Efendim TUİK erinmemiş saymış...; Türkiye genelinde 89.455 cami varmış...
Türkiye nüfusu ortalama 83.000.000...
Nüfusu cami sayısına bölünce; yaklaşık 928 kişiye bir cami düşüyor...
Ki; bu nüfusun önemli bir bölümü, çol-çocuk yatalak...
Yani cami cemaati değil...
Bölelim 928 kişiyi ortalama aileleri 4 kişi varsayarak 4'e...
Her 231 haneye bir cami düşer...
Camilere düzenli devam edenlerle ilgili de, her 10 haneden biri mutlaka camilere düzenli gidiyordur desek...
O vakitte her 23 cami cemaatine bir cami düşüyor demektir...
Tokat'ta durum Türkiye ortalamasına göre epeyce farklı...
1.173 adet cami var...
Tokat Nüfusu yaklaşık 596.000... böl cami sayısına...
Kundaktakinden yataktakine ayırt etmeksizin her her 508 kişiye bir cami düşüyor...
Türkiye ortalaması neydi; 928 kişiye bir cami...
4 ortalamasından haneye gölersek; Tokat'ta her 127 haneye bir cami düşer...
Her 10 haneden birinde ibadetlerini düzenli camide yapan bir kişi çıkacağını varsaysak, yaklaşık her 13 cami cemaatine bir cami...
Her caminin kaç hanelik elektrik... Kaç hanelik su... kaç hanelik doğalgaz gideri olduğu hakkında fikrim yok...
Her caminin aylık ve yıllık ne kadar bakım gideri olduğu hakkında da...
Ama ortalama her camide imam ve müezzin gibi devlet memuru statüsünde çalışanlar olduğunu tahmin edebiliyorum...
Hepsini geçelim...
Böylesine kurumsal, böylesine gösterişli, böylesine uhrevi bir anlam yüklediğimiz camilerin yapıldıkları mahallelerdeki rolü nedir...?
Öyle ya; İşi merkezi diyanete bırakmamış, mahalle, mahalle dev binalar kurmuş, içine memurlar atamış... ve bunların finansmanını sağlamışız...
İlla maddi bir şey beklemiyoruz...
Ezber dışında.... Manevi ne üretiyorlar...?
Girdikleri mahallede gelir adaletinin sağlanması, ortalama bir yaşam standardı oluşması... fakirliğin, yoksulluğun, açlığın engellenmesi için bir rol üstleniyorlar mı...?
Üstlenemiyor...
Bir Müslüman yola çıktığında... gittiğim yerde mağdur kalırsam bir camiye sığınırım diyebilecek kadar güven verebiliyor mu camiler...?
Veremiyor...
Aksine girdikleri yerleri ihya etmesi gereken imamlar koymuş caminin giriş çıkışlarına karton kasaları... açmış elini; Allah rızası için camiye yardım-camiye yardım...
İhtiyacı olana el uzatmasını umduklarımız... ihtiyacı ihtiyacı için el açıyor..
Hatta koymuş caminin tuvaletine kasayı; ihtiyaçtan dahi para kazanıyor...
Camiler sosyal hayatı mı önceliyor siyaseti mi...?
Mağduru mu arkalıyor, hırsızı mı...?
Utananın mı yanında, pişkinin mi...?
Güçlünün mü yanında, düşkünün mü...?
Mazluma mı arka çıkıyor zalime mi...?
Bu soruların gerçek cevabını veremeyen... ezberden sloganlarla konuşanların vay haline...
Çünkü cevaplar öyle net ki...
Bunları içselleştirerek anlayabilmek için öncelikle tüm siyasi görüş ve ideolojilerimizden kurtulmamız gerekli...
Yine de veriler o kadar somut ki aslında...
Aklı başında, vicdanlı ve duyarlı bir Müslüman için; teşhis koymak zor değil...
Ve teşhis de; maalesef iç kanatıcı...
Fark edebilmek için önyargılarımızı... şablon din anlayışımızı çıkarıp bakmak lazım..
Bunu sağlamak için benim bir yöntemim var...
Dileyen kullanabilir...
