ne de oraya yaptıkları yapılar gecekondu...
Yıkmaya gelenler bu belgelere bile bakmamış...
Neden?
Çünkü amaç bir yönetici aklı; akil insan yaklaşımı, vicdanı, adaleti ile sorun çözmek değil ki...
Onlar oraya insanlara zulmetmeye; bu zulümle de haklarını ellerinden gasp etmeye gitmişler...
Elinde o adresi gösterir hiçbir yıkım emri olmadan, gidip evlerini barklarını, ağıllarını ailelerin ve hayvanların başına yıkmak nedir yahu?
Bakanlığım emrini yıkım yetkisi olarak gösteriyor bana...
O bakanlık emrinin daha ilk cümlesinde diyor ki; amacının dışında kullanılan yapıları yıkın...
Yani yayla ve meralarda hayvancılığın dışında yapılan, tatil amaçlı, hobi amaçlı, eğlence amaçlı yapılan yapıların yıkılmasını istiyor...
Ama başkan Yusuf Yalçuva gidiyor; tam tersini yapıyor...
Bakanlığın talimatını, bakanlığın amacının tam tersine kullanıyor...
Hayvancılık yapanların evlerini ağıllarını yıkıyor...
Aldığım bilgilere göre; o yaylaya yapılan 3 katlı bir otel de varmış...
Nasıl almış; nasıl verilmişse ruhsatı da varmış...
Yaylada otel....
Başkan bu garibanların tepesine çökeceğine, "yaylada otelin ne işi var" diyerek, tam da bakanlığın altını çizdiği gibi, yaylaya amacı dışı yapı yapanların tepesine çökseydi ya...
Ama dişi kesmiyor sanırım...
Onun gücü garibanlara yetiyor...
Başkan sanki ne oldum şımarıklığı içinde hareket ediyor....
Yaptığı işin halk içindeki basit tanımı ergen psikolojisi...
"Sen ne yapıyorsun kardeşim; ev bark işyeri yıkmak çocuk oyuncağı mı... İnsanların hayatıyla, ekmekleri ile oynamak bu kadar basit mi?
Bilgisayar oyununda mısın?" diye sorası geliyor insanın...
Sorsak ne fayda; karşımızda hatasını anlayıp özür dileyecek biri yok gibi...
Şimdi bu obası yıkılan, yaylanın ayazında ve kurda kuşa karşı hayvanları ile birlikte iki gün ve gecedir açıkta yatan bu ailelerin zararını kim karşılayacak?
Ailelerin bizzat devletten belgeli yerlerine mesken mahremiyetini ihlal etmek başta bir çok hak ve kanunu da çiğneyerek girip yıkan bu belediye başkanını bir savcı sorguya çekmeyecek mi?
Ha; jandarma polis sadece garibanların mı karşısına dikilir; savcılar sadece garibanların mı yakasına yapışır?
Bakanlığın emrini kasıtlı şekilde çarpıtarak ve devletin kolluk güçlerini de, o devletin vatandaşlarına karşı kasıtlı şekilde kullanarak ailelerin hakkını hukukunu kasten çiğneyip, evlerini başlarına yıkan bu zorbanın yaptıkları yanına mı kalacak?
"Tokatlı, Ordulu" ayrımı yaptığı anlaşılan bu hoyrat eylemiyle; yönettiği bölgede ayrımcılık yapan, bir anlamda insanları kin ve düşmanlığa tahrik eden sözüm ona bu yönetici cezasız mı kalacak?
Her şeyi geçtim; devletin bizzat ailelere belgelerle hayvancılık yapın diye tahsis ettiği yeri yıkan bu şahıs bir anlamda devlete karşı da suç işlemiş olmuyor mu?
Bu başkan, bu eylemi ile devletin sağladığı asayiş ve düzeni de bozmuş olmuyor mu?
Yöneticilerin böyle olduğu bir coğrafya da insanların huzuru, güvenliği kalır mı?