El-alem ne der abi... "şuna bak; altına lüks araba çekip hava atarken para buluyor... karısına bilezik alıp nispet yaparken para buluyor.. içki içmeye para buluyor... faizle para dağıtıp tefecilik yaparken ya da bankaya faizle yatırırken para buluyor... ama kurban bayramında kurban kesmiyor" demezler mi...?
Keseceğim...
"İslam'da kurban bayramı yok" diyorlar... inanmadım araştırdım doğruymuş yok...
Ama keseceğim...
Kurban bayramı bu... toplu ibadet.. herkes kesiyor... farz olan namazı kılmayanlar dahi bu kurbanı kesiyor... demek ki var milletin bir bildiği...
Keseceğim...
Her bayram olduğu gibi hayvanlar can derdine düşecek... Kaçmak için çırpınacak... yakalamak için şehirlerde hayvan avı başlayacak... kesim zamanı havayı ağır bir kan kokusu kaplayacak... hayvanlar başlarına geleceği anlayacak.. can havli ile börüm-börüm böğürecekler... biz onları duymazdan geleceğiz, hatta "Allah'a kurban edildikleri için çok mutlular... böğürmüyor, aslında zikir çekiyorlar da biz anlamıyoruz" diyerek; bize isyan eden, adeta yüzümüze tüküren vicdanımızı teskin etmeye çalışacağız... sadece kendimize değil, çocuklarımıza da yalan söyleyeceğiz...
Ama yine de keseceğim...
"İslam'da Kurban bayramı yok" diyenlere dayayacağım; İsmail'in oğlunu kurban etmek istemesi... Sonra ona gökten koç indirilmesi... ve oğlu yerine o koçu kesmesi menkıbesini... Biliyorum aslında İsmail'inki Allah'a adak kurbanıydı... ama kimin umurundaki..
Kurban bayramının o hadise ile alakası olmadığını da biliyorum... ama yine de bile-bile.. ya da bilmeden kurban bayramına delil göstereceğim...
Allah'tan, "ya Allah İsmail'e gökten koç indirmeseydi... o vakit çocuklarını mı kesecektin?" diye soran yok... Sonra, "her yıl bir çocuğunu mu kesecektin...?" diye ekleyen de yok...
Olsun.. yine de keseceğim...
Kurban alırken "kaç kilo et çıkar?" hesabını mutlaka yapacağım adettendir çünkü.. herkes yapıyor...
Et-kilo-para ayarında en karlı çıkacağım hayvanı bulana.. en karlı pazarlığı yapana kadar, bacaklarıma karasular inse de pazar pazar dolaşacak... kolum kapasıya kadar da pazarlık yapacağım...
Ve sonunda keseceğim...
Sünnet mi farz mı bilmiyorum ama; Kurban kesilip, hisseme düşen belli olduktan sonra hesap makinesini alıp, kurbana ödediğim parayı, hisseme düşen etin kilosuna bölüp, kilosunu kaça getirdiğimi mutlaka hesaplayacağım... Bırak eti kasaptan ucuza getirmeyi, işkembe, ciğer, dalak, böbreği... hatta deriyi, ayağı paçayı da bedavaya getirmenin gururunu yaşayacağım...
Derisini de tarikatçilere verip, ibadetin bonusunu almayı da ihmal etmeyeceğim...
Kurban bu; ibadet kafasından çok tüccar kafasıyla eda edilir...
Ve etin en güzel yerlerini kendime ayırdıktan sonra birazını da dağıtacağım... kesenlerle kesemeyenler iyice bir belli olsun değil mi...?
Buzdolabını tıka basa etle doldurup, yaklaşık bir yıl yetecek et stoklamanın gururu ve ibadet etmenin huşusu içinde kahveye gideceğim... orada da, "en ucuza en çok eti kim kaldırdı?" muhabbetinin daha kitlesel, daha cemaat haline dahil olup, sevaplarımı katlayacağım...
Kesmemek mi...?
El-alem ne der abi....?
Kur'an kurbandan bahseder... Kurban önceki batıl dinlerde de vardı... Bundan sonra kesilecek kurbanların Allah için kesilmesini emreder... kurban kesilecekse gayriye değil, Allah'a yani...
Hac ile ilgili bölümde ağırlıklı geçer kurban...
Kurban eğer Kur'an tarafından ibadet olarak emredilmişse; o vakit mutlaka farzdır...
Mutlaka...
Ama öte yandan Hanefi mezhebinde vacip, Şafilerde sünnet...
"Kurbanın kendisi dahi farz değilse... bu kurban bayramı gibi toplu ibadet nereden çıktı...?" sorusunun cevabını bilirim ama söyleyemem...
Söyleyemem çünkü;
Mahalle baskısı diye bir mezhep var...
Nefis diye bir put var...
El-alem diye paralel bir din var...