O yöntemim şu soru...;
Şeytan bizim dindar olduğumuzu fark edip yaklaşmak istese... bizim güveninizi kazanmak, desteğimizi kazanmak... bizden faydalanmak istese nasıl yaklaşırdı...?
Kafanızdaki şeytan şablonlarından kurtulun...
Asla kırmızı renkli, dişleri uzun ve ağzı salyalı... kulakları ve kuyruğu sivri bir yaratık olarak çıkmazdı karşınıza...
Öyle düşünüyorsanız ya çok film izlemişsiniz... ya da çok hurafe dinlemişsiniz...
Dindar Müslüman'sak şeytan bize muhtemelen, "selamünaleyküm muhterem" diyerek yaklaşırdı...
O anki ortam ve durumunuza göre; kusura bakma geciktim, vakit girince öğlen namazını da eda edip öyle gideyim dedim, çok bekletmedim inşallah" diye de devam eder... sizin algınızda anında 5 vakit namazını kılan bir Müslüman imajı oluşturur.. güveninizi kazanırdı...
Bunu sadece şeytan değil dolandırıcı da bu şekilde yapar...
Dilenci de...
Af buyurun efendim..; siyasetçi de...
İlk kez karşılaştığımız bir insan ile, tanışmamızın ilk 3-5 dakikası içinde onun hacca gittiğini veya Müslüman olduğunu anlamışsak.. veya böyle düşünmemize sebep olmuşsa bilin ki; o şahıs ya gösteriş yapıyor, ya da potansiyel bir tehlike...
ki..; bunu "ben hacca gittim..." veya "5 vakit namazını kılan Müslümanım" diyerek yapmaz...
Mesela, "kusura bakma anlamadım, hacdan geldikten sonra bende bir işitme sorunu başladı da" veya benzeri bir cümle ie sizin algınıza ihtiyacı olan bilgiyi eker...
Bana kızmayın olur mu....?
Ben ne din eleştirisi yapıyorum, ne cami...
Ben sadece özeleştiri yapıyorum aslında....
Şikayetim; dinimin istismarcılar tarafından istismar edilmesinden... camilerimizin işgal edilmesinden... Bu işgalden dolayı da bir çoğunun işe yaramaz ve ruhsuz beton yığınlarına dönüşmesinden...
Ben bir insanın Müslüman olduğunu, saçına, sakalına, kıyafetine, namazına bakarak anlamak istemiyorum...
Bunlar çok ucuz ve çok yanıltıcı alametler...
Ben Müslüman'ı adaletinden, dürüstlüğünden, ahlakından, vicdan ve merhametinden tanımak istiyorum...
Bir başka inanca sahip, Hristiyan ülkesindeki biri dahi; şu esnaf çok adil, çok dürüst... Şu kadın çok merhametli, çok vicdanlı Müslüman galiba" derse anlamlı olur dinimizin alametleri...
Ki; o adil ve dürüst esnaf... o merhametli ve vicdanlı kadın Müslüman olmasa dahi, bu benzetme yine de İslam'ı yücelten bir benzetme olur...
Ve bu alametler asla insanlara zarar vermez...
Dinini seven, dininin için boşaltılmasından, istismar edilmesinden... Dininin; hırsızı, arsızı, soysuzu, adaletsiz zalimleri koruması ve savunmasından rahatsız olur...
Mabedlerinin yıkılmasından daha çok dönüştürülmesi ve ele geçirilmesinden.... amacının çok dışında bir hala getirilmesinden rahatsız olur...
Ezberlerinizi yıkacaksa peşinen özür dilerim ama, bana göre sakal, şalvar, sarık, misvak sünnet olamaz...
Ben Peygamberimin sünnetini tatbik edeceksem; onun adaletli tarafını sünnet olarak alır uygularım...
Vicdanını, ahlakını sünnet alırım...
Cesaretini, dirayetini sünnet edinirim...
Değil mi sevgili dostlarım..; içimizden birinin adaletli, merhametli, cesaretli hayatı, karşıdan bakan birine, "bu şahıs Muhammet ümmetinden olmalı" diye düşündürtürse bu daha kaliteli ve anlamlı bir sünnet olmaz mı...?