SALDA GÖLÜ YAKININDA İLK DEFA ÇAY İÇERKEN AĞZINI HAŞLAYAN...
Reklam
Hüseyin Gökçe

Hüseyin Gökçe

SIRASI GELDİKÇE

SALDA GÖLÜ YAKININDA İLK DEFA ÇAY İÇERKEN AĞZINI HAŞLAYAN ÜNLÜ YAZAR

03 Mayıs 2020 - 14:55

YAŞANMIŞ PAZAR HİKÂYELERİ 

Çevreye duyarlı insanların bu günlerde dillerinden düşürmedikleri Salda Gölü’ne yakın Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy adında bir köyde yaşıyorlardı… Fakirdiler. 
Ailenin altı yaşlarındaki çocuğu Tahir, köy kahvesinin önünden her geçişinde insanların bordo renkli bir şeyi küçük cam bardaklarda içtiklerini görüyor, içmeye can atıyordu ama annesine bir türlü anlatamıyordu meramını.

“Oğlum ben de tam bilmiyorum o içtikleri şeyi, hiç içmedim.  Adı çay mı bişi” diyerek oğlunu susturuyordu kadın.

Sonunda küçük Tahir’i daha fazla üzmeye gönlü razı olmadı, birlikte köy kahvesine gittiler. Oturdular kahvehanenin bahçesinde bir kenara. Pahalıdır diye sadece bir tane istediler “adamların içtikleri”nden… Masaya konan renkli suya ve yanında pek de düzgün kesilmemiş iki parça beyaz küp şekere uzun uzun baktılar. En çok küçücük kaşık ilgisini çekti küçük çocuğun. İlk defa bu kadar küçük kaşık görüyordu. Üstelik evdekiler gibi tahtadan değil ak demirdendi. Yandaki masadakilere bakarak nasıl içeceklerini, şekerleri nasıl kullanacaklarını anlamaya çalıştılar. Aynen uyguladılar.

Küçük Tahir’in daha fazla beklemeye takati kalmadı, annesinin bir şey demesine ya da bir şey yapmasına fırsat bırakmadan küçük cam bardağı tepesine dikti… Aynı anda bir çığlık yükseldi çocuktan, “yandım anam!”

Ağzı fena haşlanmıştı çocuğun… Bağırmaya başladı. Çay bardağını yere düşürdü. Toprağa düştüğü için kırılmadı.

Kahvedeki erkekler başlarını küçük çocukla annesine çevirdi. Bazıları hafiften güldü, bazıları ah vah etti. Biri de şapkasını düzelterek “ilk defa mı çay içiyor?” dedi.
“He ya, ilk defa” dedi annesi.
“Geçmiş olsun” dedi bir başkası. “Geçer geçer” diye seslendi arka masadan biri.

Kızacak mı diye annesinin yüzüne baktı çocuk. Rahatladı. Zaten bardak kırılmamıştı. Çayın soğumasını bekleyip içtikten sonra evlerine döndüler. Biraz üzgün, biraz istedikleri bir şeyi yapmanın mutlu adımlarıyla.

Aradan yıllar geçti, küçük Tahir büyüdü, öğretmen oldu. 
Akçaköy’e yakın bir yere tayini çıktı. Üç yılını doldurunca annesini davet etti görev yaptığı okula. Her ne kadar istemese de annesini sınıfa girmeye ikna etti Tahir öğretmen.
 
“Nasıl ders anlatıyor oğlun bir bak anne” dedi. Sıraya yerleşmekte biraz zorlansa da en öne oturttu annesini.
O gün başka bir heves, farklı bir havayla ders anlattı Tahir öğretmen. Annesine kendini göstermek istiyordu. Ev ödevini yapmayan öğrencilere esti gürledi. Okumakta zorlanan bir başka öğrencinin kulağını çekti, “kaç kere söyledim sana evde çalış diye” ellerini çocuğun kafasına vura vura iki kere tekrarladı.

Zil çaldı, ders bitti. Gururla annesini sıradan kaldırdı, koluna girerek sınıftan çıktılar.

“Anne, nasıl buldun oğlunu?”
Cevap vermedi annesi. Tekrar sorduğunda da duymazlıktan geldi pencereye gözlerini dikerek. Tahir öğretmen annesinden âferin almaya kararlıydı, bir daha sordu aynı soruyu, “nasıldım anne?”

Bu defa dayanamadı anne, “Bak oğlum, sınıftaki hallerini beğenmedim. Kötü davrandın yavrucuklara. Belki içlerinde senin gibi yetimler vardı, başka sıkıntısı olanlar vardı. Öyle bağırıp çağırmamalıydın. Hani hatırlar mısın ilk defa çay içtiğin, ağzını yaktığın ve üstüne başına çay döktüğün o günü… Dur bekle demeye kalmadan kaynar çayı başına dikmiştin hani… O gün ben sana kızdım ki hiç? Kızmadım. Sen de kızmayacaksın, yavruların kulağını çekmeyecektin, bağırıp çağırmayacaktın, çocukların içindeki aslanları öldürmeyecektin, değil mi benim güzel oğlum. Hatırla o günü…”

Tahir öğretmen o dakika anladı hatasını. Başını öne eğdi, “hatırladım, hiç unutur muyum anne” dedi kısık sesle.

Bu öğretmen kimdi biliyor musunuz?

Birkaç yıl sonra yazdığı öyküler ve başka yazılarıyla tanınmaya başlayacak, gün gelecek dünya çapında bir yazar ve romancı olacak FAKİR BAYKURT’tan başkası değildi. Unutamadığı fakirlik günlerini düşünerek adını da değiştirmiş Fakir Baykurt (Burdur, Yeşilova 1929 - Almanya, Essen 1999) yapmıştı.
(03.05.2020)
 

Bu yazı 1702 defa okunmuştur .

Son Yazılar