"Hürriyet Gazetesi'nden kovuldu" diye haberler yapılan Ertuğrul Özkök’e 6 milyon lira tazminat ödenecekmiş...
6 milyon.. Gıpta edilmeyecek gibi değil...
Bana, "Yeniçağ Gazetesi'nde yazar mısın?" sorusundan sonra sorulan soru, "ne kadar istersin?" şeklinde olmuştu...
Ben de, "ücret istemediğimi; kendimi ulusalda tartmak, önce yazılarımın ulusalda talep bulup bulmayacağı, tarzımın prim yapıp yapmayacağını görmek istediğimi.. yazıların karşılığı olursa, ücret konuşabileceğimizi" söylemiştim...
Özkök'ün alacağı tazminat ile ilgili haberi duyunca, benim bu şapşalca idealistliğim geldi aklıma...
Evet ücret almadım; ama öte yandan yazılarımın kimliğimi, kişiliğimi, tarzımı yansıtmasına da izin verilmedi...
Çoğu zaman adeta yolunur gibi kırpılan yazılarımdaki; karakteristik özellikler yok oldu...
Gün geldi, milletin malına çökmekle suçladığım hırsızları yazdım... Yazdım yazmasına da, hırsız patronumuzu aradığında yazım kalktı...
Kendi evimde hırsızdan şikayet edenler beni; hırsızla aynı terazide tarttılar..
Sonuçta; hırsız benden 40 okka ağır ve itibarlı çıktı...
O gün ölmedim; o gün içimdeki öfkeyi dışa vurmadım.. O gün bunu da yaşam değirmeninde tecrübeye çevirdim ama... Değirmenin çarkında ezilen ben miydim, yaşananlar mı hala cevabını bulamadım...
Bugün okuduğunuz, "HAYRETTİN BİR ŞEY" yazısı da gazetede yer bulamamış...
Ama bu kez üzülmedim..
Üzülmedim çünkü; hem yazı ile, hem de yazıdan sonra yönetime, "Benim için bir yazıda ne dediğim kadar, nasıl dediğim de önemli... Bu sebeple; yazımda bir bölüm, cümle veya kelime çıkarılmasını istemiyorum... İnşallah öyle bir tercih durumunda kalmayız ama; değiştirilip yayınlanmasından ise, yayınlanmaması tercihimdir..." şeklinde bir not göndermiştim...
Eksik olmasınlar, uyarımı dikkate alıp yazımı tavuk gibi yolmaktansa, yayınlamamayı tercih etmişler...
Yaklaşık 3 ay süren deneyimimizde şunu anladım; Ya ben Yeniçağ gibi bir gazetede çok hafif kaldım.. Ya da ağır...
Hafif kalmış olabilirim çünkü; benim çıkış noktam taşra.. dalım pürçeğim çok.. düşmanlarım büyük...
Bu noktada şöyle bir karar aldım; talep olmadığı sürece Yeniçağ'a yazı göndermeyeceğim...
Ve bir daha bu tip konuları idealistçe değil, profesyonelce konuşacağım...
Bu arada kendimi de kuru fasulye gibi nimetten saymanın anlamı yok...
Net şekilde görülüyor ki; "kovuldu" diye irite edilen.. hakkında; mahallesi olmadığı, seveni olmadığı şeklinde yazılar yazılan Ertuğrul Özkök dahi, bana göre çok ama çok daha gazeteci... Çok ama çok daha itibarlı...